Yarının tek teminatı mücadelede!
İstanbul Sözleşmesi kaldırılacağı tarihe kadar “Bu böyle gitmez” diyenlerin en büyük silahı olan örgütlü gücü yanı başımızdan başlayarak gidişata müdahale etmek için kullanalım.
Kaynak: Max Pixel
Örgütlü olmanın hayat kurtardığı dönemde yaşıyoruz. Yan yana gelmenin, bir arada durmanın yalnızlaşarak daha büyük açmazlara girmenin önüne set çeken, cesaret veren bir yanı var. Üstelik her gün daha fazla kadın çaresizliğe, eşitsizliğe ve adaletsizliğe maruz bırakılıyor olmasına rağmen birlikte mücadelenin azmi, dayanışmanın gücü sayesinde hayata tutunan, faili cezasız kalmayan örnekler de varken.
Sorunların, saldırıların feci derecede arttığı, mevcut iktidar ilişkilerinin kirliliğinin neredeyse tüm çıplaklığıyla ortaya serildiği, yerli-yabancı tekellerin çıkarları için ülke kaynaklarının yağmalandığı, milyonlarca insanın açlığa, işsizliğe, intihara sürüklendiği bir dönem bu aynı zamanda. Böyle yaşanmaz, böyle devam edemez. Burada hemfikiriz, peki ya nasıl düzelecek?
Bu soruya bir süredir herkes bir cepheden cevap arıyor. Burjuva muhalefet cephesinin yanıtlarıysa pek çoğunu tam anlamıyla tatmin etmemekle birlikte seçimlerden başka çıkış imkânı görmeyen bu değişim programı akla yatkın bulunabiliyor. Seçimle hiçbir şey değişmez değil elbette. Ama değişimi yalnızca sandık başında oy kullanıldığı takdirde mümkün gören bu anlayış, oy kullananları siyasal bir aktör, taleplerini dile getiren ve onlar için mücadele eden değiştirici bir özne olarak görmekten çok mevcut düzenin sürdürülebilirliğini koruyacak, düzenin dışına taşmayacak birer “takipçi” olarak görüyor. Bu koşullarda programının temel taşı sermayenin çıkar birliğini korumak olan siyasi partilerin söylem düzeyinde demokrasi, hak ve özgürlüklerden yana gösterdikleri tavrın teminatı olmuyor. Üstelik bugünün Türkiye’sini zindana çeviren tek adam rejiminin, iktidara geldiği ilk yıllarda benzer biçimde hak ve özgürlüklerden taraf açıklama, video kaydı, röportajların şaşkınlığını yaşıyorken.
BU BÖYLE GİTMEZ GİDİŞATA MÜDEHALE ET!
Bugüne kadar herhangi bir düzeydeki neredeyse hiçbir hak, tepeden inme lütuflarla topluma bahşedilmedi. 2011 yılında İstanbul Sözleşmesi kadınların mücadelesiyle imzalandı, Boğaziçi Üniversitesi bileşenlerinin ısrarlı direnci olmasa kayyum rektör Melih Bulu çok kısa bir sürede üniversitenin tüm demokratik yapısını yok etmişti bile. Her bir kazanımda onun uğruna bir araya gelip mücadele eden kişilerin çaba ve dokunuşu var. Bu yüzden geleceği değiştirmek için yarın veya yalnız değil, bugün ve hep birlikte mücadele etmekten daha teminatlı bir yol yok. Bir yanımızdakini harekete geçirmek üzere örgütlenmek bizim; gençlerin, işçilerin, kadınların cephesinin en güçlü reçetesi olsa gerek.
Önümüzde 1 Temmuz, İstanbul Sözleşmesi’nin tamamıyla kaldırılacağı tarih. Bu güçlü reçeteyi haklarımızı ve hayatlarımızı savunmak için hayata geçirmek “böyle gitmez” diyenlerin en önemli silahı olacaktır. Bugünden itibaren, okullarımızdaki, mahallelerimizdekileri, işyerlerimizdekileri arkadaşlarımızı bir araya getiren örgütçüler olalım. Bizzat kendi en yakınlarımızla neler yapabileceklerimizi tartışalım, kararlar alalım, kendi yaşamlarımızı tek adamlara bırakmayalım, gidişatına müdahale edelim. En büyük buluşmalardan en küçüklerine… Elimizden geldiğince fazla kadınla yan yana gelmek için yaşam alanlarımızın en aşağılarından; sokaklarımızdan, sınıflarımızdan başlayalım. Geleceğimiz için Yarın Değil Şimdi, Yalnız Değil Hep Beraber!