Kent Strateji Uzmanı Ali Rıza Avcan: Tarımda kötüye gidiş sürüyor

İzmir tarım projelerini konuştuğumuz Kent Strateji Uzmanı Ali Rıza Avcan, tarımdaki kötü gidişin çiftçiden hal ve pazar esnafına kadar her kesimi fazlasıyla etkilemeye devam ettiğini söyledi.

04 Haziran 2021 08:05
Son Güncellenme Tarihi: 04 Haziran 2021 11:14
Paylaş

Ramis SAĞLAM
İzmir

Küresel ısınma dünyayı tehdit etmeye devam ederken ülkemizde de kendisini gittikçe daha hissettirir hale geldi. Meteorolojik kuraklığın tarımsal kuraklığa doğru hızla evrildiği, konunun uzmanları tarafından dillendirilirken, Kent Strateji Uzmanı Ali Rıza Avcan ile İzmir tarımının geleceğini ve tarım projelerini konuştuk.

Ülke tarımı ve buna bağlı olarak değişik coğrafi bölge ve havzalardaki tarımın durumunu değerlendiren Avcan, durumun her geçen gün daha kötüye gittiğini ve tarım, gıdayla ilgili her kesimi; çiftçiyi, üreticiyi, hal ve pazar esnafını ve en sonunda da tüketiciyi fazlasıyla etkilediğini belirtti. Avcan, “Hormonlu, GDO’lu güvensiz ürünler, kooperatif denilen ancak çok ortaklı bir şirket gibi çalışan örgütlerin iyi tarım ya da doğal tarım adına ürettiği elit ve pahalı yiyecekler, yabancı ülkelerin pestisit kalıntısı, hastalık ya da benzeri nedenlerle geri çevirdiği sebze ve meyvelerin iç pazarda tüketilmesi, çevre kirliliği ve lojistikten kaynaklanan ürün kayıplarına neden oluyor” dedi.

Tohum, gübre, zirai ilaç, mazot gibi temel tarım girdilerinin ulaşılamayacak kadar pahalı hale gelmesine de dikkat çeken Avcan, devletçe plan ve programların uygulanmaması ve Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası kuruluşlarla tohum, ilaç ve gübre tekellerinin güdümünde küçük üreticiden çok endüstriyel tarımı gözetip koruyan günübirlik politikaların ilk akla gelen sorunlar olduğunu söyledi.

UYGULAMALARDA FARKLILIK VAR MI?

Yerel yönetimlerin tarım politikalarına değinen Avcan, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer tarafından ilk kez 2016 yılında Seferihisar’da dillendirilen “Bir Başka Tarım Mümkün” projesini de değerlendirdi. Projede ifade edilen “başka” sözcüğünü değerlendiren Avcan, “Çağrıştırdığı muğlaklık ya da mevcut tarım sisteminden farklı ikinci bir alternatifi ifade ettiğini düşünmemiz mümkün. Fakat bu sloganın temelini oluşturan 2010-2019 dönemi Seferihisar ve 2019-2021 dönemi İzmir uygulamalarını, kapitalizmin neoliberal tarım politikalarını geliştiren uluslararası kuruluş ve tekellerle bunların rehberliğini kabullenen AKP iktidarı tarafından belirlenip uygulanan temel politika, öncelik, strateji, amaç ve hedeflerle tek tek mukayese etmeye kalktığımızda, hiçbirinin birbirinden farklı olmadığını görüyoruz” dedi.  

Kapitalizmin ve onun Türkiye uygulayıcısı konumunda olan AKP iktidarının uygulamalarının mercek altına alınması gerektiğini ifade eden Avcan, küçük üreticilerin korunması, yerli tohumlara sahip çıkılması, kooperatiflerin geliştirilmesi, sözleşmeli tarımın yaygınlaştırılması ve tarımda kadın iş gücünün ön plana çıkarılması gibi hedeflere sahip olduklarını söylemenin zor olduğunu söyledi.

ŞİRKETLER ELİYLE BAŞKA BİR TARIM MÜMKÜN MÜ?

Avcan, “Citta Slow hareketinin içinden çıkan, ‘başka bir tarım mümkün,’ iddiasının da Kapitalizmin neoliberal tarım politika ve uygulamaları ile karşı karşıya gelmesi, ona muhalefet edip ondan farklı bir şeyler ortaya koyması da beklenecek bir şey değildir” dedi.

2019 seçimleri sırasında Ödemiş’te yapılan 2. Cemre Toplantısı’nda rakibinin şirket odaklı tarım politikalarını eleştirip tarımdaki şirketleşmenin küçük üreticiyi tarım işçisine dönüştüreceğini söylediğini ifade eden Avcan, “Tunç Soyer’in, aradan 2 yıl geçtikten sonra yine Ödemiş’te yeni tarım politikalarını tanıtırken İzmir Tarımı adını verdikleri uygulamanın lokomotifi olarak tanımladığı belediyeye ait Baysan AŞ isimli şirketi başköşeye koyması ve bundan kısa bir süre sonra da İzmir Tarımı hakkında araştırmalar yapıp plan ve programlar hazırlaması amacıyla endüstriyel tarımı savunan büyük sermayenin örgütü TÜSİAD’la protokol imzalayıp ‘tarım ve teknoloji zirvesi’ adıyla bir organizasyon düzenlemesi de, kendisinin 2010 yılından bu yana sergilediği tarımla ilgili siyasetinin ne derece aldatıcı olduğunu somut bir şekilde ortaya koymuştur” diye konuştu.

"ÜRETİCİLER, KÖYLÜLER ZİRAAT MÜHENDİSLERİ PROJEDE YOK"

Tarımın kendi içinde gündelikçi, mevsimlik işçi, yoksul köylü, küçük üretici ve büyük işletme sahibi gibi değişik kesim, grup ve sınıfları içerdiğinin altını çizen Avcan, “Buna satış ve pazarlama boyutunu da kattığımız takdirde üretimden tüketime uzanan sürecin paydaşları daha da artıp aralarındaki ilişkiler karmaşık hale gelir. Bu kesim, sınıf ve gruplar, tarımsal artı değerin paylaşımından elde ettikleri payın her geçen gün büyümesi için mücadele edip kendi müttefikleri ile hareket ederler” dedi.

Projelerin içinde küçük üreticilerin, köylülerin, Ziraat Mühendisleri Odasının olmadığını söyleyen Avca, “Endüstriyel tarımı savunan kurum ve kuruluşların kendilerine hizmet veren akademi dünyası ve ‘girişimci’ tabelalı, heveskar teknoloji pazarlamacılarıyla oluşturduğu platformlarda küçük üreticilerin, köylülerin, toplumcu kooperatiflerin ve TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası gibi toplumcu demokratik örgütlerin bulunmaması, onların bu platforma davet edilmemesi eşyanın tabiatına uygun bir durum olup; bence bunun yadırganacak bir yanı yoktur” diye ekledi.

ÖNCEKİ HABER

Suriyeli Selmo'yu darbedip 7 metreden atan gaspçılara 16 yıl 6'şar ay hapis cezası

SONRAKİ HABER

Emek Partisi Çorlu İlçe Örgütü: Bel Karper işçisinin TİS hakkını tanıyın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa