12 Aralık 2012 10:13

‘Gazetecileri tehdit ettim’

Bergama yakınlarındaki Ovacık Altın Madeni 1986 yılından beri hem yörede hem ülke kamuoyunda tartışılan bir maden. Uluslararası sermayenin ortaklığı ile Eurogold adıyla Çamköy, Ovacık, Narlıca köyleri ortasında yapılmak istenen siyanürle altın işletmeciliği, yöre halkının büyük direnişi sonrası uzun yıllar faaliyete ge&cce

‘Gazetecileri tehdit ettim’
Paylaş

Özer Akdemir

 

BERGAMA ‘SİYANÜR ÜSSÜNE’ ÇEVRİLDİ

Aradan geçen zaman içerisinde, Koza Altın şirketi Ovacık'taki madenin tamamına sahip olurken ülkenin birçok yerinde altın madenleri işletmeye başladı. Bergama'daki tesisi de cevher bitmiş olmasına rağmen, yakın yerlerdeki cevherin taşınarak siyanürle altının ayrıştırılma işleminin yapıldığı bir “siyanür üssü”ne çevirdi. Bu nedenle ikinci bir atık havuzu yapıldı. Havran’dan, Kozak Yaylası’ndan cevherler kamyonlarla Bergama’ya taşındı. Madenin şu an Genel Müdür Yardımcısı koltuğunda oturan Hayrettin Öğüt, Eurogold zamanından günümüze madenin hep üst düzey yöneticilerinden birisi oldu. Yaptıkları, sözleri, eylemleri hep tartışılan, dava konusu olan Öğüt, şu anda Koza Altın Şirketi Genel Müdür Yardımcısı koltuğunda oturuyor. 2008 yılından bu yana, 4 yıl 3 ay Hayri Öğüt'ün korumalığını ve kendi deyimiyle fedailiğini yapan Bergamalı Ersan Var, işinden ayrıldıktan sonra Öğüt ve madenle ilgili çok önemli açıklamalarda bulundu. Ersan Var, Öğüt'ün talimatı ile kimlere baskı ve şiddet uyguladığının yanı sıra, çalıştığı süre boyunca madende tanık olduğu usulsüzlükleri gazetemize anlattı.

İLK İŞ: PANEL BASKINI DAVASI

Bergama'nın köklü bir ailesinden geldiğini söyleyen Ersan Var, eski Belediye Başkanlarından Raşit Ürper zamanında otoparkçılık yaparken o zamanlar madenin halkla ilişkiler müdürü Hayrettin Öğüt'ten iş teklifi almış. Otoparkçılık yaparken 2 bin lira aylık geliri olduğunu belirten Var, altın madeninde güvenlik ve şoför olarak işe başlamış. Var işe girdiği ilk gün 2006 yılında Dikili Festivali kapsamında gerçekleştirilen “Siyanürlü Altın ve Çevre paneli”ne maden çalışanları tarafından yapılan baskın ve sonrasında yaşanan olaylarla ilgili açılan davaya gitmiş.  “İşe girmek için 15 kişi ile mülakatta iken Hayri Öğüt beni çağırdı, ‘Ersan kalk’ diye. Daha sınava bile girmemişken ilk gün 50-60 kişi Osman Özgüven'in mahkemesine gittik. Panelde saldırı ile ilgili bir davaydı. O panel olayı nedeniyle bazı polis memurlarını bile başka yerlere dağıttırdılar. Taraf tuttular diye".


‘GAZETECİNIN ÖNÜNÜ KESTİM’

YEREL gazetelerle her gün pazarlıklar yapılıyor. ‘Benim haberimi, adımı çıkarırsan üç bin tane gazete alırım’ gibi. Gazetelerin dağıtımı da bize ait. Ben dağıttım elimle birçok kez. Bergamalı gazeteci Ahmet Üneroğlu’nun önünü kestim. Konuşmalarından ve köşe yazılarından dolayı rahatsız oldu Hayri bey. Bununla ilgili bana talimat verdi. Gece 12 civarında vardiyam bitti. Denk geldi tesadüf. Şoföre sen yürü belli olmasın dedim. Ahmet abi altına işedi. Sabah Hayri beyi aradı telefonla. Hayri beyin ‘ben o eşek herife sorarım. Gerekli şeyleri yaparım’ dediğinde ben yanındaydım. Bununla ilgili üzüntülerim anlatmakla bitmez. Ben bu işleri yaptım.

Aldığım para 950 lira. Bana verilen vaatleri anlatsam dillere destan. Ayrıca AİHM'e dava açan üç köylünün davalarını geri aldırttım.


‘ESKİ MÜDÜRÜ YUMURTA YAĞMURUNA TUTTUM’

VAR, bir  mahkeme çıkışında Hayri Öğüt'ün talimatı ile madenin eski kamu ilişkileri müdürü Hasan Gökvardar'ın arabasını ve evini yumurta yağmuruna tutmuş. “Bir gün mahkemeye çıktık. Bana talimat verildi Hayri Öğüt tarafından ‘Bu adam canımı çok sıkıyor’ diye. Ben bu adamın arabasını yazlığının önünde yumurta yağmuruna tuttum. Belki 50 tane, evine, yazlığına falan yumurta attım”. Hasan Gökvardar, 10 yıl madende kamu işleri müdürlüğü yaptıktan sonra işten çıkarılmış, bunun üzerine madende dönen dolapları ve yapılan usulsüzlükleri basına anlatarak, maden karşıtlarının safına geçmişti.


‘MEMURLARA HEDİYELER GÖTÜRDÜM’

Madeni denetlemeye gelen devlet memurları (Özel İdare, DSİ, Üniversite, Çevre İl Müdürlüğü, emniyet vb)'nın hepsini ben şirketin özel arabasıyla İzmir’den odalarından alıyordum. Sabah, öğle, akşam yemekleri yediriliyor. Denetleme yapılıyormuş gibi numuneler hazırlanıp ellerine veriliyor. İşyerlerine, evlerine kadar dağıtılıyorlar. Ben bundan utanç duyuyorum. Ramazanda, yılbaşlarında bunların odalarına ben kendim çikolata dağıtıyorum. Bunların bir ramazan paketi alınca gözlerinin parladığını hissediyorum ben. Ben bunları görev olarak yapıyordum.

evrensel.net

ÖNCEKİ HABER

Türkiye'de demokrasiye ne oldu?

SONRAKİ HABER

Yılın son festivaliyle 15. Randevu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa