29 Mayıs 2021 01:39

Sezin Öney: Erdoğan, Soylu’yu Cumhur İttifakının devamı için sahiplendi 

Erdoğan’ın Soylu’yu sahiplenmesini değerlendiren Siyaset Bilimci Sezin Öney, Erdoğan’ın kendisi için daha doğru ve koruyucu bir sonuç doğuracağına inandığı için bu kararı aldığını belirtti.

Sezin Öney | Fotoğraf: Kişisel arşiv

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Soylu’yu sahiplenmesini değerlendiren Siyaset Bilimci Sezin Öney, Erdoğan’ın kendisi için daha doğru ve koruyucu bir sonuç doğuracağına inandığı için bu kararı aldığını belirterek; “Soylu, kendisi için “Feda edilemez” veya hakikaten de, korunması gereken bir figür olduğu için değil, Cumhur İttifakının devamı için Soylu’ya destek verdi, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Soylu’yu sahiplenmesinden sonra, Erdoğan ve AK Parti’nin de aynı yoldan yürümekten başka seçeneği var mıydı?​” dedi.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, haklarındaki iddialarla gündemde olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Eski Başbakan Binali Yıldırım’a destek verdiği grup toplantısındaki konuşmasının yankısı sürüyor. Siyasetin sıcak gündemini Siyaset Bilimci Sezin Öney ile konuştuk.

"SESSİZLİK VE BU ZAMAN ZARFINDAKİ İRDELEME, BİR TÜR PUSU KURMA HALİ"

Sezin Öney, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir konu nedeniyle tehdit altında hissedip kadersel bir seçim yapması gerektiğinde önce suskun kalmayı seçiyor. Normal şartlar altında, hızlı ve hatta fevri tepki verdiği bilinen biri için aslında “beklemek” ilginç bir yaklaşım. Ancak, daha önce de, kendi kontrolü dışında ve şüpheyle karşıladığı tüm durumlarda önce sustuğunu gördük. Bu bekleme süreci genelde, “Arkasında kim ve ne var” sorgulamasının yanı sıra, “Hangi iyi tepki vermek benim için en doğru olur” endişesinden de kaynaklanıyor” ifadeleriyle değerlendirdi.

Sessizlik ve bu zaman zarfındaki irdelemenin, bir tür pusu kurma hali olduğuna vurgu yapan Öney, devamında şunları söyledi: “Bu sefer de Erdoğan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya destek vermeye karar verdi. Bu adımın kendisi için daha doğru ve koruyucu bir sonuç doğuracağına inandığı için bu kararı aldı. Soylu, kendisi için “Feda edilemez” veya hakikaten de, korunması gereken bir figür olduğu için değil. Öncelikle, Cumhur İttifakının devamı için, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Soylu’yu sahiplenmesinden sonra, Erdoğan ve AK Parti’nin de aynı yoldan yürümekten başka seçeneği var mıydı?  Son dönemlerde, Millet İttifakında, söylem ve hatta eylem birliği artıyor. Bu ittifakı oluşturan partiler üzerinde ayrışma, bölünme tazyiki ve baskısı yoğun olduğu halde, ortak hareket artıyor üstelik. O zaman, Cumhur İttifakı birbirinden ayrışarak hareket edebilir mi? Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti’nin nasılsa kendisini takip etmek zorunda olduğunun bilincinde olarak, parti içi farklı görüşlere rağmen bu kararı aldı. Hatta o kadar ki; daha önceki kriz dönemlerindeki sessizliklerde, kendisine baskının parti dışından geldiğinin öz güveni ile hareket ediyordu ve eli daha rahattı. Örneğin, Gezi veya hatta 17-25 Aralık gibi krizlerde, AK Parti içinde veya tabandan gelen bir tehdit yoktu. Gezi, tamamen AK Parti dışında şekilleniyor; 17-25 Aralık ise, AK Parti’ye “İhanet edenlerin” yarattığı bir kriz olarak biçimleniyordu.”

"CUMHUR İTTİFAKINA YÖNELİK HUZURSUZLUK DA ARTAR"

“Şimdi ise, toplumun da, elbette kendi arasında konuşarak fısıldaşarak izlediği bir kriz var” diyen Öney şunları söyledi: “Kimin tarafından yaratıldığı ve desteklendiği de belli değil: Evet, görünüşteki Başaktör Sedat Peker ama korunuyor mu, birileri tarafından destekleniyor ve azmettiriliyor mu meçhul. Dahası, Peker’in iddiaları, Soylu ile beraber AK Parti’de bir kesime, bazı diğer figürlere dokunuyor; bazılarına dokunmuyor. Tersine, belki de bazılarının hoşuna gidiyor, çünkü kendi rahatsız oldukları isimleri hedef alıyor. Daha da tuhaf ve AK Parti’yi zorlayıcı biçimde, Süleyman Soylu da kendini savunurken, parti içinden bazı kişileri hedefe oturtuyor. Bu tabloda da, ister istemez, parti içi ayrışmaya neden olacak nifak tohumu değil artık ekilmesi ağaçlarının bitmesine uygun bir ortam var.

