Metal işçisi yazdı: Birlik olunca başarı gelecek
"Bugün sendikalı olmak anayasal bir hak olmasına rağmen işçiler bu haklarını kullanabilmek için çetin mücadeleler vermek zorunda kalıyor."
Fotoğraf: Unsplash
Metal işçisi
İstanbul
Merhaba. Beylikdüzü bölgesinde bulunan bir metal fabrikasında çalışıyorum. Fabrikada yaklaşık 3-4 yıllık bir sendikalaşma mücadelesi mevcut. Fabrikada çok eski bir işçi olmadığım için de sendikal mücadelenin ortasında dahil oldum. Sizlere biraz mücadele deneyimimizden ve henüz sendika örgütlenmesi sonuçlanmamışken kazanılan haklarımızdan bahsetmek isterim.
Fabrika metal iş kolunda olduğu için zamanında Hak-İş’e bağlı Özçelik-İş’te örgütlenmeye başlayan işçiler, örgütlenmeyi uzun bir süre sessiz ve yavaş ilerletmeye çalışmışlar fakat bölüm müdürünün yalakası denecek bir işçi yüzünden yakın bir zamanda patlak verip yönetimin kulağına kadar gitmişti. Fabrikanın ortakları sözde işçilere baskı kurma taraftarı değilken, alttan da amirler ve müdürler üzerinden baskılar kurmaya çalışıyor. Amirler özellikle pasif görünen ve işe yeni girip sendikaya üye olduklarını duydukları işçiler üzerinde baskı kurup “Gel, sen fakir bir adamsın zaten. Vazgeç sendikadan, işinden olur işsiz kalırsın” gibi üstü kapalı tehditlerle üyelikten istifaya zorladılar. Konuştukları işçi de “Kovarsanız kovun, bu paraya her yerde iş bulurum” gibi sözlerle karşılık verdi.
Fabrikanın üst yönetimi daha sonra ise işçilere baskı kurmak yerine bayram harçlığı ve ramazan erzakları verip işçilerin gözünü bu şekilde boyayıp üyelikten caydırma yolunu seçti. Söylentilere göre önümüzdeki Kurban Bayramı ve yılbaşında da aynı şekilde 1000’er lira ikramiye verilecekmiş. Ne hikmetse fabrikanın kurulduğu günden beri bu tür yardımlar yapılmazken, sendikal örgütlenme duyulduktan sonra birdenbire yapılmaya başlandı. Halihazırda yılda iki tam maaş ikramiyemiz var ve bu ikramiyelerin de çok eski zamanlarda yine bu fabrikadaki olumsuz sonuçlanan sendikal örgütlenmenin bir kazanımı olduğunu öğrendik.
Üye yapmaya çalıştığımız işçilerin birçoğundan hükümete yakın olduğu için Hak-İş’e güvenmediğini görüp, ‘Keşke DİSK’e bağlı sendikalar olsaydı’ gibi tepkiler alıyoruz. Yakın zamanda sendikal mücadeleye öncülük eden işçiler ile bir araya geldik. Görüşmede kendilerinin ilk sendika deneyimi olduğunu ve birçoğu da sendikayı ilk defa burada duyduklarını belirttiler. Öncü işçilerden biri “Sendikayı ilk duyduğum zaman benim bu fabrikadan umudum yoktu, kimseye güvenmezdim ama şimdi bir bakıyorum işi bitirmek üzereyiz. Demek ki birbirimize güvenince yapabilirmişiz” diyor. Sendika yöneticilerinden ayrı olarak da kendi aramızda konuşup sendika geldikten sonra her şeyin bitmeyeceğini, gerektiğinde sendikaya karşı da haklarımız için nasıl bir mücadele vereceğimizi konuşuyoruz.
Bugün sendikalı olmak anayasal bir hak olmasına rağmen işçiler bu haklarını kullanabilmek için patrona, amire, yöneticilere karşı da çetin mücadeleler vermek ve birliklerini onlara rağmen kurmak zorunda kalıyor. Ancak bu mücadeleleri kararlı bir biçimde sürdürdüğümüzde haklarımızın da ekmeğimizin de büyüyeceğini görmeliyiz. Biz sendikalaşmak için verdiğimiz bu çetin mücadelenin sonuna yaklaştık sayılır. Hepimiz ilk zamanlarda olduğumuzdan daha heyecanlı ve kararlıyız. Birlik olduğumuzda da neleri başarabileceğimizin farkındayız.