“Siyonizme karşı tavır almak tüm dünyanın görevidir”
“İsrail’in emperyalist hedefleri Ortadoğu’da bir halkın yaşamına mal oluyor. Ölen masum çocuklar, yıkılan hayaller, yok olan hayatlar bu yayılmacı emellerin bir neticesi”
Fotoğraf: Yasin Öztürk- /AA
Cenk Yılmaz BAYIR
İstanbul Üniversitesi
İsrail rejimi bir süredir Filistinlilerin yoğunluklu olarak yaşadığı yerleri zorunlu göçe tabi tutuyor ve oraya İsraillileri yerleştiriyordu. 10 Mayıs’ta İsrail Devleti’nin yine Şeyh Cerrah’taki Filistinlileri yerlerinden etmeye çalışmasıyla birlikte olaylar tırmandı. İsrail Devleti’nin sivil katliamları tekrar gündeme geldi ve bu saldırılar iki yüzden fazla kişinin hayatına mal oldu. Olayların başlamasından on bir gün sonra taraflar şimdilik ateşkesi sağladı. Biz de İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki arkadaşlarımızla İsrail Devleti’nin Filistin halkına yaptığı saldırıları ve Türkiye’nin nasıl bir tutum alması gerektiğini tartıştık.
İSRAİL’E KARŞI TUTARLI BİR TAVIR ALINMALI
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Kaan saldırıları haksız bulduğunu belirterek “Modern dünyanın tüm normlarına, insan haklarına, uluslararası hukuka aykırı olduğu açıktır” diyerek devam etti. Türkiye’nin İsrail’e karşı tutarlı bir tavır almasını bekleyen Kaan “Türkiye’nin de doğal olarak, uzunca bir süredir sistematik bir biçimde devam eden bu çok boyutlu hukuksuzluğa karşı tutarlı bir tavır almasını bekliyorum. Öte yandan yalnızca Türkiye değil tüm devletlerin böyle bir tutum sergilemesi ve İsrail Devleti’ni çeşitli yaptırımlarla karşı karşıya bırakması gerekir” dedi ve düşüncelerinin gerçekleşmeyeceğinin farkında olduğunu, bu durumdan derin bir üzüntü duyduğunu da ekledi.
SİYONİZME KARŞI TAVIR ALINMALI
Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi Fatma, İsrail’in kurulduğu 1948 yılından beri bölge halkına uyguladığı “yersiz yurtsuzlaştırma” politikasının yansımalarını bugünlerde de Şeyh Cerrah Mahallesi sakinlerine hukuksuz bir şekilde uygulandığını söyledi. Her geçen gün İsrail hükümetinin zorbalığının arttığından ve direnen Filistin halkına çocuk, yaşlı ayırt etmeksizin şiddet uygulandığından bahsetti. “Bugün Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki direnişin Kudüs’e, Hayfa’ya, Gazze’ye ve işgal bölgelere yayılmasının arkasındaki dinamik şüphesiz halkların birleşik mücadelesi ve seslerini tüm dünyaya duyurma gayretidir” diye ekledi. Hukuksuzluğun sosyal medyada paylaşılması ile İsrail hükümetinin köşeye sıkıştığını belirtti. Sosyal medyadan destek vermenin yeterli olduğu ve İsrail hükümetinin uluslararası medya ve hukuku yanına aldığı bir dünyada “kınamanın” pratik anlamda bir ifadesi olmadığından da söz eden Fatma, “İsrail-Türkiye arasındaki güvenlik-askeri anlaşmaların durdurulmasına yönelik baskı mekanizmaları oluşturulmalıdır. İsrail’in bölgede tecrit edilmesi, yalnızlaştırılması büyük hamasi söylemlerden çok daha anlamlı ve işe yarar olacaktır. Ticaret, kültür, güvenlik alanlarına yayılan boykot, Filistin ve özellikle abluka altındaki Gazze için gösterilebilecek en büyük dayanışmadır. Filistin direnişini içeride ve dışarıda olabildiğince genişletip uluslararası baskılara rağmen emperyalizme ve siyonizme karşı tavır almak yalnızca bölge ülkelerinin değil tüm dünyanın görevidir” dedi.
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden Nurşah, on bir gün süren İsrail-Filistin arasındaki çatışmanın ateşkes ile sona erdiğini belirterek çoğu Filistinli olmak üzere iki yüz elliye yakın kişinin öldüğü bu çatışmanın, sebebi ne olursa olsun sivil ölümlerine yol açtığı için tarafların davalarında haklı haksız ayrımı gözetilemeden tüm dünyada kınanan bir olay halini aldığına dikkat çekti. “Dünyadaki pek çok insanın kendisine şu soruyu sorduğuna eminim: Diplomasi yoluyla çözülemeyen sorunların ulaşacağı adres sıcak çatışmalar mı olacak? Biz gençler savaşsız bir gelecek için silahsızlanma çağrıları yaparken dünya silahlanma yarışını ne zaman bırakacak? Günümüz dünyasında hâlâ çocukların üzerine yağan bombalardan konuşabiliyorsak insanoğlunun sınırının olmadığını mı kabul etmemiz gerekiyor?”
SİYONİST SEÇMENİN OYLARINA MAHKUMLAR
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden Ömer, İsrail’in saldırılarının hukuksuz bir apartheid rejiminin göstergesi olduğunu söyledi. “Birleşmiş Milletler kararınca Filistinlilere bırakılması gerekilen yerler Netanyahu hükümetince siyonist yerleşimci Yahudilere hukuksuzca verilmektedir. Yerinden etme stratejisini ilk kurulduğu manda yönetimi zamanından beri Filistinliler üzerinde uygulayan İsrail hükümeti, milliyetçi, sağcı ve dindar siyonist seçmenin oylarına mahkûm Netanyahu’nun saldırgan politikaları sonucunda Filistinlilerin haklarını ihlal etmeye devam etmektedir.” Ömer, Türkiye’nin İslam ülkeleri arasında bölgesel bir güç olduğunu belirterek “Türkiye, İslam ülkeleri arasında ve sonra Birleşmiş Milletler nezdinde harekete geçerek İsrail’e karşı kınama ve tedbir alma şeklinde Filistinlilerin haklarının korunmasını uluslararası örgütler aracılığı ile dünya kamuoyunda tutmalıdır” diyerek sözlerini bitirdi.
GÜNÜ KURTARMA POLİTİKASINDAN VAZGEÇİLMELİ
Bir diğer arkadaşımız Sözer, İsrail Devleti’nin yıllardır sürdürdüğü saldırgan tavrını her geçen gün artırdığına dikkat çekerek “İsrail’in emperyalist hedefleri Ortadoğu’da bir halkın yaşamına mal oluyor. Ölen masum çocuklar, yıkılan hayaller, yok olan hayatlar bu yayılmacı emellerin bir neticesi” diyerek fikirlerini belirtti.
Türkiye’nin Filistin’e karşı yıllardır sürdürdüğü günü kurtarma politikasını değiştirerek daha radikal bir yaklaşım benimsemesi gerektiğini ifade eden Sözer, “Öncellikli olarak siyasi ve ekonomik çıkarlarını bir kenara bırakarak orada ölen Filistin halkının sesini duyup bu sesi dünyaya duyurmak noktasında öncülük yapmalıdır. Ayrıca Türkiye dış politikada bu meseleyi sürekli gündemde tutmalı ve çözüm üretmek için kendisine destekçi kazanmalıdır. Kısacası Türkiye mazlum halkın yanında güçlü bir şekilde durmalı ve bu duruşundan taviz vermemelidir” dedi.