Kocaeli'den deniz salyası tepkisi: ‘Doğal’ denemez, bu olsa olsa ‘yapay afet'
Kocaeli Darıca'da, Marmara Denizi'nde görülen "Deniz salyası" ile ilgili çok sayıda çevre örgütü dernek, kurum ve odanın katılımıyla açıklama gerçekleştirildi.
Fotoğraf: Evrensel
Bir süredir Marmara Denizinde etkisi görülen "Deniz salyası" ile ilgili çok sayıda çevre örgütü dernek, kurum ve odanın katılımıyla Darıca Eskihisar'da açıklama gerçekleştirildi. Eskihisar Su Ürünleri Kooperatifi’nde gerçekleştirilen açıklamayı okuyan Tütünçiftlik Sahili Koruma ve Güzelleştirme Derneği Başkanı Yaprak Fidancı, “Denizimiz salya denilen bir kefenle kaplanıp yoğun bakıma, ölmeye yatırılmıştır. Derhal tedavisini uygulayıp kefenini yırtın ve denizlerimizi bize geri verin” dedi.
Uzunca bir süredir Marmara Denizini etkisi altına alan "Deniz salyası" çevre örgütleri tarafından gündeme getirilmeye devam ediyor. Eskihisar Su Ürünleri Kooperatifi’nde gerçekleştirilen basın açıklamasına Tütünçiftlik Sahili Koruma ve Güzelleştirme Derneği, Karamürsel Su Ürünleri Kooperatifi, Ereğli Su Ürünleri Kooperatifi, Tavşancıl Balıkçılar Derneği, Nefes Doğa Sporları Topluluğu, İstanbul Küçükyalı Su Ürünleri Kooperatifi, İstanbul Amatör ve Sportif Olta Balıkçıları Derneği, Kocaeli Ekolojik Yaşam Derneği, Kocaeli Birlik ve Eskihisar Su Ürünleri Kooperatifi, Hereke Sosyal Yaşam Derneği ve TMMOB da destek verdi.
“BEBEKLERİMİZ TEŞHİSİ KONULAMAYAN HASTALIKLARLA DOĞUYOR”
Tütünçiftlik Sahili Koruma ve Güzelleştirme Derneği Başkanı Yaprak Fidancı tarafından okunan ortak açıklamasında Kocaeli ve çevresinin durumuna dair şu bilgilere yer verildi: "Kocaeli’de, 16 OSB, 34 liman vardır. Her biri birbirinden tehlikeli kimyasal depolama alanlarıyla, petrokimyadan gübreye geniş bir yelpazede üretim yapılmaktadır. Ülkedeki kimya üretiminin yüzde 26’sını karşılıyoruz. Yine 40’ı Kocaeli’de olmak üzere, Yalova-Altınova, İstanbul-Tuzla üçgeninde yüzlerce tersaneyle denizimiz, havamız, derelerimiz, yer altı sularımız, onlarca yıldır vahşice kimyasal ve fiziksel kirliliğe maruz bırakılmıştır. Sadece bu basit rakamlar bile şehrimizin çevre yükünü göstermeye yeter. Üstelik mevcut kontrolsüz sanayileşme, limanlaşma ve tersaneler yetmezmiş gibi, her gün yeni tesislere ve devasa üretim-kapasite artışlarına izin verilmektedir. Kaza risklerinin yanında şehrimizde her gün her yaştan hemşerimizi kanser, astım-alerji, KOAH, metabolizma, kalp hastalıkları nedeniyle kaybediyoruz. Her dakika yeni hastalar eklenip, bebeklerimiz teşhisi konulamayan türlü çeşit hastalıkla doğuyor."
“DENİZİMİZ, HAVAMIZ VE SUYUMUZLA BİRLİKTE ÖLÜYORUZ"
Deniz salyasını "Yapay afet" olarak nitelendiren Fidancı, "İzmit Körfezi’nde, Marmara Denizi’nde iki aydır yaşanan deniz salyası doğal karşılanıyor. Ne balıklar, ne kuşlar, ne de bizler birer rakam, madde,
malzeme değiliz. Canız, canlıyız. Deniz salyasının bu kadar geniş alanda etkin olarak yaşanmasına ‘doğal’ denemez. Buna olsa olsa ‘yapay afet’ denir. Buradan Sayın Cumhurbaşkanımıza, Çevre ve Şehircilik, Tarım ve Orman, Sağlık, Ulaştırma Bakanlarına, Kocaeli, İstanbul, Yalova, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Tekirdağ Vali ve Kaymakamlarına, Büyükşehir ve yerel belediye başkanlarına buradan sesleniyoruz: Siyasi farklılık gözetmeden, ama demeden hemen bir araya gelin. Çünkü denizimiz, havamız, suyumuzla birlikte acı çekerek ölüyoruz. Anayasa ve kamudan gelen gücünüzü acilen bizleri yaşatmak üzere kullanın! Doğru uygulamaları dünyanın neresindeyse bulup, hayata geçirin. Bugüne dek ekolojiyi korumak üzere uyguladığınız hiçbir şey bizleri yaşatmak için işe yaramıyor, yanlışı sürdürmeyin. Denizimiz salya denilen bir kefenle kaplanıp yoğun bakıma ölmeye yatırılmıştır. Derhal tedavisini uygulayıp kefenini yırtın ve denizlerimizi bize geri verin!" dedi.
Fidancı, taleplerini de şöyle sıraladı:
- Şehirlerimizde yeni sanayi tesislerine, liman, tersane, kimyasal depolama alanlarına izin vermeyin, mevcuttakilere de üretim ve kapasite artış izni vermeyin. Limanların kapasite artışları için yüzlerce dönüm dolgu ve dip tarama yöntemleri kullanılıyor. Mevcut sanayi kuruluşları yüzde 110 gibi devasa oranda üretim artışları yapmak istiyorlar. Çevre ve Sağlığa etkileri bütünsel olarak değerlendirilmeden sanayiye bonkörce verilen, dolgu, dip tarama ve üretim-kapasite artış izinleri vahşi olduğu kadar gelecek nesillerimize karşı ekolojik suçtur. Bu izinleri verip, suça ortak olmayın. Verdiğiniz izinleri de iptal edin. Doğa uyarıyorken, zaman varken yanlıştan dönün.
- Sanayi ve Evsel tüm atıklar için derin ya da değil denize her türlü deşarjdan vazgeçilmelidir. Dere ıslahlarıyla kaçak deşarjlara son verilmeli, vahşi atık depolamaları, tarım ilaçları nedeniyle yer altı sularının kirletilmesi engellenmelidir. Tersanelerdeki silikatla kumlama vd. kimyasal kirleticilere izin verilmemelidir.
- Marmara Denizi ve İzmit Körfezi, akıntısı, sıcaklığı, tuzluluk gibi nadir özellikte bir geçiş denizidir. Bu nedenle, geçmişte son derece zengin bir her türlü deniz canlısına sahipken, temel konular bile değerlendirilmeden üstünkörü verilen izinler yüzünden döngü bozulmuş, besin zinciri kırılmıştır. Bu yıl erken kapanan balık sezonu, gelecek yıl ve sonrasında belki de hiç olmayacaktır. Deniz Salyası balıkçı ağları ve teknelere çok ciddi zararlar verdi. Balıkçılarımızın bu zararı giderecek gücü zaten yoktu balık olsa bile denize çıkmaları imkansız hale gelmiştir. (Kocaeli/EVRENSEL)
{{433747}}