O tetikte kaç parmak var?
Fatih Polat yazdı: Birinin HDP İzmir İl Örgütü binasını basarak, Deniz Poyraz’ı ateş ederek öldürmesi çok failli bir cinayettir. O tetikte kaç parmak var hepimiz biliyoruz.
Fotoğraf: Lokman İlhan/AA
Fatih POLAT
Türkiye yakın siyasal tarihi, HDP önceli partilerin kriminalize edilmesinin devlet politikası olarak işlediği bir geçmişe sahip. Hedef gösteren söylemler, kriminalize eden manşetler ve ardından gelen kurşunlar, parti binası bombalamaları.
DEP’in çekildiğini açıkladığı 27 Mart 1994 seçimleri bu açıdan tam bir laboratuvardır. Erdoğan’ın RP’den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği o seçimler öncesi DEP’in binaları tek tek bombalandı. Son olarak da Ankara’daki genel merkezi.
Bugün de, iktidar ittifakının bekasını HDP’nin derdest edilmesine bağladığı bir strateji işliyor. Öyle alttan alta da değil. Açık açık. Cumhurbaşkanı Erdoğan defalarca HDP’yi hedef tahtasına koyan söylemler kullandı. Ortağı Bahçeli HDP’nin kapatılması için yoğun bir mesai harcadı.
Sınır ötesinde yapılan her askeri operasyonla eş güdümlü olarak, HDP de içeride hedefe konuldu. Bize gazeteciliğin nasıl yapılmaması gerektiğini uygulamalı olarak gösteren Veyis Ateş’in 17 Haziran 2020’de Habertürk ekranlarının HDP’ye kapatıldığını açık açık söylemesi, bunu bir de evrensel yayın ilkeleri ile gerekçelendirmesi, bu ırkçı politikanın üzerinde şehvetle yapılan bir sörftü.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından HDP’nin kapatılması talebiyle Anayasa Mahkemesine başvuru yapıldığı gün, Twitter hesabından yaptığı paylaşımı da hatırlatalım: “Bir savcı, bugün erken saatlerde Anayasa Mahkemesine dava açtı ve Halkların Demokratik Partisinin kapatılmasını talep etti. HDP’nin, Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği’nin terör örgütü olarak gördüğü PKK ile organik bağlarının olduğu tartışılmaz bir gerçektir. HDP’nin üst düzey liderleri ve sözcüleri, söz ve eylemleriyle defalarca ve tutarlı bir şekilde PKK’nın siyasi kanadı olduklarını kanıtladılar.”
Daha dava bile başlamamışken devletin zirvesinden açık hüküm veren bu sözler, iktidar medyasının manşetleriyle de desteklendi.
HDP üye ve yöneticilerine karşı, siyasal bir tercihin sonucu olarak gündeme gelmiş olan Kobanê davasını da bunlara ekleyin.
Tüm bunların ardından birinin HDP İzmir İl Örgütü binasını basarak, Deniz Poyraz’ı ateş ederek öldürmesi çok failli bir cinayettir.
O tetikte kaç parmak var hepimiz biliyoruz. Ve o kurşunlar, hepimizedir. Milyonların sandıkta ortaya koyduğu iradeye sıkılmıştır o kurşunlar. İktidar politikasıyla artık tozu bile kalmaması istenen barış umuduna sıkılmıştır.
Bu kadar açık bir saldırı karşısında bile iktidar medyasının HDP’yi hedef gösteren biçimde olayı çarpıtarak sunma gayreti hiç şaşırtmıyor.
Böylesi bir çürümeye, düşman hukukuna, kurşuna dönüşen kutuplaştırma siyasetine sırtını dönmek yol vermek demektir.
Buradan umulan beka, kan üzerine kurulan iktidardan başka bir anlama gelmez.