09 Haziran 2021 01:00

İstanbul’un kent mekanları ve iktidarın politikaları

İktidarın kent politikalarını düşünürken mekân kavramının aşkın, ilişkisel olmayan bir şey olmadığını unutmamak gerekir. Nitekim mekânlar toplumsal sürecin içinde üretilir, dönüştürülür.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Enes ARİT

İstanbul Üniversitesi

 

Mekân kavramından söz ederken aşkın, ilişkisel olmayan bir durumdan söz edemeyiz. Mekânlar toplumsal sürecin içinde üretilir, dönüştürülür. İlişkiler bütünü içerisinde bir anlam kazanır ki bu ona bir objektif duran bir şeymiş gibi bakılamayacağının bir göstergesidir. Dolayısıyla mekân, statik olarak değil aksine diyalektik bir biçimde kavranmalıdır. Bu diyalektik kavrayışa sahip Henri Lefebvre’ye göre, mekân üretilebilir bir şey olmaktan hareketle hem toplumun bir ürünüdür hem de onu dönüştürücü niteliğe sahip bir araçtır.

Diğer taraftan, inşa edilen mekân olarak yapıların ihtişamı ile mevcut iktidarların “kudreti” arasında bir korelasyon vardır. Öyle ki yapılar bir imparatorun, hükümdarın veya iktidarın kudretini simgesel düzeyde temsil eder. Dönemin “azametli” iktidarlarına bakıldığında bunu görmek mümkün. Firavun daha önce eşi benzeri olmayan bir yapı olan piramidi inşa ettirdi. Sultan Süleyman denize hâkim bir noktaya dini referansla siyasi iktidarını pekiştirecek olan devasa bir caminin yapılması emrini verdi. Buna benzer olarak günümüze gelindiğinde ise Erdoğan hükümetinin İstanbul’a hâkim bir nokta olan Çamlıca Tepesi’ne devasa bir cami yaptırması değindiğimiz kudretlilik ve yapının ihtişamı ilişkisine uzak bir şey değil. Devasa yapısıyla Çamlıca Camii mekânsal olarak Erdoğan hükümetinin temsil ettiği siyasal İslam’ın sembollerinden biri haline gelmiştir.

POLİTİK MÜCADELENİN ALANI OLARAK TAKSİM MEYDANI

Özellikle politik ve ideolojik mücadelenin mekânda somutlaştığı ve en görünürde olduğu yerlerden biri Taksim Meydanı’dır. Farklı siyasi özneler açısından farklı anlamlar taşıyan meydan, işçi sınıfı için hafıza mekânı olması sebebiyle sembolik bir öneme sahip fakat 2013’ten beri 1 Mayıs kutlamalarına kapalıdır. Hükümet önemli mekânlar üzerinde denetim sağlayarak farklı toplumsal grupların bu mekanlar üzerinde bir mücadele alanı yaratmasını engellemeyi amaçlamaktadır. Bununla birlikte mekân üzerinde sadece denetim kurmakla yetinmez elbette. Mekânı dönüştürerek, yeniden yaratarak iktidarlarını pekiştirecek semboller de yaratır.

Bunun en yakın örneği Taksim Meydanı’na yeni bir cami inşa etmek oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gezi direnişinin yıldönümüne denk getirerek Taksim Camii’nin açılışını yaptı. Sahip olduğu semboller bakımından kentin meydanına cami yaptırılmasındaki en temel motivasyon, Taksim’in habitusunu ve kültürel temsillerini dönüştürerek yıllardır inşa etmeye çabaladıkları ideolojik-kültürel hegemonyalarını mekan dolayımında tesis edebilmek. Elbette ki mekan burada hegemon olmanın tek başına bir aracı değil. Bu yeni bir çaba da değil aslında. Hatırlanacağı üzere 2013 yılında Gezi Parkı’ndaki ağaçların sökülerek yerine Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ortadan kaldırılan Topçu Kışlası’nın yeniden yapılması talimatı verilmişti. Topçu Kışlası, II. Abdülhamit ve şeriat destekçilerinin yaptığı ayaklanmadaki direniş noktalarından biriydi. Dolayısıyla kendini Abdülhamit iktidarıyla özdeşleştiren Tayyip Erdoğan açısından Taksim, temsil ettiği siyasal İslam’ın mekânsal olarak sembollerinden biriydi. Her ne kadar mekânsal mücadele noktasındaki en önemli hamlelerinden biri halkın direnişi neticesinde bir başarısızlığa uğrasa da meydanın ortasında anıtsal nitelikte bir cami inşa ederek mekân düzlemindeki mücadelede bir mevzi kazanmak istemiştir.

Tüm bu çabanın saiki, iktidarı pekiştiren temsiller oluşturma isteğinin olması bir yana, tarihsel süreçte mekânın sahip olduğu hafızayı yeniden biçimlendirerek yeni bir formata sokmaktır.

BİR HAFIZA MEKANI OLARAK TAKSİM MEYDANI

Pierre Nora’ya göre hafıza mekânda somutlaşır. Hafıza; katedraller, savaş meydanları gibi somut ve fiziksel alana eklemlenir. Dolayısıyla bellek o coğrafi mekânda yaşam bulur (Nora, 2006). Buradan hareketle mekânı dönüştürme gayesindeki güç, meydanın sahip olduğu temsilleri yok ederek toplumsal hafızayı yeniden biçimlendirme çabası içerisine girmiştir. Taksim Meydanı iki açıdan önemli bir hafıza mekânı: Birincisi, cumhuriyet dönemi modernleşmesinin mekânsal bir tezahürü. Bunun en iyi yansıması, 31 Mart gerici ayaklanmasının merkezi olan Topçu Kışlası’nın yıkılmasıydı. İkincisi, meydan 1970’li yıllardan itibaren gelişkinleşen işçi sınıfının mücadelesinin mekânsal olarak bir görgü tanığı. Diğer taraftan işçi sınıfının 1 Mayıs’larda doldurduğu meydanlardan biriydi.

Hafıza demişken Ayasofya’dan da söz etmek gerekir. Zira, Erdoğan hükümetinin Ayasofya’nın statüsünü yeniden değiştirerek müzeden camiye çevirmesi bu mekânın sahip olduğu eski belleği yeniden ortaya çıkarma isteğinin bir neticesidir. Fatih Sultan Mehmet Ayasofya’yı camiye dönüştürerek hem yeni imparatorluğun eski imparatorluğa hem de İslam’ın Hristiyanlığa bir “üstünlük” sağladığını mekânsal bir sembolle kanıtlamaya çalışmıştı. Artık İslamiyet’in önemli bir sembolü haline gelen Ayasofya padişahlar için gerek kaftan giyme töreni gerek hilafetlerinin bir kutsal mekânı olması açısından önemli bir yer haline gelecekti. Dolayısıyla yakın dönemde Ayasofya için yapılan statü değişikliği özellikle siyasal İslam’ın sahip olduğu hafızayı yeniden canlandıracaktı.

Sahip olduğu tüm imkanlara rağmen yakın zamanda kültürel hegemonya kuramamalarından dem vuran Erdoğan rejiminin son yıllarda mekânsal düzenlemeleri bu minvalde gerçekleşmesine karşın umdukları bir siyasi hava yaratılamıyor. Mekânı biçimlendirme ve dönüştürme hamleleri, devasa yapılar inşa etme güdüsü yine diyalektik bütün içerisinde siyasi bir atmosfer yaratacak durumda değil. Bir dönem “İstanbul turizminin püf noktası o bölgedir. O bölgeye gelen kişi bir defa, o merkezi gördüğünde bir İslâm kentinde olduğunu anlayacak. (...) Şehrimizin tarihî ve kültürel dokusunu yavaş yavaş ortaya çıkarınca öyle zannediyorum ki, İstanbul’a gelen turist, halkı Müslüman olan bir şehre geldiğini anlayacak”[1] şeklindeki Erdoğan açıklamasına karşın nihayetinde Taksim Camii tüm bu gelişmeler içerisinde farklı bir konuma sahip olamayacaktır.

 

Kaynakça

Pierre Nora, “Hafıza ile Tarih Arasında: Mekânlar Sorunsalı” Hafıza Mekânları, çev. Mehmet Emin Özcan, Ankara: Dost Yayınları, 2006

https://www.evrensel.net/haber/433951/taksim-camii-siyasal-islamin-70-yillik-inadi-erdoganin-rovansi

[1] https://www.evrensel.net/haber/433951/taksim-camii-siyasal-islamin-70-yillik-inadi-erdoganin-rovansi

ÖNCEKİ HABER

Ekolojik bir kriz olarak deniz salyası

SONRAKİ HABER

Matematik özgürlük, Boun kayyumsuzluk özleminde!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa