10 Haziran 2021 06:34
Son Güncellenme Tarihi: 10 Haziran 2021 15:42

Hendek iş cinayeti davası | "Resmen organize suç örgütü bu! Lanet olsun bu düzene"

Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda 7 kişinin hayatını kaybettiği, 128 kişinin de yaralandığı patlamaya ilişkin davada 2 sanığın tutukluluğunun devamına, 2 sanığın ise tahliyesine karar verildi.

İşçilerin ve yakınlarının avukatı Can Atalay konuşuyor | Fotoğraf: Hasret Gültenkin Kozan/Evrensel

Paylaş

Hasret Gültekin KOZAN
Sakarya

Sakarya’nın Hendek ilçesinde, 7 işçinin hayatını kaybettiği, 128 kişinin yaralandığı havai fişek fabrikası patlamasına ilişkin açılan davanın 3’üncü duruşması Sakarya 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Mahkeme, 2 sanığın tutukluluğunun devamına, 2 sanığın ise tahliyesine karar verdi. Duruşma 13 Eylül'e ertelendi.

Duruşmaya acılı bir babanın haykırışları damga vurdu. 26 yaşındaki evladını kaybeden Muammer Yılmaz, MÜSİAD Sakarya Şube Başkanı İsmail Filizfidanoğlu'nun müdahalesiyle karşılaşınca adliye önünde isyan etti: "Resmen organize suç örgütü bu! Lanet olsun bu düzene lanet olsun!"

Tanıklar ve eksik kalan müştekilerin dinleneceği duruşma öncesi açıklama yapan Hendek Davası Avukatlarından Can Atalay ve Gülşen Uzuner, "Çalışırken ölmek kader değil, fıtrat değil. Bunu engelleyebiliriz" dedi.

Duruşmaya DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Seyit Aslan, EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, EMEP MYK Üyesi Arzu Erkan ve Eğitim Sen Sakarya Şube üyeleri de katılım sağladı.

7 sanık hakkında dava açılmıştı. 4 sanık halen tutuklu bulunuyordu.

"SABOTAJ İDDİASI BİLDİRİLMEDİ"

Patron Yaşar Coşkun ikinci duruşmada, fabrika hakkında 2008-2009 yılları arasında "Sabotaj iddiası"nı öne sürmüştü. Hatta ihbarda bulunduğunu ifade etmişti. Hendek Kaymakamlığı ve Sakarya İl Emniyet Müdürlüğüne bu iddia soruldu. Böyle bir sabotaj iddiasının bildirilmediği söylendi.

Ardından tanık ve müştekilerin ifadesi alındı.

"ALİ RIZA COŞKUN HER ZAMAN FAZLASINI İSTERDİ, YAPTIĞIMIZ İŞİ BEĞENMEZDİ"

Müşteki Emel Şengül, "Volkan bölümünde çalışıyordum. Patlama anında oradaydım, sol kolumdan yaralandım. İlk patlamada içerideydim, ikinci patlamada kendime geldim. İkinci patlamanın ardından kendimi dışarı attım. Yaşar Coşkun, Ali Rıza Coşkun ve Erşan Öztürk'ten şikayetçiyim" dedi.

Rıdvan Yarin tekerlekli sandalye ile salona geldi. Yarin, "Ben fabrikada işçi değilim. Patlama anında caminin yanında bankın üzerinde uzanmıştım. Patlamanın etkisiyle cam patladı, üzerime düştü. Kimseyi tanımam ama şikayetçiyim" dedi.

Kıymet Narat, "Patlamanın gürültüsüyle çatı üstümüze indi. Oradan uzaklaştık, ormanlık alana gittik. Emirleri Erşan Öztürk'ten alırdık. Onun dışında Hasan Ali Velioğlu yetkilisi her şeyde söz sahibiydi. Erşan Öztürk'e talimatları o verirdi. Ali Rıza Coşkun her zaman fazlasını isterdi, bizim yaptığımızı beğenmezdi. 100 koli istiyordu, yapamayacağımızı söylüyorduk 80 koli olsun diyordu" dedi.

"BASKI ÇOKTU"

Son dönemde çok baskı olduğunu belirten Narat, "Hasan Ali Velioğlu istenileni yapamadığımızda 'Ali Rıza Ergenç Coşkun'a cevabını verirsin' diye bizi tehdit ediyordu. Son zamanlarda çok bulanmıştım. Öncesinde bu kadar yoktu. Hasan Ali Velioğlu ve Ali Rıza Ergenç Coşkun'un baskısı çoktu" dedi.

Bunun üzerine Ali Rıza Ergenç Coşkun "Benim baskı yaptığım söylendi. Günlük çıkartılan iş sayısı ne kadardı" diye sorunca Kıymet Narat, "Son zamanlarda Ali Rıza Ergenç Coşkun fabrikaya geliyordu. Bazen idari binaya çağırıp uyarıyordu, bazen de Hasan Ali Velioğlu aracılığıyla baskı yapıyordu" diye konuştu.

Patron Yaşar Coşkun, "Torpil bölümünde patlama oldu mu, patlama baskı sonucu mu oldu" diyerek kendini savundu.

"MALLAR KIZIŞIYORDU"

10 yıldır fabrikada çalışan işçilerden Emine Baycan da "Fabrikada en son çıkanlardan biriyim. Bir şeyler yapabilirim diye son ana kadar kaldım. Yıllık izni bile Hasan Ali Velioğlu'ndan isterdik. Karışımlarla alakalı Erşan Öztürk sürekli uyarırdı. Muskayı Erşan Öztürk ilk bana getirdi, 'Ne kadar üretiriz' dedi. Ben çok korkuyordum o kimyasalı kullanırken. Hatta psikolojik destek almaya başladım. Mallar kızışıyordu. Bazı arkadaşlar 'Korkuyoruz, söyledik oralı olmadılar' dedi. Muskalar kuruması için güneşe serilmişti. Depoda buhar oluşmuş, tekrar kuruması için güneşe serildi" diye konuştu.

"MUSKALARIN GÜNEŞE SERİLDİĞİNİ BİRİMLERİ GEZERKEN GÖRDÜM"

Aranın ardından Tanık beyanlarına başlandı.

Tanık Tuğba Karabulak şunları anlattı:

"Fabrikada 2018 yılından bu yana tehlikeli madde danışmanı olarak çalışıyor. 2014 yılında sorumlu müdürlüğü bıraktım, kimyager olarak çalıştım. Üretim talimatları Hasan Ali Velioğlu, Yaşar Coşkun ve Ali Rıza Ergenç Coşkun tarafından veriliyordu. Sorumlu Müdür Asiye Angın ve Ahmet Çağırıcı idi ama pek bir yetkileri yoktu açıkçası. Asıl yetki Hasan Ali Velioğlu'ndaydı. Ahmet Çağırıcı Çin tekniker ile beraber çalışıyordu. Çin Mahallesi'ndeydi. Asiye Angın ise yukarıdaki bölümlerle ilgileniyordu. Çin Mahallesinde havai fişek ham maddesi üretiliyordu diye bilirim. Barut üretimi hakkında gördüğüm ya da bildiğim bir durum yok ama Çinli tekniklerin yaptığı bir barut vardı. Literatürde bilinen barut değildi bu. Çinli ustanın verdiği formülü bu. Dışarıdan da barut alınıyordu, üretimde kullanılıyordu.

Muska üretiminde sıkıntılar yaşandığı Erşan Öztürk ve Hasan Ali Velioğlu'na iletildi. Muskaların güneşe serildiğini birimleri gezerken gördüm. Bu durumun tehlike arz edilip edilmediğini bilmiyorum. Benim iş tanımın tehlikeli madde güvenlik danışmanı. Denetimler öncesi bilgiler fabrikaya zaman zaman geliyordu. Resmi olup olmadığını bilmiyorum. Bu bilgi bazen Hasan Ali Velioğlu'ndan geliyordu. Onların nereden duyduğunu bilmiyorum. Fabrikada çalışan emekli polis memuru Fikret bey de bu bilgileri veriyordu. Erşan Öztürk bazı durumlarda işten çıkarma talebinde bulunabiliyordu. Ürünlerin üzerinde etiketlerim yapılıp yapılmadığını kontrol ediyordum.

Dünyada barut üretim formülleri bellidir. Ancak fabrikada Çin Mahallesi'nde üretilen barutun formülü farklıydı. Bu formülü bilmediğimiz için Yaşar Coşkun’un istediği maliyet hesaplamasını da yapamazdık."

"BİR KERE DENETİME GELDİKLERİNİ GÖRDÜM"

Tanık Ayfer Cerrah ise şunları söyledi:

"2011'den bu yana çalışıyordum. Denetim bölümünde çalışıyordum. Patlama olduğu gün fabrikada değildim. Üretim talimatları Hasan Ali Velioğlu ve Erşan Öztürk'ten alıyordum. Sorumlu Müdür olarak Hasan Ali Velioğlu'nu biliyorum. Muska üretiminin 10-15 gün sonrası koku gelmeye başladı. Ben tek başıma 30-40 koli jelatinliyordum. Muska kokmaya başladı, ben bunu Erşan Öztürk'e söyledim, aldırış etmedi. Yanıma gelmediler, ben çok korktum. Daha sonra Hasan Ali Velioğlu geldi, 'Tuvaletler kokuyor, lavaboların suyunu açın' dedi. Kutu içinde jelatin erimiş, insan bir dikkat eder. Daha sonra bu muska denilen şeyler güneşe serildi. Denetim öncesi Erşan Öztürk geliyor, söylüyordu ama ben 1 kere denetime geldiklerini gördüm, benim bölümüne uğramıyorlardı. Hasan Ali Velioğlu baskı yapıyordu."

"BASKI KURMA SÖZ KONUSU"

Katılan tanıklardan Suzan Deniz ise "Her şey usulüne uygundu' diyorlar ama değil, her taraf hata doluydu. Ben her şeye rağmen işime sarıldım, yeter ki işim olsun diye" dedi.

Müşteki vekili Avukat Can Atalay da "Ali Rıza Ergenç Coşkun tutuksuz yargılanıyor. Geçen duruşmadan bu yana dışarıda şikayetçilerin şikayetlerinden vazgeçmesi için neler yaptı? Salonda insanların konuşmalarına dikkat etmesini söyledi. Tanıklara müdahaleyi görüyorsunuz. Baskı kurma durumu var" diye konuştu

EMEP: ADALET, ÖLEN İŞÇİLERLE BİRLİKTE TOPRAĞA GÖMÜLMEYECEK

Duruşmayı takip eden EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Soma davasında “Hadi hadi” baskısıyla gelen büyük katliamı, Sakarya davasında da “Daha çok koli, daha çok üretim” baskısıyla gelen katliamın görüldüğünü söyledi.

Bu davadan çok açık bir biçimde caydırıcı bir ceza çıkması gerektiğini vurgulayan Akdeniz, “Yargı burada sınav veriyor. Eğer işvereniyle, bürokratıyla, Erdoğan hükümetiyle bütün sorumlu isimler yargının önüne çıkmazsa gerçek anlamda bir adalet sağlanamaz” dedi.

Adaletin tecelli etmediği takdirde, oligark yapıların daha da cesaret kazanacağını, daha çok işçinin öleceğini ifade eden Akdeniz, “Sakarya davası geçmişin yargılandığı bir dava değildir, gelecekte yaşanabilecek yeni ve toplu iş cinayetlerinin olmaması için bir gelecek davasıdır” diye konuştu.

Bu davanın işçi sınıfının davası olduğunun altını çizen Akdeniz, bütün işçi ve emekçilerin, bütün sendikaların bu davaya sahip çıkması gerektiğini söyledi. Akdeniz, “Soma’dan Sakarya’ya, çete/mafya düzenine kadar bütün bu kirli ilişkilerin ve sermayeyi kollayan çalışma düzeninin sorgulanabilmesi için emek güçlerinin, demokrasi güçlerinin ayağa kalkması, hesap sorması gerekir” dedi.

Akdeniz, adalet mücadelesinin peşini bırakmayacaklarını vurgulayarak “Adalet burada havai fişek fabrikasında ölen işçilerle beraber toprağa gömülmeyecek” dedi.

DİSK: ADETA İŞ CİNAYETLERİNİN ÜSTÜNÜ ÖRTMEK İÇİN DURUŞMALAR YAPILIYOR

Adliye önünde Evrensel’e konuşan DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Seyit Aslan da iş cinayetlerindeki yargı sürecinin adeta kaplumbağa hızında ilerlediğine dikkat çekerek “Alınmayan önlemler, ‘hadi hadi’ düzeninin yarattığı çalışma koşulları sonucunda işlenen iş cinayetleri yargı eliyle kamuoyunun gözünden kaçırılıyor” dedi.

Devletin iş cinayetlerini gerçek anlamda aydınlatmak gibi bir çabası olmadığının altını çizen Aslan, “Adeta bu iş cinayetlerinin üstünü örtmek için duruşmalar yapılıyor. Sanık avukatları kan dondurucu açıklamalar yapıyorlar, işçileri suçluyorlar. Soma’da da böyle Ermenek’te de böyle” dedi.

Türkiye’de her ay iş cinayetlerinde bir Soma Katliamı kadar işçinin öldüğünü hatırlatan Aslan, “Soma, Ermenek, Torunlar, Marmara Park, Büyük Coşkunlar bu ülkede yaşanan adaletsizliğin, ‘hadi hadi’ düzenin sonucunda ortaya çıkmıştır” diye belirtti.

Patronların “Nasıl olsa ceza almayacağız, nasıl olsa yargılanmanın sonucunda beraat edeceğiz” rahatlığıyla hareket ettiğini söyleyen Aslan, “Türkiye’de adaletin hukukun bu kadar yerlerde gezdiği koşullarda Büyük Coşkunlar da Soma da Ermenek de yeniden sahiplenmeyi, yeniden duruşmaları takip etmeyi, yeniden kamuoyu oluşturmayı gerektiriyor. Yoksa iktidarlar ve sermaye el birliğiyle bu cinayetleri işlemeye devam edecekler. Yolsuzluklar yoksulluklar düzeni devam edecek” dedi.

EVLADINI KAYBEDEN MUAMMER YILMAZ ADLİYE ÖNÜNDE İSYAN ETTİ: LANET OLSUN BU DÜZENE!

Patlamada 26 yaşındaki oğlu Halis Yılmaz'ı kaybeden Muammer Yılmaz, MÜSİAD Sakarya Şube Başkanı İsmail Filizfidanoğlu'nun müdahalesiyle karşılaşınca adliye önünde isyan etti. Yılmaz, "Resmen organize suç örgütü bu! Lanet olsun bu düzene lanet olsun" diye feryat etti.

"DELİL KARARTMA ÇABASI VAR"

Müşteki Vekili Avukat Can Atalay: "Bu dosya bayır aşağı gidiyor. Taksir değil, bilinçli taksir dahi durduramaz. 'Olursa olsun' anlayışı var ve delil karartma çabası hakim. Türkiye’de adalet mekanizmasına dair derin bir kaygı var. MÜSİAD Başkanının salonda bulunup, evladını kaybeden babaya müdahale etmesini gördük. Cenazeler alınmadan yemek verenler bunlar."

Müşteki Vekili Avukat Gülşen Uzuner: "Buradaki delillerin karartılması bizim için çok önemli. SGK evraklarında bir takım eksiklikler var. Ali Rıza Ergenç Coşkun'un da tutuklanma talebini yineliyoruz."

Müşteki Vekili Avukat Elvan Olkun: Sorumlu Müdürler ile patronların arasında imzalanan taahhütname kendilerini bağlar. İmza attırıp kurtulamazlar. Bu işverenin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Depoların imalat alanının yanına yapmaları, ruhsatsız olması kasıtlı bir davranış.

SANIK AVUKATLARI SAVUNMA YAPTI

Sanık Ali Rıza Ergenç Coşkun'un Avukatı Mehmet Mangıroğlu, "35-40 yıldır bu insanları tanıyorum. Ali Rıza Ergenç Coşkun'un hiç bir siyasi bağlantısı yoktur, bugün de yarın da. Ben farklı siyasi yapıdayım, Ali Rıza Bey farklı siyasi yapıda. Bu aile Konya'dan çıkmış, buraya gelmiş, ticaretle uğraşmış. Böyle bir olayı kim ister? Sayılan eksiklikler maalesef dünyanın her yanında oluyor, işin doğalında var demek istemiyorum. Ali Rıza Bey şeker, kalp ve tansiyon hastasıdır. Eşi evde iki yıldır yatalak hastadır. Ali Rıza Bey adına herhangi bir şüphe yoktur. O yüzden tutuksuz yargılanmasına devam edilmesini talep ediyoruz." diye konuştu.