"MEDYA KADAR HUKUK DA DEVREYE GİRİP GERÇEĞİN İZİNİ SÜRMEK ZORUNDA"

Peker videolarının ortaya attığı iddiaların araştırılmasına yönelik Sezin Öney şunları söyledi: “Karanlık işleri ortaya çıkaran itiraf ve ifşaatı yapanlar, ya bu tip işlerin içinde olanlar veya tanık olanlar doğal olarak. Veya karanlık işlerin failleri veya kurbanlarına ses verecek araştırmaları yapan gazeteciler. Bizlerin evde oturup, içimize doğanlarla neyin nasıl olduğunu çözecek halimiz yok. Araştırmacı gazetecilik çalışmalarında da, ister istemez faillere, bu işlerin içinde olanlara söz veriliyor. Mafya işlerini anlamak için hayır kurumlarına baş vurulmayacak herhalde- tabii, organize suç örgütü, hayır kurumu paravanı ardında hareket etmiyorsa-. Terör örgütlerinin nasıl işlediğini de, dışarıdan gözlem, istihbaratın ve faaliyetlerinin tanıkların yanı sıra kendi içlerinden itirafçılar, eski üyeler veya içine sızan ajanlar anlatabilir ancak.”

Öney iddialara ilişkin yapılması gerekenlere dair de şunları söyledi: “Peker’in ifşaatı arasından neyin doğru neyin yanlış olduğunu başka tanıklıklar, ifadeler ve araştırmalarla mercek altına almak. Ki zaten, Sedat Peker’in kardeşi Atilla Peker’in gözaltısı ve ifadesinin alınmasıyla, bir takım şeyler resmi kayda geçmiş oldu. Belki de, gözaltına alınırken amaç bu değildi ama sonuç bu oldu. Ardından, Atilla Peker’in ifadesinde adı geçen Emekli Orgeneral Galip Mendi, Odatv’den Can Öztürk’e konuştu. Emekli Yarbay Korkut Eken de, Sözcü’den Saygı Öztürk’e...  Böylece, hem güvenlik güçleri hem de medya, gerçeğin bir kısmına ulaşmış olabildi. Ancak, daha ulaşılacak, gün yüzü görmemiş gerçek çok. Güvenlik, medya kadar hukuk da devreye girip mahkeme süreçleri ve hatta belki, hakikat komisyonları ile gerçeğin izini sürmek zorunda. Ve tabii, Meclis de, araştırma komisyonları kurulması veya milletvekillerinin böylesi komisyonlar kurulmuşçasına araştırmalar yapmasıyla bu sürecin parçası olmalı.’

"GERÇEĞİN IŞIĞINI OLUP BİTENİ AYDINLATMAK İÇİN KULLANMALI"

İÇİNDE geçtiğimiz dönemi, sabaha karşı en karanlık, en zifiri zamanda uyanmaya benzeten Sezin Öney devamla şunları söyledi: “İfşaları hiç bilmiyor değildik, ama sanki derin bir uykuya dalıp unutmuştuk. Bu karanlık ortamda uyku sersemi halde yapılabilecek tek iyi şey, gerçeğin ışığını büyütmek. Gerçeğin ışığını da, yüzleşmek ve gerçekten ne olup bittiğini aydınlatmak için kullanmak. Bu konuda, ucundan tutarak da herkesin yapabileceği bir şeyler var. Gücün dengesinin böyle yerinden oynadığı, çivisinin çıktığı vakitlerin, görünür görünmez kaosların devri olduğunu da unutmamak lazım. Uykuya tekrar yatmayı ve bütün bu ürkütücü karanlıktan uzaklaşmayı seçmek gibi de bir lüks yok. Dengeler zaten bozuldu ve eskisine de artık dönemez. Yeni dengeyi buluna kadar da, uykuya yatayım diyen bir bakar kendini sallanan taşlardan birini üzerine düşmüş bulur. O yüzden, ışığı büyüterek, yüzleşerek yeni bir denge oturtmak zorunda Türkiye.”

ÖNCEKİ HABER

CHP’den pandemi raporu: Gerçek filyasyon yapılmıyor, varyant tespiti yok

SONRAKİ HABER

HDP, bireysel silahlanma sonucu ölüm ve yararlanmalar için Meclis araştırması istedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa