İHD Diyarbakır Şubesi, Cezasızlık Raporunu açıkladı
İHD Diyarbakır Şubesi, Cezasızlık Raporunu açıkladı: Devletin hukuki alanda prensip haline getirdiği cezasızlık politikası ülkede ciddi mağduriyetler yaratmakta ve yeni suçlara davetiye çıkarmaktadır.
Fotoğraf: Evrensel
İHD Diyarbakır Şubesi Hukuk Komisyonu tarafından hazırlanan Cezasızlık Raporu basınla paylaşıldı.
Cezasızlık ile sonuçlanan ya da adil yargılamanın yapılmadığı Helin Şen Davası, Kemal Kurkut Davası, Medeni Yıldırım Davası, Şahin Öner Davası, Kulp Alaca Davası, Aysel Tufan, Cihat Morgül Davası, Özkan Ailesi Davası, Mehmet Uytun Davası, Celal Şeker Davası üzerinde yapılan değerlendirmelerle hazırlanan rapora dair İHD Hukuk Komisyonu üyesi Yakup Güven konuştu.
"ETNİK KİMLİK VE SİYASİ TERCİH YARGILAMANIN ÖNÜNE GEÇMİŞ"
Güven, “Çatışmalı sürecin en yoğun yaşandığı bölgemizde bu sürecin zarar görenleri bazen ifade özgürlüğünü kullanmak isteyen 70 yaşında bir kadın, bazen de dünyada olup bitenden habersiz 18 aylık bir bebek olmuştur. Yaşanılan çatışmalı sürecin bir tarafı olmayan kişilerin uğramış oldukları ihlallerin giderilmesi için açılan davalarda, mağdurların etnik kimlikleri ve siyasi tercihleri yargılamaların önüne geçmiş, fail kamu görevlileri ‘bölgenin hassas durumu’ sebebiyle işlemiş oldukları fiillerin karşılığı olan cezalar ile ya hiç karşılaşmamış ya da kendilerine verilen cezalara çokça indirimler uygulanmıştır. Kamu gücünü elinde bulunduranların neden olduğu hak ihlallerine ilişkin başlatılan soruşturma ve açılan davaların çok büyük bir kısmında yargı makamları dava konusu olaya ilişkin yapılması gereken işlemleri eksik bir şekilde ve olayın üstünden çok uzun zaman geçtikten sonra yerine getirmişlerdir. Bu durum hakları ihlal edilenlerin adalete erişimini engellediği gibi, ihlali yaratan kamu görevlilerini suç işleme konusunda cesaretlendirmektedir” dedi.
"DELİLLERE RAĞMEN CEZASIZLIK"
Kamu görevlilerinin işlediği suçlarda mülki amirler tarafından soruşturma izni verilmediği için davalarda süreçlerin uzatılarak etkin soruşturma yürütülmesinin önüne geçildiğini söyleyen Güven, “Savcılıkça açılan soruşturmalarda maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve faillerin tespitine dönük etkin soruşturmalar yürütülmemekte, genellikle takipsizlik kararları verilerek dosya kapatılmak istenmekte veya daimi arama kararları verilerek dosyanın sürüncemede bırakılması sağlanmaktadır. Yapılan yargılamalarda mağdur/davacı sıfatında bulunan yurttaşların ve avukatlarının adaletin sağlanması amacıyla yargı makamlarına sunmuş oldukları delilleri yeterli şekilde araştırılmadığı gibi mahkeme ve savcılıklara sunulan talepler de gerekçesiz bir şekilde ret edilmiştir. Özellikle ceza davaları ve soruşturma dosyalarında, savcılık makamının mağdur sıfatı bulunan yurttaşlarla ortaklaşarak süreci yürütmesi gerekirken neredeyse bu tip dosyaların tamamında yaşanılan olayın hemen akabinde dosya hakkında kısıtlama kararı verilmiş ve uzun bir süre bu karar sürdürülerek mağdurların ve vekillerinin süreç hakkında bilgi sahibi olmalarına engel olunmuştur. Yapılan yargılamalarda ihlali yaratan kamu görevlilerinin isnat edilen suçları işledikleri yönünde somut ve kuvvetli deliller olması rağmen haklarında tutuklama tedbirine başvurulmamış, yine açılan idari soruşturmalar da ya cezasızlık ile ya da yasada bulunan hafif bir ceza ile sonuçlanmıştır” dedi.
"CEZASIZLIK POLİTİKASINA SON VERİLMELİ"
Raporda hak ihlallerine önüne geçilmesi ve hukukun uygulanması noktasında taleplere dikkat çeken Güven, “ Takipçisi olduğumuz davaların ülkenin içinde bulunduğu siyasi durumla doğrudan bağlantısı bulunmaktadır. Siyasi erki elinde bulunduran yetkililerin sorumlu bir dil kullanması, kamu görevlilerini suça teşvik edecek veya siyasi erk tarafından kollanacakları yönünde hissiyat uyandıracak tavır, söylem ve tutumları terk etmeleri gerekmektedir. Çeşitli yıllarda gözaltına alınıp kendilerinden bir daha haber alınamayan ve faili meçhul cinayetler ile hayatını kaybeden insanların failleri bulunup yargılanmaları sağlanmalı ve yakınlarını kaybeden insanlardan özür dilenip devlet tarafından kendilerine tazminat ödenmelidir. Mahkemelerin Anayasa’da açıkça belirtildiği üzere bağımsız ve tarafsız olarak hareket etmeleri, kamu gücünü elinde bulunduran siyasi iktidarın ve diğer hiçbir otoritenin etkisinde kalmaksızın yargılama faaliyetini yürütmeleri gerekmektedir. İhbar/şikayet üzerine veya re’sen başlatılan soruşturmalarda; maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, faillerin tespiti ve yargılanmalarının adil ve hukuka uygun bir biçimde başlatılması için savcılık tarafından etkin ve hızlı bir soruşturma yürütülmelidir. Failin kamu görevlisi olduğu suçlara ilişkin yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda, soruşturma ve kovuşturma mercileri tarafından taraflı, kamu görevlisi faili kollayıcı tutumlardan vazgeçilmeli, Anayasa’nın eşitlik ilkesi çerçevesinde adaletin tesisi amaçlanmalıdır. Failin kamu görevlisi olduğu suçlara ilişkin yürütülen soruşturmalarda adli kolluğun suçun faili kamu görevlisi ile aynı birimde çalışan kolluk personeli yerine olayla alakası veya herhangi bir dahiliyeti olmayan kolluk görevlilerinden teşekkül etmesi gerekmektedir. Türkiye’de yürütülen ceza yargılamalarında yıllardır sürmekte olan cezasızlık politikasına son verilmelidir. Devletin hukuki alanda prensip haline getirdiği cezasızlık politikası ülkede ciddi mağduriyetler yaratmakta ve yeni suçlara davetiye çıkarmaktadır” dedi. (Diyarbakır/EVRENSEL)