31 Mayıs 2021 00:45

Arap Coğrafyasında Geçen Hafta | Yeni kuşak Filistinliler davaya sahip çıkıyor

Filistin'de direnişinin yeni bir yönü olarak Ürdün’deki genç Filistinlilerin davaya sahip çıkarak İsrail sınırında yaptıkları eylemler tartışılıyor. Yemen'de ise BAE ile Mayyun adası krizi yaşanıyor.

Fotoğraf: Pixabay | Kolaj: Evrensel

Paylaş

Kays ABBAS

Arap basınında son Filistin intifadası değerlendirmeleri devam ediyor. Sürecin özgünlüklerine dikkat çeken görüşler ön plana çıkıyor.

Daha önce hazırladığımız sayfada “48 Arapları” olarak adlandırılan İsrail egemenliğindeki alanlarda yaşayan Arapların ilk defa işgal devletine karşı protesto gösterileri düzenlediklerine vurgu yapılmıştı. Yaklaşık 70 yıldır ilk defa nüfusu İsrail’in işgal ettiği topraklarda yaşayan 1.5 milyonu aşan bu kitlenin sokağa inmesine tanıklık edildi.

Sürecin ayırt edici diğer bir yönü Filistin’in komşusu olan Ürdün’de yaşayan genç kuşak Filistinli gençlerin davaya sahip çıkarak İsrail sınırını aşmak için toplanmalarıydı. 2 milyon Filistinliye ev sahipliği yapan Ürdün’de 14 mülteci kampı bulunuyor. Al Arab al Cedid gazetesi gençlerin bu hareketinin “Filistin meselesinin unutulduğu ve tek başına Filistinlilerin başaramayacakları” İsrail tezini çürüttüğünü yazdı. Gazete, gençliğin Filistin davasıyla ilgilenmediği tezini boşa çıkardığını belirtti.

Dikkat çekilmesi gereken diğer bir nokta Arap dünyasında bazı aktörlerin, özellikle ağırlığı olan Mısır’ın yeniden sahaya inmesi. Mısır 1979’da imzaladığı Camp David ve sonrasında Ürdün’ün 1994’te imzaladığı Wadi Araba Anlaşmalarıyla İsrail’i ilk tanıyan Arap ülkeleri olmuşlardı. Al Arab gazetesinin manşetten verdiği haber analizde Batının ve özellikle ABD’nin isteğiyle Hamas’ın uluslararası sistem tarafından tanınan Filistin Yönetimine dahil edilmesi için Mısır ve Ürdün’ün görevlendirildiğini yazdı. Yazıda, bazı gözlemcilerin Kahire’nin ateşkesi destekleyen pozisyonundan sonra Hamas’ın Mısır’ı savaş ve barış kararlarına dahil etmesi gerektiğini, Mısır’ın Hamas’ın Batıda ve özellikle ABD’de tanınmasını sağlamanın kapısı olacağını ifade ettiklerine dikkat çekildi.

YEMEN’LE YENİ KRİZİN ADI BAB ÜL MENDEP

Birleşik Arap Emirlikleri, (BAE) Bab ül Mendep Boğazı’nı kontrol eden Yemen’e ait Mayyun Adası’nda hava üssü kurdu. Kızıldeniz’i Aden Körfezi’ne bağlayan boğaz olan 32 kilometre uzunluğundaki Bab ül Mendep Boğazı dünya ticareti ve petrol ihracatı bakımından önemli bir konuma sahip.

Konuyu değerlendiren Rai al Youm Gazetesi Başyazarı Abdulbari Atwan, Husilerin kontrolündeki Sana hükümeti Dışişleri Bakanı Mühendis Hisham Sharaf Abdullah’ın, Kızıldeniz’in girişini kontrol eden adaya bir oldubitti uygulamak isteyen BAE’ye ve kabul edilemez yasa dışı uygulamalarına karşı şiddetli bir saldırı hazırlığında olduğunu aktardı. Atwan, “Sonuç olarak Kızıldeniz’in girişine yasa dışı olarak üs inşa etme emelinden vazgeçilmezse, bize ulaşan bilgi, Husi “Ensarallah” hareketinin parmağının tetikte olduğu ve ilk füzeyi fırlatmaya hazırlandığı yönünde” dedi.


FİLİSTİNLİ ÜRDÜNLÜLER SINIRDA

Muhanned MOBAİDEN
Al Arab al Cedid

Filistin-İsrail savaşı bir film klibi değil. Uzak mevcudiyete dayalı yeni teknolojiler zamanında ertelenen yüzleşmenin kaçınılmazlığının restorasyonu ve yeniden başlamasıdır. Buna göre bugünkü savaş önceki Arap-İsrail savaşlarıyla veya İsrail’in 2008, 2012 ve 2014’te Gazze’deki kardeşlerimizle önceki çatışmalarının düzeyiyle karşılaştırılmaz.

Araplarla normalleşmenin işgal ve nihai tasfiye zincirinin son halkası olduğu gerçeğine dayanan İsrail’in, “Filistin meselesinin unutulduğu ve tek başına Filistinlilerin başaramayacakları” varsayımı, bu son olmayan çatışmadaki sefaletini kamufle eden sefil bir İsrail yaklaşımıdır. İşgal gazeteleri, “Barış anlaşması imzaladığımız Araplar bizi hayal kırıklığına uğrattı” diye yazarken, onlar, yani halkların İsrail’le bir anlaşma imzalamadığını bilmiyorlardı.

Burada Ürdün, 1994’te düşmanla imzalanan bir barış anlaşmasına bağlı bir ülke olduğu için Filistin’in haklarına sahip çıkmada isteksiz. Ancak Hamas’ı sahada destekleyen bir ülke... Sağlık ve hizmet desteği Gazze Şeridi’nden kesilmedi. Ürdün hükümetinin Şeyh Cerrah Mahallesi’nin haklarını desteklemek için sağladığı belgeler, tarih ve yumuşak güç savaşı başka bir hikaye.

11 günlük savaş, coğrafyanın gerçeğini kanıtladı. Bu ilişkide kırsal kesimden, kamplardan ve şehirlerden gelen Ürdün gençleri, Filistin sınırlarından bir taş atımı uzaklıkta durmanın sevincini yaşadılar, daha ziyade bir kısmı sınır çitlerindeki boşluklardan Filistin’e sızmayı başardı. İşgali sürdüren İsrail, Ürdünlü gençlerin tepkisini beklemiyordu. Ürdün hükümeti, zımnen ve pratik bakımından Ürdün-Filistin halkının yanaydı. Aslında, Ürdün güçleri gösteriye giden yolu ve Amman’daki büyükelçiliğin önünde on gün boyunca devam eden oturma eylemini kolaylaştırdı. Ürdün parlamentosunun sesi, büyükelçisinin İsrail’den geri çekilmesi ve işgal büyükelçisinin sınır dışı edilmesi çağrısında bulunan 130 milletvekilinin imzalı bir muhtırasıyla yükseldi. Kral II. Abdullah, tüm bağlantılarını Filistinlilere desteği seferber etmek için yatırdı. Doha ile koordinasyon dikkat çekiciydi. Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman Safadi’nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu huzurunda yaptığı konuşmada, Ürdün’ün İsrail’in işgalci bir varlık olduğu ve kaosun nedeni olduğu yönündeki açıklamasında açık ve netti. Filistin-Ürdün ortak sınırlarda Ürdünlü gençler, “Filistin tamamen Filistin’dir” sözünü söyledi. Sınırı basmak hukuken bir güvenlik suçu olmasına rağmen, Ürdünlüler düşmanla cephe açma yolunda her olasılığa hazırdı.

Son savaş, İsrail’in Filistin davasını çözemeyeceğini gösterdi.  Bugünün Arap genç neslinin kurtuluş, cihat ve Filistin davası ile ilgilenmediği iddiasını yalanladı. Ürdünlü ve Filistinli yeni neslin, konuya daha bağlı ve yeni bir kurtuluş savaşı için daha fazla arzulu olduğunu gösterdi. Savaş, normalleşme argümanlarını azalttı, Ürdün gençliğini uyandırdı ve Ürdün-Filistin ilişkisinin boyutunu, doğasını ve mahremiyetini ve belki de gelecekteki sonuçlarını hatırlattı.


HAMAS’I KONTROL ETMEK İÇİN MISIR-ÜRDÜN PLANI

Al Arab

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniyeh’in bölgesel rolünü yeniden kazanan Mısır’ı ziyareti, iki taraf arasında yakınlaşma için daha büyük bir fırsat verecek ve Kahire’nin Hamas dosyasını kontrol etmesini sağlayacaktır.

Özel kaynaklar Al Arab gazetesine, Ürdün’ün de Haniye’yi Amman’da kabul edebileceğini söyledi. Bu gelişme, ABD’nin Hamas’ı müzakere masasına getirmek ve uluslararası kabul görmüş Filistin siyasi sistemine dahil edilmesi için Mısır-Ürdün ortak rolünü desteklediğini söylediği bir zamanda meydana geliyor.

Mısırlı kaynaklar, yetkililerin artık Hamas’la bin türlü anlaşmayı kabul etmediğini söyledi. Yani Hamas, son ateşkes anlaşmasını uygulamak için Kahire ile ara bulucu olarak anlaşıyor. Ardından hareketin farklı liderleri; biri İran’ı, diğeri Türkiye’yi, üçüncüsü Katar’ı öven çelişkili açıklamalar yapıyor ve ardından kendilerini kurtaracak ara buluculuk arayışı içinde Mısır’a dönüyor.

Haniye, çarşamba günü Kahire ziyareti sırasında “Sükunetin istikrara kavuşturulması, Gazze’nin yeniden inşası, ulusal birliğin sağlanması ve Filistin halkının kararlılığının güçlendirilmesi” ile ilgili çeşitli dosyaları görüşeceğini söyledi.

Kaynaklar, bölgesel olarak tüm güç kartlarını yeniden kazanan Mısır’ın, yüz ve pozisyon çeşitliliği konusunda Haniye’den tam netlik talep edeceğini vurguladı. Hamas sanki tek bir yönelimi olmayan bir hareketler topluluğu gibi davranıyor. Bu kaynaklar, Kahire’nin özellikle Hamas liderliğinin kendi ülkesindeki ateşkes anlaşmasının uygulanmasını engelleyen açıklamalarından rahatsız olduğuna dikkat çekti.

Görünen o ki Mısır’ın rahatsızlığı, Gazze’deki Hamas Hareketinin Lideri Yahya es-Sinvar’ın İsrail içinde sinyal bekleyen on bin Filistinli şehidin olduğunu söylediği açıklamalarının ardından geldi. Mısırlı gözlemciler bu açıklamaları, İsrail ile kontrol edilemeyen yeni bir tırmanışı tetikleyebileceğini ve Mısır’ın uluslararası ateşkesi sağlamlaştırma, Gazze’yi yeniden inşa etme, geliştirme ve insani sorunları çözme çabalarını engelleyebilecek açıklamalar olarak nitelendirdi.

Gözlemciler, son savaşta Kahire’nin ateşkesi destekleyen pozisyonundan sonra, Hamas’ın Mısır’ı savaş ve barış kararlarına dahil etmesi ve manevraları bırakması gerektiğini çünkü Mısır’ın Hamas’ın batıda ve özellikle ABD’de tanınmasını sağlamanın kapısı olacağını ifade ettiler.

Kahire ve Amman’daki bilgi sahibi kaynaklar, ABD’nin yaklaşımının Hamas’ı siyasi görüşmelere ve Filistin geçiş hükümeti de dahil olmak üzere siyasi sisteme entegre etme koşullarını kabul etmek olduğu konusunda hemfikirler.

Kaynaklar Al-Arab’a yaptıkları açıklamada, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin Mısır ve Ürdün’ü siyasi harekete sponsor olmak ve Hamas ile müzakere sürecini başlatmak için müdahale etmek üzere görevlendirdiğini, ancak hareketin Washington’un koşullarından haberdar edilmesini şart koştuğunu söyledi.

Bu koşullardan ilki, Filistin-İsrail çatışmasının müzakere masasından uzak bir çözümün olmaması, yani Hamas’ın Filistinlilerin barış yolunda taahhüt ettiği uluslararası referansları, özellikle iki devletli çözümü açıkça benimsemesidir. Amerikalılar ayrıca Hamas’tan İsrail’in var olma hakkını tanımasını talep ediyor ki bu durum Hamas içinde askeri ve siyasi kanatlar arasında sarsıntılara ve özellikle İran ve Hizbullah ile olan dış ilişkilerinde sarsıntılara yol açacak.


BAE’NİN BAB ÜL MENDEP HAMLESİ

Abdulbari ATWAN
Rai al Youm

Stratejik Bab ül Mendep Boğazı, eğer Amerikan Associated Press (AP Haber Ajansı) tarafından yayımlanan haber doğruysa, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Sana hükümeti ve özellikle Yemen Ensarallah Hareketiyle doğrudan çatışmaya dahil olabileceği yeni bir askeri tırmanışın kapılarında duruyor. Habere göre, “Mayyun” olarak da bilinen Perim Adası’nda askeri hava üssü inşaatının arkasında BAE mevcut. Bu bilgi, doğru bir bilgi gibi görünüyor. Çünkü ajans, uydulardan alınan ve adada uçakların inişi için 1.8 kilometre uzunluğundaki pisti ve üç hangarı gösteren fotoğrafları yayımladı.

Sana Hükümeti Dışişleri Bakanı Mühendis Hisham Sharaf Abdullah, Kızıldeniz’in girişini kontrol eden adaya bir oldubitti uygulamak isteyen BAE’ye ve kabul edilemez yasa dışı uygulamalarına karşı şiddetli ve benzeri görülmemiş bir saldırı başlattı. İsraillileri adaya getirmeye çalışmakla suçladı.

Resmi Yemen haber ajansı tarafından yayımlanan Bay Hişam Sharaf’ın açıklamasındaki en tehlikeli şey, BAE’ye “Topraklarını ve yetkililerini kendi devletinin sınırları içinde korumalarını tavsiye etmesi” oldu. “Eğer uygulamalarına devam ederlerse, Yemen topraklarını ve adalarını terk etmezler ve ateşle oynamayı bırakmazlarsa ateş lavları onlara kısa sürede ulaşabilir” dedi.

Altı yılı aşkın süredir Yemen’e savaş açan, liderliğini Suudi Arabistan’ın yaptığı koalisyon, Husi Ensarallah hareketinin deniz ticaretine yönelik potansiyel tehditleriyle yüzleşmek için Bab ül Mendep girişindeki Yemen Adası’na stratejik bir üs kurduğunu resmen kabul etti. Meşru hükümet (eski hükümet) ve (Eski) Başkanı Abdurabbu Mansur Hadi’nin bu adımı destekleyen veya karşı çıkan herhangi bir açıklama yapmaması dikkat çekiciydi. Aden kentindeki Geçiş Konseyi (2020’da Riyad’da kurulan geçici hükümet) için de aynı şey söyleniyor. Başkan Hadi’nin adayı yirmi yıllık bir anlaşmayla BAE’ye kiralamayı reddettiği bilgisi var.

Sana hükümetinin Dışişleri Bakanının tavsiye ve tehditlerinin pratik tercümesi, Yemen savaşının son altı yılı boyunca BAE’ye karşı askeri bir cephe açmak anlamına geliyor. Husi Ensarallah hareketinin bu savaşı, Suudi Arabistan’ın hava alanlarına, altyapısına, petrol tesislerinin ve petrol ihracat limanlarının omurgası dahil ülkenin derinliklerine füzeler ve insansız hava uçaklarıyla yaptığı saldırılarla temsil ediliyor.

Bu iddiayı doğrulayan şey, İran Devrim Muhafızları Komutanı Tümgeneral Hüseyin Salami’nin iki hafta önce resmi televizyonda yayınlanan “BAE Husi’lerden dolayı endişeli ve eğer ona karşı operasyonlar alevlenirse Suudi Arabistan’da ne olduysa onun için de olacaktır” şeklindeki açıklamasıdır. Bu açıklama o dönemde birçok soru işaretine neden oldu

Haberi ilk yayımlayan Associated Press’e göre BAE, yorum yapmayı reddetti. Ancak ABD askeri yetkilileri, BAE’nin “Geçen haftalarda söz konusu adaya silah, askeri teçhizat ve güç aktardığını” doğruladı. Sözü edilen Yemen Adası’nı Kızıl Deniz’de uzun menzilli stratejik bir kontrol üssü yapmak istiyor.

Stratejik Bab ül Mendep Boğazı’nda tıkanıklık artıyor ve bu kriz hızla kontrol altına alınmazsa BAE’nin en önemli kurbanlardan biri olduğu büyük bir bölgesel savaşı ateşleyecek kıvılcımı bekliyor. Sonuç olarak Kızıldeniz’in girişine yasa dışı olarak üs inşa etme emelinden vazgeçilmezse, bize ulaşan bilgi, Husi Ensarallah Hareketinin parmağının tetikte olduğu ve ilk füzeyi fırlatmaya hazırlandığı yönünde.

ÖNCEKİ HABER

Kaybolan çocuğun cansız bedeni sulama kanalında bulundu

SONRAKİ HABER

Bilim insanları deniz salyasında karamsar: Ağıt yakıp, bir mucize bekleyeceğiz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa