17 Haziran 2021 07:26

Biden-Putin görüşmesindeki mesajlar ne anlama geliyor?

Yücel Özdemir, ABD Başkanı Biden ve Rusya Devlet Başkanı Putin'in görüşmesi üzerine yazdı: Öyle bir tablo çiziliyor ki sanki bir haftadır hedefe konulan, düşman ilan edilen ülke Rusya değilmiş gibi...

Vladimir Putin, Joe Biden | Fotoğraf: EPA/ALEXANDER ZEMLIANICHENKO/POOL

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR
Köln

Cenevre’deki Villa La Grange’de dün yapılan ABD Başkanı Joe Biden ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki görüşmeyi değerlendiren Süddeutsche Zeitung yazarı Hubert Wetzel, “Bu görülme dünyayı güvenli halde getirdi” tespitinde bulunuyor. Biden’ın 2018’deki Trump-Putin görüşmesinden farklı olarak, Putin’e iç ve dış politikadaki gerilimlerin faturasını ödeyeceğinin mesajı verdiği yazılıyor.

Her iki liderin, diyaloga kapıyı açık tutmak için büyükelçilerin karşılıklı geri gönderilmesi, nükleer anlaşmalara uymayı taahhüt etmelerinden “dünyanın güvenli olacağı” sonucu çıkarılıyor.

Öyle bir tablo çiziliyor ki, sanki bir haftadır hedefe konulan, düşman ilan edilen ülke Rusya değilmiş de başka bir ülkeymiş...

ÇELİŞKİLER SERTLEŞEREK DEVAM EDECEK

Tarafların nükleer anlaşmalara uymaya devam edeceklerini söylemeleri, Biden’ın Start (Stratejik Silahların Azaltılması) Anlaşması’nı beş yıllığına uzatması elbette olumlu. Ancak bu Batı ile Rusya arasındaki emperyalist paylaşımın devam etmeyeceği anlamına gelmiyor. Biden’ın basın toplantısında da ifade ettiği gibi başta Ukrayna olmak üzere pek çok sorunlu alan var ve bunlar üzerinden gerilimin sertleşerek devam edeceği anlaşılıyor.

Görüşmenin istenilen sürede uzun olmaması da liderlerin derinlemesine sorunlara inmediğini gösteriyor. Basında yer alan haberlere göre, Rus tarafı iki liderin başa baş görüşmesi için 5-6 saat planlamış. Ancak toplam görüşme 3 saat 21 dakika olunca ve pek çok sorun “komisyonlara havale” edilince ortada çözüme dair bir niyetin olmadığı anlaşılıyor.

Özellikle de ABD cephesinde.

Temel stratejisini müttefiklerini yanına alarak Rusya’nın ekonomik, politik ve askeri etki alanını daralma üzerinde kuran Biden, görünürde demokrasiden yana bir lider olduğunu göstermeye çalışmaya devam edecek. Bu nedenle gerileme rağmen Rusya ile diyalogdan yana olduğunun mesajını veriyor.

Biden hem zirvelerde hem de Putin’le görüşmesinden sonra düzenlediği basın toplantısında batının demokratik değerlerinden söz ederek otoriter rejimlere karşı olacaklarının mesajını vermeye devam etti.

“KATİL PUTİN”DEN OTORİTER REJİMLER ÇİFTE STANDARINA

Aynı Biden’ın birkaç hafta önce Putin’e “Katil” dediğini de hatırlatmakta yarar var. Görüşme öncesinde de bu söz basın tarafından pek çok kez hatırlatıldı. Öyle anlaşılır ki, görüşme sırasında ne Putin ne de Biden konuyu gündeme getirdi.

Ancak ABD ve müttefiklerinin önümüzdeki dönem Rusya’ya karşı geniş kitlelerin desteğini almak için “otoriter rejimlerle mücadele” söylemi önemli bir yer tutacak. Hem de kendi saflarındaki “otoriter rejimler” olduğunu bildikleri halde...

Macaristan, Polonya ve Türkiye’deki otoriter rejimler son bir kaç yıldır dünyanın gündeminde. Keza ABD’nin sadık müttefikleri Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkelerde de açıktan otoriter rejimler işbaşında olduğu halde sadece Rusya ve Çin’i insan haklarının ihlal edildiği ülkeler olarak gösterip hedef göstermek tipik Batı ikiyüzlülüğü ve çifte standardından başka bir şey değil.

ASLONAN AMERİKANIN AJANDASI

Biden-Putin görüşmesini “Monologdan diyaloga” başlığı altında değerlendiren Frankfurter Allgemeine Zeitung yazarı Sofia Dreisbach, Biden’in basın toplantıda sarf ettiği şu sözleri aktarıyor: “Putin’e dedim ki, bizim Rusya ya da başkalarına karşı bir ajandamız yok. Bizim Amerikalılar için bir ajandamız var.” (16.06.2021)

Dreisbach’ın da aralarında olduğu yorumcular bu cümleden yola çıkarak, Biden’ın gerilim yerine diyalogdan yana olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. Ancak, gerçek ikinci cümlede saklı. ABD emperyalizminin çıkarları doğrultusunda bir planlarının olduğunu açık olarak ifade ediyor. Bu çıkarlar temelinde diyalogdan savaşa kadar her şeyin mubah olduğu aslında tarif ediliyor.

Haber ve yorumlarda, Biden-Putin görüşmesi ile 1985’ye yine Cenevre’de yapılan Reagen-Gorbaçov buluşması arasında paralellikler de kuruluyor. Söz konusu görüşmede her iki lider gerilim ve Soğuk Savaş’ın bitirilmesinden söz ediyor. Gorbaçov tarafından Glastnos ve Perestroika olarak ilan edilen bu dönemin sonunda SSCB dağıldığı için Soğuk Savaş dönemi de kendiliğinden kapanmış oldu.

Eğer ille de bir paralellik kurulacaksa, Biden-Putin görüşmesi NATO şemsiyesi altındaki Batı cephesi ile Rusya ve Çin arasında yeni bir Soğuk Savaş’ın başlangıcı olmaya aday. Zira, bu görüşmeden önce yapılan G7, NATO ve ABD-AB zirvelerinde alınan kararlar diyaloga değil Soğuk Savaş’a davetiye niteliği taşıyor.

ÖNCEKİ HABER

Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu'dan çelişkili 'yazarlık okulu' açıklamaları

SONRAKİ HABER

18 milyon öğrencinin dijital karneleri erişime açıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa