26 Mayıs 2021 02:23

Mafya- sermaye ilişkisi, yozlaşmış düzenin devlet bekası!

Ağacın kökü derinlerde. Gerçekler ise bu kök kazınmadan, Pekergillerin istediği kadarını söylemesiyle ortaya çıkmayacak.

Fotoğraf: Sedat Peker'in youtube yayınından ekran alıntısı ve Twitter'dan paylaştığı fotoğraf

Paylaş

Uğur DÜZGÜN

Hacettepe Üniversitesi

 

1940’lar, İtalya- Sicilya mafyasının uyuşturucu ticareti, uluslararası ilişkiler, iktidar yapılanması üzerinden dünyaya kendi popülerliğini tescil ettirdiği yıllar. En azından mafya ve derin devlet tarzındaki birçok sohbette “mafyanın babası” olduğu söylenmeden edilmez. İtalya’da faşist çetelerin Mussolini’nin diktatörlük mücadelesindeki konumu, daha geniş bir tartışmanın konusu. Dikkat çektiğimiz konu İtalyan işçi sınıfının tüm karşı devrim ve faşizm yanlısı yapılanmalara karşı sendikal hareket içerisinde örgütlenişi, komünist partinin kuruluşu ve fabrika işgallerinin yapıldığı yıllara bakarak şekilleniyor. Kuzey İtalya’da 600 fabrikanın işgali, işçilerin denetleme komisyonu ve İtalya Komünist Partisi’nin kuruluşuna giden süreç aynı zamanda “Kara Gömlekliler” ve “Savaş Demetleri” gibi faşist çetelerin burjuva ittifakı tarafından sahaya sürülen karşı devrim hareketinin en kanlıları rolüyle devam ediyor. İtalya burjuvazisinin 1929 krizinde kara para, altın, hammadde ve silah kaçakçılığıyla kendini akladığı yıllarda, sahada bu görevi üstlenenlerin aynı unsurlar olması bir tesadüften çok daha fazlası. Uzatmayacak olursak, faşist iktidarın yıkılışından sonra da İtalya burjuvazisinin uluslararası uyuşturucu ticareti içerisinden sağladığı sıcak para, 70’li yıllarda sendikal bürokrasi içerisinde İtalyan beşli tekelinin* kıymetli mafyası Jicio Gelli’nin aldığı görev, yıllar sonrasında tartışmaya açılmış konulardı.

DEVLET MAFYA İLİŞKİSİ

İtalya mafyasının üzerine yapışan bu “ünvanı” bir yana, emperyalist tekeller arasındaki rekabetin geliştiği, dünya pazarından pay kapmak isteyen her sömürgeci ülkeden benzer örnekler çıkarabiliriz. Uluslararası ölçekte üretim ve zenginliklerin hakimiyetinde güç olma iştahı, kazana daldırılacak kepçenin büyüğüne göz koyma arayışını da bir o kadar sınır tanımaz hale getiriyor. Emekçi halkın var ettiği toplumsal zenginliği birkaç elde biriktiren bu üretim biçimini korumada egemen sınıfın başvurduğu yolları sıralarsak ABD’den Uzak Doğu’ya kadar birçok tarihi örnek sıralanır gider. Türkiye’de de bu “mafya-devlet-siyaset” üçgeni kendi özgünlükleriyle şekilleniyor. 80’li yıllarla birlikte gelişen toplumsal hareketi, sınıf mücadelesini bastıran burjuva devletin kendi egemenliğini nasıl bir sistem üzerine oturttuğunu daha açık görüyoruz. Sedat Peker’in de sıklıkla yad ettiği 80’li yıllarda devletin “koruyuculuğunu” üstlenen ülkücü faşist hareket, dünden bugüne rant ve yolsuzluk düzleminden koparılacak kârın da paydaşları aynı zamanda. AKP- Erdoğan iktidarının işgal ve yağma politikasından, engellenen hak ve özgürlüklere kadar bu çevrelerin desteğini defalarca gördük. Bundan sonrasında da Peker’in yerini kim alır bilinmez ama her bir videoda genişleyen isim listesi bu çürümüşlüğün kârını bölüşecek çete ağını da iktidar ve bakanlarının bu çevreler içerisindeki iç içe geçmişliğini de açıkça ortaya koyuyor.

BASKI VE SÖMÜRÜNÜN ARACI OLARAK DEVLET

Neticesinde mevcut iktidarın yıllardan beridir ülke içi ve dışı zenginliklerden en büyük payı kendisine ve yandaş kapitalistlere yedekleme mücadelesi, tekelci şirketler ve sermaye klikleri arasındaki çıkar çatışması birçok defa sahnelendi. Ergenekon’dan, Gülen Cemaati’ne uzanan “devletin beka” mücadelesi, dönüp dolaşıp bu yolsuzluk ve rant kaynaklarından akan oluk oluk paranın başında kimin torbası şişecek davasına geliyor. Bu kaynakların devlet, sermaye ve mafyanın tekelinde toplanışı, tek adam iktidarının inşa sürecinde siyasi ve iktisadi değişimin bir biçimde özeti. Bugün bu çürümüş ve yozlaşmış sistem içi ilişkileri zora düştüğünde kullanan Sedat Peker de buradan sağladığı çıkarların, yaptığı yatırımların zayıflamasından yakınıyor. Zamanında Ergenekon davalarında yargılanan Peker, birkaç ay öncesine kadar devlet erkanın Kürşad’larından, vatan fedailerinden biriydi. Sömürü çarkının en örgütlü temsilcisi devlet içerisinde kim daha güçlüyse Peker gibilerinin de onun yanında olacağı su götürmez bir gerçek. O büyük devlet “ruhu” kapitalistlerden başkasına ait değil. Bugün çürümüşlüğü keskin kokular yayan bu siyasi ve iktisadi sistemin ve temsilcilerinin “kutsallığı” Peker gibilerine ülkeden ülkeye kaçabilecek ilişki ağı ve zenginliğin kapısını aralayan güç sonuçta. Bu “kutsal devlet” içerisinde el konan toplumsal zenginlik genişledikçe bu yağmadan pay kapma rekabeti de kızışıyor. Geldiğimiz noktada uyuşturucu ağının dağılımından, sermayesine kadar koordinatlara hakim bir mafyanın, eski başbakan Binali Yıldırım’ın oğlundan, AKP yöneticilerine kadar oynadığı role dair iddialarını peşi sıra görüyoruz. Peker’in “Skandalı en iyi skandalın içindeki anlatır” cümlesi yılların ortaklığında anlatılacak birçok kirli işin fotoğrafını gözler önüne seriyor ama Peker bildiklerinin çok azını paylaşıyor, daha çok kahramanlık nidaları sıralıyor. Soylu-Peker kavgasının arkasında bugünün yozlaşmış sisteminin emekçi halk ve gençlik kesimlerini sürüklediği yoksulluk-yoksunluğun sebebi yatıyor. “Ne pahasına olursa olsun koruruz” denilen devlet, kapitalistlerin baskı ve sömürüsünün aracı. Uyuşturucuyu, silah kaçakçılığını, faili meçhul cinayetleri, gaspı vb. birçok insanlık dışı suç ise çoktan uzamış dallar halinde. Peker de bu ağacın kovuğundan çıkma. Ağacın kökü derinlerde. Gerçekler ise bu kök kazınmadan, Pekergillerin istediği kadarını söylemesiyle ortaya çıkmayacak.

Bu kavganın kazananının kim olacağı şimdilik bilinmez. Ancak bu kavgaların tarafları sermayeden, yolsuzluktan, talandan, vurgundan olma karın kardeşleri. Kendi çıkarlarını korumak için her türlü küslüğü bir kenara atabilirler, geçmişte de örnekleri var. Bu kavgalardan medet ummak, üzerimize çöreklenen bu çürümüşlükte çıkışı görmek yanıltıcı olacaktır. Bu çürüme kendiliğinden bir yıkılışı beraberinde getirmediği gibi etrafa saçtığı zehirle gençleri ve halkı da zehirliyor. Buna tahammül etmek zorunda değiliz.

 

     * 1929 Ekonomik Krizi sonrası New York başta olmak üzere ABD'de etkinliğini arttıran Beş Büyük İtalyan Aile şirketi.   

ÖNCEKİ HABER

Ford Otosan işçisi: Bu çürümüşlüğü hak etmiyoruz

SONRAKİ HABER

Deniz salyası arttı çünkü atık su yönetimi yetersiz ve iklim krizi dikkate alınmıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa