Çiğli Organize Sanayi işçileri: 15-16 Haziran’ın ruhuyla örgütlü mücadeleye
Çiğli’de Organize Sanayi işçileri 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin yıldönümünde bir araya gelerek sömürü-yolsuzluk-mafya üçgeninde Büyük İşçi Direnişi’nin bugün neler gösterdiğini tartıştı.
İzmir Çiğli | Fotoğraf: Evrensel
İzmir Çiğli’de Organize Sanayi işçileri Deriteks Sendika binasında sömürü-yolsuzluk-mafya üçgeninde 15-16 Haziran Direnişi’yle ilgili bir araya geldi. Sendikacı Gürsel Köse ve Emek Partisi GYK Üyesi Gürsoy Turan’ın konuşmacı olduğu toplantıya çeşitli iş kollarında işçiler katıldı.
“POLİTİK MÜCADELE DE GEREKLİDİR”
İlk olarak söz alan Gürsel Köse, Türkiye’de işçi mücadelesi tarihinin Osmanlıya kadar dayandığını belirterek “Ama 15-16 Haziran’ın yeri farklıdır, devlet ve patronlar o dönem gelişen mücadeleci sendikacılığın önünü kesmek istediler ve işçiler buna karşı çıktı” dedi. Dönemim iktidarının yapmak istediği bu düzenlemenin, görünürde DİSK’e karşı olsa da aslında tüm işçilere karşı olduğunu söyleyen Köse, “Bu eylemlere DİSK ve Türk-İş’e üye işçiler birlikte katıldığı ve eylem işyerlerinden örgütlendiği için başarılı oldu. 15-16 Haziran’ın kazanımlar elde etse de sonrasında sönülmendi. İşçilerin ihtiyacı örgütlü olmaktır, sadece ekonomik talepler için mücadele etmek yetmez, politik mücadele de gereklidir” diye konuştu.
“15-16 HAZİRAN, UZLAŞMACI SENDİKACILIK KUŞATMASINA KARŞI YOL GÖSTERİCİ”
Daha sonra söz alan Gürsoy Turan ise “Geçmişte yaşanmış mücadelelerden, deneyimlerinden öğrenerek ve dersler çıkararak bugün karşı karşıya olduğumuz sorunlar ve taleplerimiz için nasıl bir mücadele çizgisi izleyeceğimizi belirlemek durumundayız. 15-16 Haziran ve işçi sınıfının mücadele tarihini öğrenmeden, dersler çıkarmadan ne gücümüzün ne toplumsal mücadeledeki rolümüzün farkına varabiliriz ne de geleceğe dair doğru bir mücadele rotası belirleyebiliriz” dedi.
15-16 Haziran Direnişi’nin faturayı işçi ve emekçilere kesmek için uygulanacak politikaların önünü açmak için işçi hareketinin ve sendikal mücadelenin sınırlanmasına yönelik yasa düzenlenmesine karşı ortaya çıktığını söyleyen Turan, “Bugün de her vesileyle işçi hareketi ve sendikal hareket yasalar ve yasaklarla sınırlanmakta. Sendikal haklarını kullanmak isteyen işçiler işten atıldığı gibi grev ve eylem yasakları darbe dönemlerini aratmıyor. 15-16 Haziran direnişine yol açan taleplerin bugüne çok benzerken, sorunlar daha da ağırlaşmıştır. 15-16 Haziran’da yapılan eylemler fiili-meşru mücadelenin en ileri örneğidir. 15-16 Haziran, farklı işkolu ve sendikalardan işçilerin birliğiyle gerçekleşmesi ve işçi komitelerinin inisiyatifinde gelişen eylemler olması bakımından bugün mücadelenin önünde engel olan uzlaşmacı bürokratik sendikacılık kuşatmasına karşı ne yapılacağına yol gösteriyor” diye konuştu.
“15-16 HAZİRAN’I CANLI TUTMAK GEREKİR”
Turan, Çiğli Organize Sanayide 18.yy’da yaşanan sömürü koşullarının yaşandığını, 8 saatlik işgününün ortadan kalktığını, işçilerin 8 saat çalışma karşılığı aldığı ücretle geçinemediği için fazla mesaili işyerlerini tercih etmek ya da ek iş yapmak zorunda kaldığını belirterek, “Sendikalaşma ve grev hakkı da kağıt üstünde kalmıştır. Bu hakların kullanılması ve geliştirilmesi için 15-16 Haziran deneyimlerini canlı tutmalıyız. Sermayedarların bütün imkanlarıyla işçi sınıfının gücünü, toplumsal rolünü küçümseme propagandası yapmaktadır. Bunun için de 15-16 Haziran ve tarihimizi bilmek, canlı tutmak gerekmektedir” dedi.
Yaşanan pandemi sürecinde iktidarın işçileri her gün “çarklar dönecek” diyerek fabrikalara, virüsün kucağına ölüme gönderdiğini söyleyen Turan, “Diğer yandan ise yalan ve yasakla yönetilen salgınla mücadele sürecinde kendini başarılı ilan ediyor. Krizin ve salgının bütün yükü işçilere kesiliyor” diye ekledi.
“İŞÇİ SINIFININ KENDİ PARTİSİNDE ÖRGÜTLENMESİ GEREKİR”
Turan, “Son günlerde Sedat Peker’in videolarıyla açığa çıkan sermaye devlet çete-mafya üçgeninin, yolsuzluk yağma ve hukuksuzluğun, egemen sınıfın baskı aygıtı olarak sermayenin, ülke kaynaklarına, emeğin ürettiklerine çökme, el koyma da devleti nasıl kullandığını gösteriyor” diyerek uyuşturucudan kaçakçılığa, kara para aklamadan kontra cinayetlere, sermaye siyaset mafya-çete sarmalında devletin nasıl bir işlevi olduğu bugün bir kez daha geniş kesimlerce görüldüğünü belirtti.
Çete-mafya, sermaye, siyaset işbirliği ile halka karşı işlenen suçların hesabının sorulması gerektiğini belirten Turan, “Gerçeklerin açıklanması, sorumluların yargılanması için mücadeleyi gündemine almadan, Soma davasındaki kanunsuzluğa karşı gerçek adalet için mücadeleyi gündemine almadan kendi işyerinde ücret ve sosyal hakları için mücadelede yol alamayacağı açıktır. İşyerlerinde ve sanayi bölgelerinde işçi birlikleri örgütlülüğü ile geçmiş mücadelelerden de öğrenerek ilerlemeliyiz. Sermaye siyaset mafya sisteminin çok yönlü saldırılarıyla karşı karşıyayız. Buradan kurtuluş için işçi sınıfının kendi politikasını üretmesi ve kendi partisinde örgütlenmesi gerekir” dedi.
DAHA FAZLA ÖRGÜTLÜLÜK İÇİN İŞÇİLERDEN ÇAĞRI
Daha sonra söz alan işçiler ise çalışma saatlerini fazlalığından, pandemide “çarklar dönecek” denilerek işçilerin en ağır şekilde sömürülmesinden duydukları rahatsızlıkları belirterek bunlara karşı neler yapabileceklerini tartıştılar. Yaklaşık 550 fabrikanın bulunduğu Çiğli Organize Sanayi’de sendikalı fabrika sayısının ise iki elin parmaklarını geçmediğini belirten işçiler, sorunlarının çözümü için önce örgütlü olmaları gerektiğini söyledi. Sendikalı işyerlerinde işçi örgütlülüğünün artırılmasının önemli olduğunu ifade eden işçiler, bununla birlikte Çiğli Organize Sanayi’de daha çok fabrikanın örgütlenmesi ve sendikalı olması için bir araya gelme çağrısı yaptılar. (İzmir/EVRENSEL)