Patronların gençliğe vadettiği hiçbir şey yok
Gençlik kitlesel bir şekilde işçi sınıfının mücadelesinde yer almak zorundadır. Bizlerin geleceği için başka çözüm yolu yoktur!
Arşiv | Fotoğraf: MA
Mahmut SEREM
Antep
Antep’in Başpınar Organize Sanayi Bölgesi patronların suç mekânı haline geldi. Yasin Kaplan ve Güven Boya patronlarından sonra, şimdi de Angel Halı patronu 63 işçiyi suçsuz yere işten attı. Başpınar’da işçiler, hırsızlık bahanesi altında sendikalaştıkları için veya çalışma koşullarına karşı çıktıkları için işten atılıyorlar. Güven Boya ve Yasin Kaplan işçileri Kod-29'dan “ahlaksızlık” ile suçlanarak işten atılmıştı. Angel Halı işçileri de 28 Nisan günü iş yerine giriş yaparken telefonlarını teslim etmek istemedikleri için Kod-46 sebep gösterilerek “hırsızlık ve işverenin bilgilerini deşifre etmek” ile suçlandı, 63 işçi hiçbir ücret verilmeden işten atıldı. Yetkililer, patronların yapmış olduğu bu hukuksuzluklara tek kelime ses etmedikleri gibi destek oluyorlar. Devlet patronlardan taraf.
Bunun üzerine işçiler fabrika önünde eyleme başladılar. İşçiler, Evrensel Gazetesi’nde yayınlanan haberlerde okuduğumuza göre fabrika içerisinde yöneticiler tarafından sürekli baskıya maruz kalıyorlarmış. Sigara ve yemek molalarının da kaldırılmaya çalışıldığını işçiler tarafından defalarca duyduk ve okuduk. Bu söylenenlerden anlayacağımız üzere, patronlar işçilere “yeme, içme, çalış” politikası uyguluyor. Bu sadece Angel Halı’da değil Başpınar OSB’de her fabrikada şahit olduğumuz bir politika.
1 Haziran’da Angel Halı işçileri tarafından fabrika önünde basın açıklaması düzenlendi. Biz de Emek Partisi yöneticileri ve Emek Gençliği olarak oradaydık. İşçilerle sohbet ettik, her daim yanlarında olduğumuzu, mücadelelerinde yalnız olmadıklarını hatırlattık. Yaptığımız ziyaret, gençlik ile işçi sınıfının ilişkisinin ne olduğu, gençliğin neden işçi sınıfının mücadelesinde yer alması gerektiği gibi iki soru etrafında tartışılabilecek bir gündem yaratıyor.
SÖMÜRÜLEN EMEKÇİ KESİMLER OLUYOR
Kapitalizmin varoluşuyla birlikte açlık ve yoksulluk ile yaşamak “zorunda” olan yeni bir sınıf, işçi sınıfı doğdu. Burjuvazi egemen olduğu sürece işçi sınıfı ve emekçi halk açlık ve yoksulluk ile baş başa kalacaktır. Çünkü bu, sömürü ve yağmalama üzerine kurulmuş bir düzendir. Burjuvazi sömürebildiği sürece var olabilecektir. Bunun farkında oldukları için de dönemin koşullarını kendi çıkarlarına göre kullanmayı amaçlamaktadırlar. Buna örnek verecek olursak, pandemiyi ve krizi gösterebiliriz. Pandemi döneminde işçiler ikilemde bırakıldı. Ya evde kalıp aç olacaktı ya da fabrikaya gidip güvencesiz, önlemlerin olmadığı ortamlarda virüsten hastalanacak hatta ölecekti. İşçiler ikinci seçeneği seçmek zorunda bırakıldı. Çünkü, evde ekmek bekleyen çocukları, aileleri vardı. Çoğu bu dönemde devletten herhangi bir destek almadı, bankalardan faizli kredi almak zorunda kaldılar, bu durum işçileri etkilediği kadar onların çocuklarını da etkiliyor.
Uzaktan eğitimin tüm yükü emekçi halkın sırtına yüklendi. Tableti ya da bilgisayarı olmayan milyonlarca öğrenci eğitime erişemedi. Kısıtlı imkanlarla uzaktan eğitime erişim sağlayabilen, ailenin ortak cep telefonunu kullanan öğrenciler bu süreçte derslere girebilecek uygun zaman ve mekan olmayışı gibi nedenlerle eğitim hakkından mahrum edildi. Bu tabloda Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk durumun çok iyi olduğunu, pandemi bitse dahi uzaktan eğitime devam edilebileceğinden bahsediyor.
İşçi ailelerinin çalışma koşulları, aldıkları maaş nedeniyle biz öğrenci gençliğin sıkıntıları daha da artıyor. İşçiler aldıkları ücreti geçinebilmeye mi ayırsın yoksa fiyatı ateş pahası olan bilgisayara mı? Milli Eğitim Bakanı bu süreçte herkes eğitimden rahatça yararlanacak demişti. Kayseri’de 7. sınıf öğrencisi İbrahim Açıkgöz derse katılabilmek için internetin çektiği tepeye her gün 1 kilometre yürümek zorunda kalıyor. Milli Eğitim Bakanı Selçuk’un bahsettiği rahatlık bu sanırım. Ama emekçi ailelere hiçbir destek sağlanmazken, patronlara paketler açıklıyorlardı, vergi borçlarını silip maddi destekler sağlıyorlardı. Patronlara yapılan bu desteğin karşısında emekçi halka ve onların eğitime muhtaç çocuklarına hiçbir şey yapılmadı.
Öte yandan patronlar krizde ve pandemide işçilerin haklarını gasp ederek zenginliklerine zenginlik kattılar. Nasıl ki kapitalizm işçi sınıfına açlık ve yoksulluktan başka bir şey kazandırmıyorsa gençliğe de güvenceli bir gelecek vadetmiyor. Sermaye, zorbalığını ve baskısını devam ettirmek için her alanda olduğu gibi gençlik yığınlarına da amansız bir saldırı içinde. Burjuvazi baskı ve sömürüsünü kesintisiz sürdürürken ideolojik olarak da gençlik yığınlarını kazanmak için uğraş göstermektedir.
BURJUVAZİ İNSANCA BİR YAŞAM VADETMİYOR
Buradaki en büyük silahı ise “eğitimdir”. Kitleleri kapsayan yaygın eğitimin amacı egemen sınıfların yeni genç nesilleri kendi ideolojisi ve ihtiyaçları çerçevesinde yetiştirmek olmuştur. Bu yüzden burjuvazi için eğitim sisteminin nasıl işlediği çok önemlidir. Burjuvaziyle ve kapitalizmle yek vücut olmuş AKP hükümetinin amacı da burjuvaziye hizmet olduğu için, yetiştirmek istediği gençlik kindar, dindar ve gerici düşüncelerden etkilenmeli ve burjuvaziye ucuz iş gücü olmalıdır. Bizleri karanlık bir dünyanın içine hapsederek kendi çıkarları için rahatça kullanmayı amaçlamaktadırlar. Sömürü koşullarını kolaylaştırmak için biz gençlerin en önemli hakkını, eğitimimizi elimizden alıyorlar.
Biz gençler şunu bilmeliyiz ki burjuvazi, tıpkı işçilere olduğu gibi biz gençlere de insanca bir yaşam vadetmiyor. Bu yüzden işçi sınıfı ve gençlik, talepleri için birlikte mücadele etmelidir. Çünkü sermayenin ve işçi sınıfının arasındaki çıkar çarkları sermaye için dönerse, tüm emekçilerin ve gençliğin de hayatı bundan etkilenmektedir. Gençliğin daha güzel bir yaşam sürebilmesi için, işçi sınıfının mücadelesine destek vermesi gerekir. Çünkü, gençliğin kurtuluşu da işçi sınıfının kurtuluşundan geçer. Eğer ki bugün işçi sınıfının mücadelesinde yer almazsak, ileride bizler de o işçiler gibi sömürülecek, kara dünyaya itileceğiz. Bizlerin de çocukları eğitimden, sanattan, kültürden mahrum bırakılacaktır. Ama bizleri bu duruma sokan patronların ve suç ortakları iktidarın çocukları en iyi özel okullarda eğitim alacak. Sanat ile ilgilenebilecekler. Bizlerin pahalı olduğu için bir kez olsun katılamadığımız kültürel faaliyetlere onlar rahatça gidebilecekler. İşçi sınıfı ve onların çocukları da bu bahsettiğimiz şeyleri hak etmiyor mu? Şüphesiz ki bizler bunu hak ediyoruz. Öyleyse gençlik kitlesel bir şekilde işçi sınıfının mücadelesinde yer almak zorundadır. Bizlerin geleceği için başka çözüm yolu yoktur!
KAMPANYA
Suçsuz yere işten atılan işçilerin çocuklarına moral olmak amacıyla oyuncak kampanyası başlatıyoruz. İki hafta sürecek olan kampanyada, sizler de işçi ailelerine moral olmak isterseniz, onlara dayanışma duygularınızı iletmek isterseniz bizlere sosyal medya hesaplarımızdan ulaşabilirsiniz.
@emekgencligiantep @emepantep