24 Mayıs 2021 11:30

Diyarbakır Barosu: Faili meçhul cinayetlerin soruşturmaları yeniden açılmalı

Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, Sedat Peker'in dile getirdiği iddialar sonrasında özellikle Bölge'de yaşanan faili meçhul cinayetlere ait dosyaların yeniden açılması gerektiğini belirtti.

Fotoğraf: MA

Paylaş

Diyarbakır Barosu faili meçhul cinayet soruşturmalarının yeniden açılmasını istedi.

Suç örgütü lideri Sedat Peker’in sosyal medya üzerinden yayınladığı videolarda 90’lı yıllarda gazeteci ve Kürt iş insanlarının cinayetlerine ilişkin dile getirdiği iddialar üzerine Diyarbakır Barosu, 90’lı yıllarda yaşanan failleri meçhul cinayetlerin aydınlatılması için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulundu, soruşturmaların yeniden açılmasını istedi.

"YAŞANAN KATLİAM VE SUÇLAR CEZASIZLIĞIN SONUCU"

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na, Diyarbakır Barosu adına Baro Başkanı Nahit Eren’in verdiği şikayet dilekçesinde 90’larda Türkiye’de özellikle Bölge’de yaşanan failli meçhul cinayetlerin dosyalarının cezasızlıkla sonuçlandığına, devam eden yargılamaların da aynı şekilde sonuçlanacağına dikkat çekilerek “1990'lı yıllardan itibaren, Türkiye'nin özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi başta olmak üzere çeşitli kentlerinde hukuk dışı alıkoyma ve zorla kaybettirme vakaları sıklıkla yaşanmış, etkin bir soruşturma yürütülmediği için söz konusu soruşturmalar faili belli olmasına karşın önemli bir kısmı cezasızlıkla sonuçlanmış, geri kalan yargılamalarda da benzer sonuçlar alınmaktadır” denildi.

Eren, JİTEM dosyalarında verilen takipsizlik kararlarının insanlığa karşı işlenmiş suç kapsamında olduğu için zaman aşımı bulunmadığını belirterek Peker’in içinde yer aldığını belirttiği faaliyetlere dair beyanı ile faili meçhul dosyaların tekrar açılıp etkin soruşturma yapılması gerektiğini söyledi.

Eren, Türkiye’de yaşanan katliamların cezasızlık politikasının bir sonucu olduğunu belirterek “AİHS (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) Madde 2'de düzenlenen yaşam hakkı, Madde 3'te düzenlenen işkence yasağı ihlal edilerek ağır insan hakları ihlali olan insanlığa karşı işlenmiş suçun sorumluları devletin tipik hale gelmiş olan cezasızlık politikası ile suçlular, zaman aşımı ya da sembolik olarak verilen hapis cezaları ile cezalandırılmamaktadır. Türkiye tarihinde cezasızlık politikası yapısal bir olgu haline gelmiştir. Dersim Katliamı, Maraş Katliamı, 6-7 Eylül olayları, faili meçhul cinayetler, Diyarbakır Cezaevi başta olmak üzere cezaevlerinde yaşanan katliamlarda işlenen suçlarda, Türkiye nin cezasızlık politikasının bir sonucu olarak faili belli ancak yargı muafiyeti nedeniyle şüphelilerin yargılanmasının önüne geçilmiştir” dedi.

"BU KARANLIK DÖNEM BÜTÜN YÖNLERİYLE SORUŞTURULSUN"

Eren, cezasızlıkla sonuçlanan davalara dikkat çekerek “Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın 13 kurşunla öldürülmesi olayında Uğur Kaymaz’ı vuran polislerin meşru müdafaadan yararlanıp beraat etmesi, yine Siirt’te otobüs durağında beklediği sırada Abdullah Aydan’ın astsubayın silahından çıkan kurşunla ölümü 'bölgesel koşullar' gerekçesi gösterilerek cezasız bırakılması, yine Muğla'da meydana gelen bir olayda Şerzan Kurt isimli öğrencinin öldürüldüğü olayda polis olan sanığın önce müebbetle yargılanması, cezasının 20 yıla indirilmesi ve en son indirim yapılarak 8 yıl hapis cezasına düşürülmesi ve tahliye edilmesine karar verilmesi cezasızlık politikasını gözler önüne sermektedir. Yine 29 Aralık 2011 tarihinde Uludere'de 34 insanın öldürüldüğü olayda, takipsizlik kararıyla, suçluların cezalandırılması için yargısal faaliyette bulunmaktan kaçınılmaktadır. Haklarında sayısız cinayet ve benzeri suçlama yapılan Susurluk davası sanıkları, tutuksuz olarak yargılandıkları 10'u aşkın davanın tamamına yakınından zaman aşımı, beraat gibi kararlarla aklanırken, mahkûmiyetle sonuçlanan ana davada ikisi 6 yıl, diğerleri 4 yıl hapis cezasına mahkûm edilmişlerdir. Bütün bu izahatlarımız kapsamında kamuoyuna yansıdığı üzere son 30 yıl içerisinde yaşanan bu zorla alıkoyma ve kaybettirme eylemleri, her iktidar döneminde gündeme gelmiş ise de maalesef etkili bir soruşturma ve kovuşturmaya konu edilmemiştir. Bu sebeple kamuoyuna yansıyan yeni bilgiler ışığında bu karanlık dönemin bütün yöneleri hızlı ve etkin bir şekilde soruşturularak faillerin cezalandırılması, toplumda yargıya olan güveni artıracak ve ülkede hukuk güvenliği açısından oluşan menfi algıyı da kıracaktır” dedi.  

JİTEM DAVALARINDA DURUM NE?

Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren’in Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği dilekçede yer alan JİTEM davalarına dair son durum ise şöyle:

Ankara JİTEM Davası

1993-96 yılları arasında Ankara’da Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın da bulunduğu zorla kaybedilen veya yasa dışı keyfi infaz edilen 19 kişiye ilişkin ilk soruşturma 2011 yılında başlatıldı. 20 Eylül 2013 tarihinde zaman aşımı riskinden dolayı Abdülmecit Baskın cinayetiyle ilgili iddianame düzenlenirken, 19 Aralık 2013 tarihinde düzenlenen yeni iddianameyle Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Haci Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lütfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeılı, Asker Smıtko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan cinayetleri de yargılamaya dahil edilmiştir. Sanıklar Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven, Muhsin Korman’ın “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçlarından yargılandığı dava Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde derdesttir.

Jitem Ana Davası - Musa Anter’in Öldürülmesi

1999 yılında düzenlenen iddianamelerle yargılanan 11 sanıklı ve 2005 tarihli iddianameyle yargılanan 5 sanıklı davaların 2010 yılında birleşmesiyle, süren dava JİTEM Ana Davası olarak anılmaya başlanmıştır. Gazeteci Yazar Musa Anter’in 20 Eylül 1992’de öldürülmesiyle ilgili, eski JİTEM tetikçisi Abdülkadir Aygan’ın fail olarak işaret ettiği Hamit Yıldırım, 29 Haziran 2012’de gözaltına alındı. Yıldırım’ın 2 Temmuz 2012’de tutuklanmasıyla dava zaman aşımından kurtulmuştur. Yerel mahkeme tarafından yargılama sürdürülmektedir.

Kulp Davası

8 Ekim-25 Ekim 1993 tarihleri arasında Diyarbakır’ın Kulp ilçesinin dağınık mezralardan oluşan (Gurnik, Mezire, Pireş, Kepir ve Şuşan) Alaca köyü ve Muş’a bağlı Kayalısü köyü (Licik mezrası) civarında, General Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Tugayı tarafından yürütülen askeri operasyonlarda gözaltına alınan 11 kişiden bir daha haber alınamamıştır. 5 Kasım 2004’te zorla kaybedilen 11 kişiye ait toplu mezar bulunmuştur. 11 Ekim 2013 tarihinde konuyla ilgili düzenlenen iddianamede Bolu 2. Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk’ün “birden fazla kişiyi aynı sebeple öldürmek, halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak” suçlarından yargılanması talep edilmiştir. Yerel mahkeme tarafından, sanık Yavuz Ertürk hakkındaki “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçuna bağlı kamu davasının zaman aşımından düşmesine; Ertürk’ün 11 kişiyi taammüden öldürmeye azmettirmek ve halkı isyana teşvik suçlarından ise ayrı ayrı beraatine karar verilmiştir.

Kızıltepe JİTEM Davası

Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 1992-1996 yılları arasında 22 kişinin yasa dışı keyfi infaz edilmesi veya zorla kaybedilmesine ilişkin emekli Albay Hasan Atilla Uğur, dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu, Jandarma Komando Bölük Komutanı Ahmet Boncuk, Başçavuş Ünal Alkan ve köy korucuları Abdurrahman Kurğa, Mehmet Emin Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Salih Kılınçaslan ile İsmet Kandemir hakkında “silahlı örgüt kurmak veya yönetmek, silahlı örgüte üye olmak ve tasarlayarak öldürmek” suçlarından 2014 yılında dava açılmıştır. Yerel mahkeme tarafından, Sanıklar Abdurrahman Kurğa Mehmet Emin Kurğa, Ahmet Boncuk, Ünal Alkan, İsmet Kandemir, Mehmet Salih Kılınçaslan, Ramazan Çetin ve Hasan Atilla Uğur hakkında; Nurettin Yalçınkaya ve Abdulvahap Ateş’e yönelik tasarlayarak öldürme suçundan, suçun unsurları oluşmaması nedeniyle beraatine karar verilmiştir.

Dargeçit JİTEM Dosyası

Mardin’in Dargeçit ilçesinde 29 Ekim 1995 ile 08 Mart 1996 tarihleri arasında biri uzman çavuş, üçü çocuk, sekiz kişinin zorla kaybedilmesiyle ilgili yürütülen soruşturmada 30 Ekim 2014 tarihinde ilk iddianame hazırlandı. İddianamede dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutanı Yardımcısı Haydar Topçam ve Uzman Çavuş Kerim Şahin’in “taammüden öldürme” suçundan yargılanmaları istendi. Ancak soruşturma dosyasında şüpheli olarak adları geçen, çoğu korucu 16 kişi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi ve Hikmet Kaya’nın zorla kaybedilmesi dosyaya dahil edilmedi.

İHD Mardin Şubesi’nin bu karara itirazını kısmen kabul eden Midyat Sulh Ceza Mahkemesi, kayıp Hikmet Kaya adına yapılan başvuruyu delil yetersizliğinden dolayı reddetmekle beraber, takipsizlik kararı verilen şüpheliler hakkında ek iddianame hazırlanması talebini kabul etti. Hazırlanan ikinci bir iddianameyle Faruk Çatak, Mahmut Ayaz, Naif Çelik, Ramazan Savcı, Kemal Kaya, Mehmet Acar, Faik Acar, Hüseyin Altunışık, Mehmet Emin Çelik, Sadık Çelik, Fethullah Çelik, Osman Demir, Bahattin Ergel davaya dahil edildi. Dava henüz başlamadan “güvenlik gerekçesiyle” Adıyaman Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakledildi. Adıyaman Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılama derdesttir. (Diyarbakır/EVRENSEL)

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

18 takımlı Süper Lige dönüş için 2 sezon, 3 yerine 4 takım küme düşecek

SONRAKİ HABER

EMEP üyesi Kemal Güngörmüş toprağa verildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa