26 Mayıs 2021 00:00

Siyasetçilerin ve şirketlerin yaşamı tehdit etme hakkı yok!

Bizler, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü ülkemizdeki rantçılık ve talancılık zihniyeti üzerine düşünerek geçirmeyi planlarken onların yani bu talanı gerçekleştirenlerin bugüne dair bir sorumluluğu olacak

Görsel: Pngtree

Paylaş

Melisa GÖNEN

İzmir

Doğanın içinde barındırdığı canlılar olarak, gün geçtikçe kutlamalardan ziyade dert edinmeleri daha çok benimser hale geleceğiz. Bir kuşun göç yolu üzerinde karşılaştığı engelleri, arıların pestisitler nedeniyle nasıl yok olduğunu, denizdeki bir balığın vücudunun plastiklerle mücadelesini “insan yaşamına dair ifadelerle” insanca yaşayabilmek için dert edineceğiz. Üstelik bir ağacın, bir derenin, bir kuşun derdini yaratmakta rol üstlenmiş olma ihtimalimizin çok yüksek olduğunu bile bile...

ÇEVREYE AİT OLMAYA ÇALIŞMAK

Bu nedenle bu yıl 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde, bir kutlamadan bahsetmenin değil de üzerine düşünmemiz gereken şeylerin gerçekliğini fark etmeye ihtiyacımız olacak. Öncelikle bugünün ismi üzerine düşünmeliyiz. Hatta, “çevre” ifadesini kullanarak kendimizi merkeze almak yerine tam da “çevre” ile kastettiğimiz yere ait olmaya çalışmak üzerine düşünmeye ne dersiniz? Yaşamın akışına dahil olan tüm canlılara ve onların yaşam alanına saygı duyarak yaşama imkanını oluşturma gayretine “ait olabilmek” diyebiliriz. Peki, bizler ülkemizdeki yaşamın akışına ait olabildik mi?

DOĞA TALANI ÜZERİNE DÜŞÜNELİM

Yaşam alanlarındaki talana insana yakışır bir mücadele ile tepki gösteren İkizdere köylüleri, Akbelen Ormanı’ndaki yaşamı savunanlar, Saros Körfezi’ndeki doğa tahakkümüne dur diyenler, ülkemizin göllerini koruma gayreti gösterenler, Marmara Denizi’ndeki kirlilik için ses yükseltenler yaşamın akışına ait olduklarını gösterdiler. Bununla birlikte, köylülerin içinde yaşadıkları ve yakından tanıdıkları bir ormanın ya da gölün yaşam hakkını savunmasına aldırış etmeden kar hırsıyla projelerini gerçekleştirme hedefini güden şirketler de ülkemizin geleceğine dair hiçbir fikirleri olmadığını gösterdiler. 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü ülkemizdeki rantçılık ve talancılık zihniyeti üzerine düşünerek geçirmeyi planlarken onların bugüne dair bir sorumluluğu olacak mı? Hayır.

EKOLOJİK TAHRİBATLA YÜZLEŞELİM

İklim krizini aşmak için tüm türler yaşam mücadelesi veriyor. Bir farkla bizler hem kendi türümüz adına hem de diğer canlılar adına düşünmeden attığımız adımları şimdi geri sarmaya çalışıyoruz. Yaşam ileri akarken bizler geçmişte yaptığımız yanlış hamlelerle bugün tüm dünya canlılarını yüzleştiriyoruz. Ülkemizde olduğu gibi dünyada da konuşulması gereken şeylerden ziyade eylem durumuna geçilmesi gereken meseleler, siyasilerin görmezden gelmeyi bırakması gereken gerçekler var. Geleceği öngöremezken bugün bir şey yapmadan yarına erişme şansımız ise yok. Siyasilerin, şirketlerin talana yol açarak tek bir türün bir üyesini “projeleri” nedeniyle tehlikeye atma hakkı yok. Karbon nötr hedeflerine nasıl ulaşabileceğimizi, atıkların geri dönüşümünü nasıl sağlayabileceğimizi, sudaki yaşamı nasıl koruyabileceğimizi konuşmaya ihtiyacımız var. On yedi sürdürülebilir kalkınma hedefini gündemde tutmaya ve başka bir gezegende hayat bulmak için olağanüstü bir şekilde çalışan teknolojiyi, bugünü, yarın olmadan iyileştirebilmek için kullanmaya ihtiyacımız var. Bu nedenle, yaşam için adaleti, mücadeleyi savunmanın beraberinde getirdiği “dert edinmek” herkes için gerekli bir eylem biçimidir ve içinde bulunduğumuz ekolojik krizlerle yüzleşmek kadar önemli çok az şey vardır.

ÖNCEKİ HABER

İşsiz bir genç Erdoğan ve AKP'yi eleştirdikten sonra yaşamına son verdi

SONRAKİ HABER

Mafya düzeninden bizlere kalan

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa