Oral Uyan'dan tarihi roman: Ilgın
S. Oral Uyan'ın Ilgın/Yitip Gidenim Olma adlı eseri, 1980 ile 1990'lı yıllar arasındaki toplumsal dönemi yansıtıyor.
Oral Uyan'ın kitabının kapağı
Yazar ve ressamlığı aynı potada birleştiren S. Oral Uyan'ın Ilgın/Yitip Gidenim Olma adlı eseri, 1980 ile 1990'lı yıllar arasındaki toplumsal dönemi yansıtıyor. Tarihi bir roman özelliği taşıyan eserde ülkücü mafya-polis-istihbarat ilişkilerine ayna tutarken, kimi zaman da Lübnan’ın Beyrut’unda Filistin sorunuyla yüzleştiriyor ve “…sen benimsin Beyrut!” diyor. Ilgın, aynı zamanda 1980'li yılların Türkiye'sine hapsedilen bir aşkı anlatıyor.
S. Oral Uyan'ın Ilgın/Yitip Gidenim Olma adlı romanı Dorlion Yayınları tarafından çıkarıldı. Aynı zamanda ressamlık da yapan yazarın "Rahman'ın Kavalı" adlı kısa romanı daha önce Almancaya çevrilmişti. Ankara'da Ölüm Hikayeleri üst başlığıyla çıkan Ilgın/Yitip Gidenim Olma adlı roman ise yazarın beş kitaplık serinin ilk kitabı olma özelliğini taşıyor.
Ilgın ve devamı gelecek olan diğer dört kitabın ana konusu yaşanmış-yaşanıyor-yaşanacak olan kendi içinde devrimini gerçekleştirememiş yaşamların, kendi dışındaki yaşamlara istemeyerek nasıl olumsuz etki yaptıklarına dikkat çekmeye çalışıyor. Dönem romanı özelliği taşıyan kitap, 1980–1990 yılları arasında, yer yer gerçek olaylardan esinlenilerek devrimci ilişkiler ekseninde, herkesin bilip konuştuğu; ancak kimsenin yazmayı gerekli bulmadığı öznenin iç hesaplaşmasına tanıklık ediyor. Aynı zamanda, dönem itibariyle de yeni biçim kazanan ülkücü mafya-polis-istihbarat ilişkilerine de ayna tutuyor. Ilgın, kimi zaman tarihsel bir yolculuğu sırtına alıp Bulgaristan'a götürüyor.
"…Benim soyumun namusu, ak bedenim, annemin emaneti, minnetim. Sevgim hiç bitmeyecek olanım; bak, gene ben geldim. Hep geleceğim günler gibi gene geldim. Osmanlı’nın sizlere çektirdiklerini unutmayacağım’ dediği anda göz göze geldik. Sustu… Suskunluğunda kayboldum. Gözleri… Ahh gözleri ne zaman kabaracağı belli olmayan Karadeniz gibi bakıyordu. Altın sarısı saçları yakamozlarca parlıyordu. Uzundu saçları… ‘At üstündeki kız’ın saçları gibi uzundu. Soyunsa… Ak yeleli beyaz ata yan otursa… Ahh bir otursa… O, olacaktı. Ellerim, gözlerim, tüm vücudum rüzgârda savrulan bir yaprak misali istemsiz salınmaya başladı. Böyle bir duyguyla ilk kez tanışıyordum. Elimi uzattım. Elini uzattı. İsmini söyledi: Gina… İsmimi söyledim: Salih… Karadeniz gözleri aniden kabardı, köpürdü, hızla elini çekti. Aynı hızla diğer elinde kalan beyaz karanfilleri ve not yazılı kâğıdı platformun üzerine bırakarak, koşar adım uzaklaştı. Arkasından beni saran sıcaklığın ardından üşümüşlüğümle bakakaldım.” diyen Bulgar göçmenin aşkıyla 1980’li yılların karanlık Türkiye’sine hapsediyor okuru. Kimi zaman da Lübnan’ın Beyrut’unda Filistin sorunuyla yüzleştiriyor ve “…sen benimsin Beyrut!” diyor.
Kısaca yer yer güldüren, yer yer ağlatan; ama hep düşündüren bir dönem romanı....
S. Oral Uyan, Türkiye’de ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yirminin üzerinde kişisel, beş kez de karma resim sergisiyle hedef kitlesine ulaştı. Elliden fazla yağlı ve akrilik boya tablosu bulunuyor. Tabloların fotoğraflarından oluşan ve sanat anlayışını kaleme aldığı albümü ‘‘Su Damlasına Sığdırılan Yaşam’’ ismiyle yayımlandı. Yine aynı isimle basımı yapılan ‘‘Su Damlasına Sığdırılan Yaşam’’ şiir kitabı ve ‘‘Rahman’ın Kavalı’’ isimli kısa romanı bulunuyor. İlk kısa romanı Almancaya çevrilerek ‘‘Rahman’s Hirtenflüte’’ ismiyle de okuyucusuyla buluştu. (KÜLTÜR SERVİSİ)