Sanık Asiye Angın'ın Avukatı Özgür Bayraktar ise "Müştekiler fabrikadaki işleyişi en iyi bilen kişiler. Onlar müvekkilimin lehine bilgiler verdi. Müvekkilimin aslında sorumlu müdür olmadığı ortadadır. Kimyasalların karışımı ile ilgili müvekkilimin fiili olarak yetkisi yoktur. Fiilen hiç bir yetki yaptırılmamıştır. Üzerine atfedilenleri kabul etmiyoruz." dedi.

Kocaeli Barosu davaya katılma talebinde bulundu.

Sanık Aslı Bozkurt'un Avukatı Rahşan Bengi Bezgin Kayan, Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'na ilişkin Özdemir OSGB tarafından düzenlenen toplantı tutanaklarını, bilgisayar çıktılarını, denetim tutanaklarını ve SGK İl Müdürlüğünün üst yazısını mahkemeye sundu.

Tutuksuz yargılanan patron Ali Rıza Ergenç Coşkun, rahatsızlığını ileri sürerek salondan ayrıldı.

Sanık Yaşar Coşkun’un avukatı Sakarya Barosu Başkanı Abdurrahim Burak, "Kasten, planlayarak terör eylemi çerçevesinde cinayet suçu var. Bu araştırılmaya değmez mi? 'Ateşin Çocukları' adlı terör örgütünün patlamanın dakikasını yaptığı paylaşımlar var. Bu hususun araştırılmasını istiyoruz" dedi.

SANIKTAN "MÜSİAD'I BU İŞİN İÇİNE ÇEKMEYE ÇALIŞIYORLAR" SAVUNMASI

Ardından sanık savunmalarına geçildi. Sanık Erşan Öztürk, savunmasında "Ben bu fabrikada işçi sıfatıyla çalışıyordum, ustabaşıydım. 2 çocuğum var. Ben mağdurum, 11 aydır cezaevindeyim. Ben suçsuzum" diye konuştu.

Sanık Hasan Ali Velioğlu, tahliyesini talep etti.

Sanık Yaşar Coşkun ise, "Ben siyasetçi değilim. MÜSİAD iş adamlarının derneğidir. Dernek başkanı arkadaşım olduğu için buraya geldi. MÜSİAD'ı bu işin içine çekmeye çalışıyorlar. Allah büyüktür, ben Allah'a inanıyorum. Biz terör örgütü değiliz, ticaret yapıyor, istihdam sağlıyoruz" ifadelerini kullandı.

Sanık savunmalarının ardından iddia makamı, mahkemeye taleplerini sundu.

Savcılık, tutuklu sanıklar Asiye Angın, Erşan Öztürk, Hasan Ali Velioğlu ve Yaşar Coşkun'un Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100 ve devamı maddeleri ile tutukluluk hallerinin ayrı ayrı devamına, Ali Rıza Ergenç Coşkun'un tutuklanması talebinin reddine, sanık Aslı Bozkurt hakkında devam eden adli kontrolün ölçülü olduğu, kaldırılması yönündeki talebin reddine karar verilmesini istedi.

Mahkeme heyeti ara verdi. Verilen arada sanık Aslı Bozkurt, fenalaşarak sağlık ekipleri tarafından Ferizli Devlet Hastanesine kaldırıldı. Mahkeme heyeti aranın ardından sanıklara ve avukatlara son sözlerini sordu.

Sanık Asiye Angın, 4 sayfalık yazılı savunmasını mahkemeye sundu. "1 çocuk annesiyim" diyen Angın, tahliyesini talep etti.

Sanık Erşan Öztürk, "Ben suçsuzum, 11 aydır cezaevindeyim. Perişan oldu ailem, çocuklarıma bakmam lazım. Cezaevinde koronavirüse yakalandım, ölümden döndüm" diye konuştu.

Sanık Hasan Ali Velioğlu, "Ben bir emir kuluyum, bana söyleneni yaptım" diyerek tahliyesini talep etti.

SANIK YAŞAR COŞKUN: MAHKEMEYE PROVOKATÖRLERİ SOKMAYIN

Sanık Yaşar Coşkun, tutuklu kalmasının kimseye faydası olmadığını öne sürerek, "Faydası varsa 10 yıl tutuklu kalalım. Dışarı çıkıp bütün mağduriyetleri gidermemiz, işlerimizi topatlamamız lazım. Cezaevi şartları çok zor, insanlar koronavirüsten ölüyor" diye konuştu. Yaşar Coşkun, mağdurları, acılı aileleri, avukatları ve onlara destek için salonda bulunanları kastederek "Bu mahkemeye lütfen provokatörleri sokmayalım. Takdiri size bırakıyorum." dedi.

SANIK AVUKATI: BU SALONDA 'BEN NEREDE YANLIŞ YAPTIM' İFADESİ GÖRMEDİM

Ardından söz alan sanık Ahmet Çağırıcı’nın avukatı Mustafa Güçlüer Yaşar Coşkun'u kastederek, "Bunca yıldır avukatım, bunca yıldır sanıkların yüzünde 'Neyi, nerede yanlış yaptım'" ifadesini gördüm. Ama bu salonda bunu göremedim ne yazık ki. Yaşar Coşkun müvekkilimi suçlayarak suçtan kurtulamaz" diye konuştu.

Sanık Asiye Angın'ın avukatı Özgür Bayraktar ise "Ali Rıza Ergenç Coşkun'un siyasi ve ekonomik gücünün hepiniz farkındayız. O tutuksuz yargılanıyor ama benim müvekkilim tutuklu. Kendisinin eşi işçi, iki tane çocuğu var. Tutukluluğu tamamen cezaya dönüşmüş durumda" ifadelerini kullandı.

DURUŞMA 13 EYLÜL'E ERTELENDİ

Sanıkların ve savunma avukatlarının son sözlerini alan mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi. Aranın ardından kararını açıklayan mahkeme, Hasan Ali Velioğlu ve Yaşar Coşkun'un tutukluluğuna devam kararı ile Asiye Angın ve Erşan Öztürk'ün tahliyesine karar verdi. Mahkeme, duruşmayı 13 Eylül Pazartesi gününe erteledi.

 "İŞÇİ CANINI SARF MALZEMESİ OLARAK GÖRMEYE ALIŞMIŞ PATRON, AVUKATLARI TEHDİT ETTİ"

Duruşma sonrası mağdur avukatları açıklamalarda bulundu.

Av. Can Atalay şöyle konuştu:

İşçi canını sarf malzemesi olarak görmeye alışmış bu işveren. Mesele 7 işçinin canı ve oradan sağ kurtulan insanlar, bu kadar ucuz olmamalı. Türkiye'de en ucuz işçi maliyeti işçi canı olarak görülmemeli. Duruşma salonunda tutuklu bir patron bugün avukatları tehdit etti, 'Sizin hangi davaları takip ettiğinizi biliyoruz' dedi. Bizim takip ettiğimiz davalar belli, yaptığımız her şeyin farkındayız, sahip çıkıyoruz. O lafları aynen kendisine ve güvendiği dağlara iade ediyoruz. Dedi ki, 'Biz o davalardaki insanlara benzemeyiz, biz başkayız' dedi. Bundan sonra buradaki insanların işine, vücut bütünlüğüne en ufak bir şey olursa sorumlusu coşkun ailesidir. Sorumlusu kolluktur. İster suç duyurusu deyin, ister uyarı deyin. Duruşma salonunda vekillere dönüp parmak sallayan, parasıyla gözü dönmüş bir anlayış var karşımızda"

ÖNCEKİ HABER

Beyaz Saray: Erdoğan-Biden görüşmesi yüz yüze diplomasi için bir fırsat

SONRAKİ HABER

Hindistan'da Kovid-19'dan ölenlerin sayısı 359 bin 676'ya çıktı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa