Yeni atamalar gündemde: Boğaziçi kültürünü bilmeyenler, üniversiteyi geriye götürüyor
Boğaziçi Üniversitesi Eski Genel Sekreter Vekili Prof. Dr. Akpınar, Boğaziçi Üniversitesine dışarıdan atanan yöneticilerin kurum kültürünü bilmedikleri için Boğaziçini geriye götüreceklerini söylüyor.
Fotoğraf: Can Candan
Sinem UĞURLU
İstanbul
Boğaziçi Üniversitesine atanan kayyum rektörün ardından tüm kurullar atam yöntemiyle oluşturulmaya başladı. Son olarak Boğaziçi Üniversitesi Genel Sekreterlik görevine Sağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyesi Nedim Malkoç atandı. Osmanlı Eğitim Ocakları Kocaeli şube başkan vekilliği de yapmış Malkoç, ayrıca Cumhurbaşkanı eski başdanışmanı.
Atamadan önce bu görevi sürdüren Boğaziçi Üniversitesi Eski Genel Sekreter Vekili Prof. Dr. Yavuz Akpınar Evrensel’e konuştu.
Boğaziçi Üniversitesinde genel sekreterlik görevinin önemini anlatan Akpınar, Türkiye akademik camiasına katkı sağlayan Boğaziçi kültürünün devam etmesi için yöneticilerin kurum içinden, kurum kültürünü bilen akademisyenler arasından olması gerektiğini söyledi. Akpınar, “Üniversite içinden birinin yönetici olmaması, hem kurumumuzu geriye götürecektir, hem de ülkemiz akademik camiasını” ifadelerini kullandı.
"SEÇİM KÜLTÜRÜ ÇOK ÖNEMLİ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasının ardından çok sayıda atama da yapıldı. Kurum dışından, kurum içine yapılan bu atamaların akademik hayata nasıl etkileri olabilir?
Bizim üniversitemiz aşağıdan yukarıya yönetilen bir üniversitedir. Bizde insanlar rektör, dekan veya bölüm başkanı olur ama komisyonlar ve kurullar aracılığıyla meseleler, öneriler tartışılır ve yukarıya öneriler sunulur. Dolayısıyla demokrasinin son derece gelişkin olarak uygulandığı örnek üniversitelerden biridir üniversitemiz. Kendi yöneticilerimizi seçiyor muyduk, seçiyorduk. Üniversitenin bu kültürünün de devam etmesini isteriz.
Üniversitelerin uygulamaya koyacakları, faaliyetlerinde dikkate alacakları iki müfredat vardır. Yazılı ve yazılı olmayan. Yazılı olmayan müfredatı uygulamak son derece zordur. Bu ne gerektirir? Bu; kurum kimliğini, birikimini çok iyi bilmeyi gerektirir. Kurum paydaşlarının hangi konularda nasıl davranacaklarını, beklentilerinin neler olduğunu ve onların önünün nasıl açılması gerektiğinin bilinmesini gerektirir. Üniversite içinden birinin yönetici olmaması, hem kurumumuzu geriye götürecektir, hem de ülkemiz akademik camiasını.
"BÜROKRATİK İŞTİR" MANTIĞI YANLIŞ
Boğaziçi Üniversitesi Genel Sekreterliğine, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyesi Nedim Malkoç getirildi. Malkoç’tan önce bu görevi yürüten kişi olarak; siz bu atamayı ve yöntemini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu yöntemlerle, sözünü ettiğiniz yazılı olmayan müfredatın uygulanması mümkün mü?
Ben kişilerden bağımsız olarak yorum yapacağım. Her kim atanırsa atansın, insan olarak kıymetlidir. Ama olması gereken özelliklere dair söyleyeceklerim var. BÜ’de genel sekreter, gerektiğinde akademik yapı ile idari yapı ve diğer bileşenler arasında mentor/arayüz olarak görev yapar. Rektöre karşı sorumludur ama doğrudan rektör ve diğer akademik ve idari yöneticilerle birlikte çalışır; idari konularda kurum içi ve kurum dışı iletişimi yönetir, idari birimlerin orkestrasyonunu yapar. Genel sekreter söz konusu birikim ve kültürün farkında olup, tüm idari yapının bunları desteklemesini sağlar. Ülkemizde bir senyör akademik genel sekreter uygulaması BÜ’nün başlattığı bir uygulamadır. Üniversitemizde arada bir kaç dönem bürokrat genel sekreterler de oldu ancak üniversite akademik genel sekreter uygulamasına tekrar döndü. Akademik yapı ile idari yapı ve diğer paydaşlar arasında bir arayüz olmalı. Bu arayüz üniversitede en iyi kim olur? Akademisyen olur. Örneğin, benden önceki genel sekreterimiz rektör yardımcılığı yapmış, dekan yardımcılığı yapmış, Boğaziçi Üniversitesinde uzun yıllar geçirmiş hocamızdı. Ondan önceki de deneyimli bir akademisyenimizdi. Ben genel sekreter olmadan önce Boğaziçi Üniversitesinde 12 yıl bölüm başkanlığı ve 9 yıl dekan yardımcılığı yaptım, 20 kadar farklı komisyonda çalıştım, 6 yıl senatör olarak çalıştım, sonra genel sekreterlik önerildi. Temel hedef; Üniversitedeki akademik yapıyla, idari yapı ve öğrenciler arasındaki etkileşim ve iletişimin doğru akışını sağlamaktır. Üniversitede 80 kadar komisyonumuz var. Komisyonlardan kararlar çıkıyor, bu kararlar üst kurullarda görüşülüp, karara bağlanıyor. Bunlar icra edilirken, tarafların anlayış ve beklentilerini bilip bunların yaşama geçirilmesi için genel sekreterin elini taşın altına koyması gerekiyor. Ve bunu yaparken de paydaşların, aldığımız kararlar bunlardır ve uygun şekilde hayata geçiriliyor’ diye gözlemesi ve onlarla birlikte çalışılması gerekiyor.
Boğaziçi Üniversitesinde 7-24 yaşam var: Kütüphanesi hep açık, sürekli akademik çalışmalar yürüyor, sanatsal ve kültürel etkinlikler gece yarılarına kadar sürüyor. Çoğu yazılı olmayan müfredatın parçası olan bu etkinliklerin önünü açmak ve hayata geçirilmesini kolaylaştırmak zorundasınız ki bu etkinlikler problemsiz gerçekleşsin. Bunu da içeriden gelecek bir senyör akademisyenin daha kolay ve iyi yapacağını düşünüyorum. “Devlet memurluğudur, bürokratik iştir, dışarıdan A’yı B’yi getiririz. Aynıdır” mantığı yanlış. Çünkü her kurumun kendi alışkanlıkları ve kültürü var. Elbette mevzuatı uygulayacaksın ancak o üniversitenin kültürüyle, mevzuatı bir araya getirmek önemli. Kurum içinden gelmeden, kurum kültürünü bilmeden gelip sadece yazılı olanlarla üniversiteyi yönetmeye çalıştığınızda, o kurumun yazılı olmayan kültürü de üniversite yapısı da zarar görecektir.
Kurum içinden seçilen yöneticilerin söz konusu iki müfredatı biliyor olmaları kurumsallığın devamına yardımcı olur; akademik personel ile öğrenci ve idari personelin kurumun yazılı olmayan müfredatını kesintisiz uygulamaya devam etmesi, kurum içinden atanan yöneticilerle daha olasıdır.
"TARAF TUTARAK YAPILACAK KADROLAŞMA ELBETTE HİÇ İSTEMEDİĞİMİZ BİR HUSUSTUR"
Bu tarz atamalarla kadrolaşmanın önünün açılacağı yönündeki endişelere katılır mısınız?
Akademik birimler liyakat temelli kendi yerleşik kültür ve kurallarını devam ettirmede ısrarlı oldukları sürece Boğaziçi Üniversitesine kurum dışından gelen bir genel sekreterin akademik kadro yapılanması üzerinde etkisi olamaz. Ancak rektör ve ekibinin desteğiyle akademik birimlerin edimlerini geciktirici ya da engelleyici bir yöntem izleyebilirler ki kurumu, ülkeyi ve insanlığın faydasını düşünen birinin bu yola girip uzun soluklu olarak bu şekilde davranması Türkiye’nin önde gelen kurumunda işlemeyecektir. İdari personelin liyakat içinde yetiştirilip görevlendirilmesi üniversite genel işleyişinin bozulmaması gerekmektedir.
Genel sekreter, akademik kadrolaşmaya zaten müdahil olamaz. Genel sekreterin müdahil olduğu şey idari kadrolardır onların çoğunu da kamu personel seçme sınavıyla almak zorundadır. Genel sekreter tayinler yoluyla kuruma kazandırılacak personelde taraf tutabilir. Üniversitenin içindeki terfilerde, daire başkanlıklarına ve fakülte/enstitü sekreterlikleri sınavla olmayan yükselmelere müdahil olabilir. Taraf tutarak yapılacak kadrolaşma elbette hiç istemediğimiz bir husustur. İdari personel planlamasını üniversitemiz bileşenleriyle birlikte yapmamak da zarar verici bir unsur olacaktır.
"ÜNİVERSİTEMİZİN DEĞERLERİNİ KORUYACAĞIZ"
Melih Bulu, atanmasına tepki gösteren akademisyen ve öğrenciler için ‘6 ay dayanamazlar’ demişti. Altı ay geçti ancak ne Bulu istifa etti ne de akademisyen ve öğrenciler pes etti? Boğaziçi’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
Ben son derece pozitifim. Boğaziçi Üniversitesinde yazılı ve yazılı olmayan kültür son derece güçlüdür. Üniversitemizin değerlerini ve demokrasi kültürünü koruyacağız. Ahmet, Mehmet, Ayşe… Kurum dışından üniversitemiz insiyatifi alınmadan üniversitemize gelen yöneticiler olabilir, ısrarla gitmek istemiyor olabilirler. Ama üniversitemizi bugüne kadar geldiği şekliyle korumaya ve geliştirmeye çalışacağız. Bunu da Boğaziçi Üniversitesinin mevcut kültürüyle yapacağız.