Cenk Mutluyakalı: Kuzey Kıbrıs’taki illegal kirlilik nutuk ve bayrak ile örtülüyor
Gazeteci Cenk Mutluyakalı "Kuzey Kıbrıs, Türkiye’nin arka bahçesi olarak pek çok kirliliğin de taşındığı ya da aklandığı bir alana dönüşüyor. Ciddi bir çürümüşlükten söz ediyoruz" dedi.
Fotoğraf: Cenk Mutluyakalı'nın kişisel arşivi
Çağrı SARI
İstanbul
Organize Suç Örgütü Lideri Sedat Peker’in Kıbrıslı Gazeteci Kutlu Adalı cinayetine dair itirafları ve Kıbrıs’ın uyuşturucu ve kara para aklama merkezi pozisyonunda olması büyük yankı uyandırdı.
Peker video serisinin yedincisinde Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın, Kutlu Adalı’yı öldürtmek için kendisinden tetikçi talep ettiğini iddia etti. Bu talep üzerine kardeşi Atilla Peker’i Kıbrıs’a gönderdiğini, ancak sonradan Korkut Eken ile görüştüğünde “Başka bir ekibin Adalı’yı öldürdüğünün söylendiğini” aktardı. Peker’in kardeşi Atilla Peker videonun yayımlandığı gün gözaltına alındı.
Peker’in itiraflarının ardından gözler yeniden Yeni Düzen Gazetesi Yazarı Gazeteci Kutlu Adalı cinayetine döndü. Adalı neden öldürüldü ve Kıbrıs gerçekten Türkiye’nin kirli işleri için kullanılan bir arka bahçe mi? Peker’in itiraf ettiği ve yıllarca faili meçhul olarak kalan bu cinayet Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye için nasıl bir pozisyonda olduğunu Yeni Düzen Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve o dönemin tanıklarından Cenk Mutluyakalı ile konuştuk.
Kıbrıs’ın kuzeyinin çok uzun yıllardır uluslararası hukukun dışında yönetildiğini söyleyen Gazeteci Cenk Mutluyakalı Peker’in işaret ettiği Kıbrıs’ın kara para aklama merkezi olmasını şöyle değerlendirdi: “Demokrasi ve irade sorunlu bu yapısıyla, Türkiye’nin arka bahçesi olarak pek çok kirliliğin de taşındığı ya da aklandığı bir alana dönüşüyor. Ada yarısında “illegal” temellenmiş bu düzende pek çok kirliliğin üzeri bayrakla, vatanla, nutukla örtülüyor. İnsan ticaretinden kara paranın aklanmasına, kumarhane ve sanal bahis yapılanmalarından uyuşturucuya kadar ciddi bir çürümüşlükten söz ediyoruz” dedi.
ST. BARNABAS MANASTIRI’NA YAPILAN BASKIN
Kutlu Adalı’nın Kıbrıs’ın ‘mukavemetçi’ kuşağından da gelen önemli bir bilge, araştırmacı, yazar, kamu görevlisi olduğunu söyleyen Mutluyakalı, Adalı’nın 1996 yılında Kıbrıs’ta Ortodoks dünyası için büyük önem arz eden Aziz Barnabas Kilisesi’nde yaşanan silahlı baskın olayının arka planı ile ilgili yazılar yazdığı için öldürüldüğünü anımsattı.
Adalı’nın Kuzey Kıbrıs’taki kirlenmeleri cesaretle ortaya koyup, toplumu uyardığını ifade eden Mutluyakalı, Adalı’nın bu kirli ilişkileri anlattığı bir yazısında tarihe şu notu düştüğünü anımsattı: “Anavatan-Yavruvatan politikası gelen Türk giden Türk, ölen Türk, öldüren Türk politikasını doğurmuştur".
Kutlu Adalı’nın ölümüne giden süreci de Cenk Mutluyakalı şöyle anlattı: Kutlu Adalı’nın o dönemin egemenlerini asıl rahatsız eden mesele ise St. Barnabas Manastırı’na yapılan baskına yönelik ip uçları vermesi oldu. Yenidüzen Yazarı Kutlu Adalı, 14 Mart 1996 Perşembe akşamı gerçekleşen baskını kaşıyan isimdi. O dönem ‘KKTC Sivil Savuma Teşkilat Başkanı’ Galip Mendi’ydi. Sivil Savunma, Türkiye’den atanan komutanlar tarafından yönetilen bir kurumdur ve istihbarat örgütlenmesi olarak da bilinir. Kutlu Adalı, St. Barnabas Manastırı’na yapılan baskında operasyonun adadaki asker tarafından yürütüldüğünü yazmıştı.
TÜRKİYE CİNAYETİ ARAŞTIRMADIĞI İÇİN CEZA ALDI
Adalı'nın ölümü nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye’ye ceza verdiğini anımsatan Gazeteci Cenk Mutluyakalı süreci şöyle anlattı: 2005 yılında Türkiye’yi “Kutlu Adalı cinayetini araştırmadığı” ya da “Araştırılmasını engellediği” için dava etmişti. Komutan Galip Mendi de o süreçte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ifade vermek durumunda kalmıştı. Mendi, 1996’daki bu cinayetle ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde sorgulandı, St. Barnabas baskınını kabul etti ve bunun gizli bir operasyon olduğunu söyledi. Operasyonun adadaki Barış Kuvvetleri tarafından PKK’ya karşı gerçekleştirildiğini ve kendisinin başında bulunduğu Sivil Savunma Teşkilatının (SST) ise bu operasyona sivil araç tahsis etmekle yetindiğini iddia etti. O akşam manastırda görevli kişiler ise baskında, manastırdan bazı gömüler çıkarıldığını söylemişti. Avrupa Mahkemesi dava dosyasında cinayetin soruşturmasına yönelik o güne kadar komutanların ifadelerinin dahi alınmadığı yazıyor! Kutlu Adalı cinayeti hiçbir zaman gerçekten araştırılmadı.
HUKUK İSTEYEN RUMCULUKLA SUÇLANIYOR
Gazeteci Cenk Mutluyakalı Ada’nın kuzeyinde ne zaman böylesi ‘faili meçhul’ işler anılsa, hep bir ‘düşman’dan ya da ‘Düşmana hizmet edenler’den söz edildiğini ifade etti. Mutluyakalı “Kıbrıs’a dair son dönemlerde ‘yeni’ diye ortaya çıkan fotoğraf da aslında böylesine eski ve karanlık bir zihniyeti temsil ediyor; Ada’nın geleceğinin uluslararası hukuk temelinde, doğru bir zeminde, dünyalı değerlerde ve sürdürülebilir olmasını isteyenler yine ‘Rumculuk’ ya da ‘hainlikle’ suçlanıyor” dedi.