Türkiye’de gençlik, muhalefet ve siyaset 1- Muhalefet nedir?
Öyleyse gerçek olan “karşıtlık” sınıf mücadelesini ve sistemin kökünden değişmesini gerektirirken, sistemin sınırları içerisinde muhalefet edenler gerçeğin gizlenmesinden ötesine hizmet etmezler.

TBMM Genel Kurulu | Fotoğraf: Özge Elif Kızıl / AA
Ekin Yoldaş KALI
Ankara
Gençliğin yaşadığı sorunlar ülkenin ve dünyanın içerisinde bulunduğu koşullara bağlı olarak giderek ağırlaşıyor. Haliyle iyi ve güzel bir yaşama duyulan özlem artıyor. Özlem duyulana ulaşmak için ne yapılacağı ve nasıl yapılacağı sorusu ise en az ihtiyacın kendisi kadar yakıcı. Birçok tartışma bu sorun etrafında kümeleniyor. İktidara güven duyulmuyor. Artan hoşnutsuzluk ve öfke fıçısını arayan barut izi gibi hayatın içerisinde dolaşıyor. Bu arayış içerisinde çıkan önemli bir tepki: Ülkede iyi, gerekeni yapacak, karşı gelecek vb. bir muhalefet yok! Hatta muhalefet yok!
İKTİDARIN ŞEKİLLENİŞİ
“Muhalefet” günlük yaşamda yaygın kullanılan bir kelime. Anlamı itibariyle bir şeye karşı olmayı ifade ediyor. Türetildiği kelime kökü ise “karşıtlık”. Duyulduğunda genel olarak akla ilk gelen iktidarın karşısında konumlanan partiler, kişiler oluyor. Öncelikle iktidar olma konusuna değinelim. İktidar, bir işi yapabilme yeteneğidir, güçtür. Politik iktidar ise hâkim olan politik sistemi yönetme gücüdür. Hangi toplumsal sistemde olursa olsun, iktidar olmak yönetme işini yapabilme yeteneği ve gücünü gerektirir. Dolayısıyla iktidar değişiklikleri genellikle bu yeteneğin yitirildiği durumlarda ortaya çıkar. Ancak her iktidar elbette içerisinde bulunduğu ekonomi politik sisteme göre şekillenir. Örneğin binlerce yıl önce köleci toplumunda kral olarak iktidar olmakla bugünün kapitalist emperyalist toplumunda iktidar partisi/kişisi olmak, yönetme gücünü elinde tutmak bakımından benzer olsa da yönetilen sistem açısından çok farklıdır. Elbette iktidar olmak, gücü uygulayacak bir aracı gerektirir. Bu görevi uzun yıllardır devlet yerine getirmektedir. Devlet, toplumsal düzeni sürdürmenin bir aracıdır ve devletin hangi aygıtlar etrafında nasıl işleyeceği içinde bulunulan dönemin koşullarıyla ilgilidir. Henüz işçi sınıfının ortaya çıkmadığı; beylerin, soyluların, din adamlarının, padişah ve kralların iktidar olduğu feodalizm koşullarındaki devlet ile örneğin bugünkü farklıdır ama temel işlevi egemen sınıfın toplum düzenini sürdürmesine, baskı ve sömürüyü devamlı kılmasına hizmet etmektir. Öyleyse, politik sistem toplumsal sistemin genel yasalarına uyum göstermek zorundadır. Bugünün toplumunu şekillendiren temel faktör, emek ve sermaye arasındaki ilişkidir. İçerisinde bulunduğumuz güncel koşullardaki birçok görünümden de anlaşılabileceği üzere sermaye henüz emek üzerinde egemendir. Bu egemenliğin koşulu toplumun çoğunluğunu oluşturan emekçi sınıf ve katmanların hayatını kazanmak ve yeniden üretmek için emek-gücünü satmasında, egemen sınıfın ise canlı emek sömürüsüyle sermayesini büyütmesinde ve bunu egemenliğini sürdürmek için baskı, sömürü için de kullanmasında yatar. Yani, toplumun ezici çoğunluğu yaşayabilmek için üretmekte ancak ürettikçe daha fazla sömürülmekte, egemen olan küçük bir azınlık ise giderek genişleyen toplumsal zenginliğe sahip olmaktadır. Toplumun geneli ve devlet, hukuk, eğitim vb. aygıtlar bu temel karşıtlığın üzerinde şekillenir. Bugün toplumsal zenginlik o kadar merkezileşmiş ve giderek daha az elde toplanmıştır ki -Türkiye’de en zengin 100 isim ve aile toplumun yarısından daha fazla zenginliğe sahiptir- toplumsal yönetim aygıtı olan devlet de bu ekonomik durumun izdüşümüyle merkezileşmekte, tek elde toplanmaktadır.
BURJUVAZİNİN BİR ÇIKAR ALDATMACASI: KUTSAL DEVLET
Kapitalist devlet, burjuvazinin bir baskı ve sömürü aracıdır. Bir yandan toplumu şekillendiren temel karşıtlığın yani emek-sermaye arasındaki çelişme ve çatışmanın üzerini örtme işlevi görür çünkü egemen olan burjuvazi elindeki tüm araçları kullanarak kendi özel çıkarlarını toplumun genel çıkarları olarak gösterir, gerçeği baş aşağı çevirir. Böylece devlet herkes için çalışan bir “kutsal” olarak görünür. Öyle ki, politika yapmayı ve siyaseti yani toplumsal düzenin nasıl süreceğini yalnızca kapitalist düzenin devamlılığına ve bunun için çalışanlara özel bir iş haline getirir. Toplumu kendi düzenine karar vermekten uzak tutar. Toplumun belirleyiciliğini yalnızca oy vermeye indirger. Bu işlevi görmekte olan bir devlette iktidar olmak, egemen sınıfa en ileriden hizmet etmeyi gerektirir ama gerçek ne kadar gizlenmeye çalışılırsa çalışsın, sistem bir çelişki üzerine kuruludur ve bu doğal olarak toplumsal sorunlar üretir. Krizler, yoksullaşma, işsizlik, güvencesizlik vb. artar. İktidar sorgulanmaya başlanır, hoşnutsuzluklar yükselir. Burjuvazi egemenliğini korumak için bu sorunların yükünü topluma yıkarak bir çıkış yolu arar ama bu süreçler oluşan tepkiyi iktidar üzerinde toplar. İktidarın politikaları her ne kadar burjuvaziye hizmet etse de halkı da bu düzenin işleyişine ikna etmek zorunludur. Bunun başarılamadığı yerde burjuvazinin iktidar alternatifleri devreye girer. Sistemin sınırları içerisinde yapacağı değişikliklerle toplumsal sorunları çözeceğini iddia eden iktidar “karşıtları” ise burjuvaziye en iyi şekilde hizmet etmek için yarışırlar. Böylesi bir muhalefet, toplumsal sorunların nedenini kapitalist sistemin yönetimindeki bozukluklardaymış gibi gösterir. Oysa sorunların nedeni sistemin özünde yatmaktadır ama hedeflenen sistemin korunması yalnızca burjuvazinin temsilcilerinin değişmesidir. Elbette iktidarlar değiştiğinde hiçbir şey değişmez değildir. Sistem değişmese de iktidarların değişim süreçlerinde toplumsal hoşnutsuzluk ve mücadele beraberinde toplum yararına değişimleri de zorlar ama bunlar geçicidir çünkü iktidar olan “muhalefet” artık burjuvazinin en ileri temsilcisi olmayı başarmıştır ve kazanılan tüm toplumsal hakları geri almak için çalışır. Bugün de görüleceği üzere yüzlerce yıllık mücadelelerin sonucunda kazanılmış evrensel insan hakları dahi yok edilmektedir. Öyleyse gerçek olan “karşıtlık” sınıf mücadelesini ve sistemin kökünden değişmesini gerektirirken, sistemin sınırları içerisinde muhalefet edenler gerçeğin gizlenmesinden ötesine hizmet etmezler. Güncel olarak Türkiye’de muhalefet ve siyaset ilişkisine ise bir sonraki yazıda değineceğiz.
Evrensel'i Takip Et