Eğitim Sen: Türkiye, okulları en uzun süre kapatan ülkeler arasında
Eğitim Sen “2020-2021 Eğitim-Öğretim Yılı Sonunda Eğitimin Durumu” raporunda, uzaktan eğitimdeki eşitsizlikten, ataması yapılmayan öğretmenlere kadar pek çok soruna değindi.
Fotoğraf: Pixabay
Eğitim Sen “2020-2021 Eğitim-Öğretim Yılı Sonunda Eğitimin Durumu” raporunu yayımladı.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO verilerine göre, 31 Mayıs 2021 itibarıyla 210 ülkenin 116’sında okullar tamamen açık, 58’inde kısmen açık, 13’ünde ara tatil, 23’ünde ise kapalıdır. Başka bir ifade ile 210 ülkenin yüzde 55’inde okullar tamamen açık, yüzde 28’inde kısmen açık, yüzde 6’sında ara tatil, yüzde 11’inde ise kapalıdır.
UNESCO’nun verilerine göre, Kovid-19 pandemisi dünyada 1,6 milyardan fazla çocuğun eğitimini etkilemiştir.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF’e göre, Covid-19 salgını sonucunda milyonlarca çocuğun çocuk işçiliğine itilmesi riski artmıştır.
“Türkiye 2020-2021 eğitim öğretim yılında iş günü itibarıyla okulları en uzun süre kapatan ülkeler arasındadır” denilen raporda, “Kovid-19 salgını tedbirleri kapsamında, TRT EBA, EBA ve canlı dersler kullanılarak uzaktan eğitim yoluyla başlayan 2020-2021 eğitim öğretim döneminde, 15 Şubat’tan itibaren kademeli yüz yüze eğitime geçiş yapılmıştır. 1 Mart’tan itibaren kimi yerde yüz yüze ve kimi yerde uzaktan eğitim şeklinde faaliyetlere devam edilmiş, alınan tam kapanma tedbirleri kapsamında ise 29 Nisan-17 Mayıs arasında uzaktan eğitim uygulanmıştır” hatırlatması yapıldı.
Raporda şu noktalara değinildi:
UZAKTAN EĞİTİM, EĞİTİME ERİŞİMDEKİ EŞİTSİZLİK VE ADALETSİZLİKLERİ DERİNLEŞTİRDİ
Pandeminin ilk aylarında uzaktan eğitimden kopan çocukların sayısı 6 milyon civarındayken MEB Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünün son açıklamasına göre, 21 Eylül 2020- 30 Nisan 2021 tarihleri arasında ancak 12 milyon 805 bin öğrenci EBA’yı etkin biçimde kullanmıştır. Zorunlu eğitime kayıtlı öğrenci sayısı 18 milyon 241 bin 881’dir. Bu veriden özel okul öğrencileri çıkarıldığında, 4 milyonu aşkın öğrencinin hem uzaktan eğitimden, hem de yüz yüze eğitimden uzak kaldığını söylemek mümkündür. Uzaktan eğitime katılan öğrencilerin yüzde 60’ının dersleri yalnızca cep telefonundan izleyebilmesi ve öğrencilerinin derslere katılım sürekliliğine ilişkin bilgi bulunmaması eğitime erişemeyen öğrenci sayısının çok daha yüksek olması ihtimalini güçlendirmektedir.
Uzaktan öğretme sürecinde ortaya çıkan kayıplar her öğrencide farklı düzeyde yaşanmıştır. Yoksul ailelerimizin çocuklarında, mülteci çocuklarda, anadili farklı olan çocuklarımızda, özel eğitime ihtiyaç duyan çocuklarımızda öğrenme ve beceri kayıpları çok daha yüksektir. Her bölge, il ve ekonomik düzeye göre, tüm okullarda ayrı ayrı çalışma ekipleriyle bu kayıpların düzeyinin tespit edilmesi ve bilimsel veriler ışığında kapsamlı, uzun vadeli bir telafi programının hazırlanması gerekmektedir.
‘UZAKTAN EĞİTİM’ SÜRECİNDE EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN YAŞADIĞI SORUNLAR
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, pandemi süresince en az 157 öğretmen ve idari personelin yaşamını yitirdiğini açıklamıştır. Özellikle eğitim emekçilerinin aşılama sürecinin gecikmesi, çok sayıda meslektaşımızın hayatını kaybetmesine neden olmuştur.
Türkiye’de uzaktan eğitim süreci, eğitim ve bilim emekçilerinin emeği ve yoğun çabası eşliğinde hayata geçirilmiştir. Eğitim ve bilim emekçileri, evlerini fiilen okul haline getirmiş, bilgisayar, internet erişimi, öğretim materyalleri gibi araçlar bireysel çabalarla sağlanmış veya satın alınmıştır. Yasalarla tanımlanmış sekiz saatlik çalışma süresi öğrencileri ve velileri desteklemek üzere daha uzun saatlere, akşam saatlerine ve hafta sonlarına kadar uzamıştır.
Özellikle kadın emekçilerin yoğun ev içi emeği, eğitim alanının genel görünmezliği durumunun uzantısı olarak daha da görünmez kılınmıştır.
Eğitim emekçileri bazı illerde pandemi gerekçesiyle ‘geçici görevlendirme’ ile zaman zaman polis kontrol noktalarında ateş ölçmek ya da kalabalık yerlerde bilgilendirme broşürleri dağıtmak için görevlendirilmiştir. Farklı illerde, eğitim emekçilerinin filyasyon ekiplerinde ya da çağrı merkezlerinde çalışmak için görevlendirildiği görülmüştür. Bu tür uygulamaların çoğu sendikamızın ve kamuoyunun tepkisi üzerine iptal edilmiştir.
Pandemi sürecinde seyreltilmiş sınıflarda yüz yüze eğitim kararı alınmasına rağmen gerekli öğretmen ve yardımcı personel atamalarının yapılmamış olması, hem öğrencileri hem de eğitim emekçilerini mağdur etmiştir. Bazı okullarda yeterli sayıda öğretmen bulunmadığından, ücretli öğretmen görevlendirilmediğinden, tek sınıf öğretmenine birden fazla sınıf tanımlanmıştır.
KAMU KAYNAKLARI ÖZEL OKULLARA AKTARILMAYA DEVAM EDİYOR
Milli Eğitim Bakanlığının resmi verilerine göre, eğitimde 4+4+4 uygulamasının başlamasından bu yana devlete ait ilkokul sayısı 5 bin 369 azalmıştır. Aynı dönemde devlet okullarına giden öğrenci sayısındaki azalış ilkokulda 420 bin 602, ortaokulda ise 271 bin 261 olmuştur. Aynı döneme özel okul ve özel okula giden öğrenci sayısı açısından bakıldığında karşımıza bambaşka bir tablo çıkmaktadır.
2020-2021 eğitim ve öğretim yılı itibarıyla örgün eğitimin tüm kademelerinde toplam 14 bin 466 özel okul bulunmaktadır. 2002-2003 eğitim öğretim yılında özel okullarda okuyan öğrencilerin oranı sadece yüzde 1,9 iken 2019-2020 eğitim ve öğretim yılı sonu itibariyle özel okullarda kayıtlı öğrencilerin toplam öğrenci sayısına oranı yüzde 8,81’e ulaşarak tüm zamanların rekoru kırılmıştır. 2021 itibariyle örgün eğitim içindeki özel okul sayılarının toplam okul sayısına oranı ise yüzde 20,2’ye çıkmıştır. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Meclis’te daha önce yaptığı bütçe sunuş konuşmasında 2021 yılında özel okullara toplam 891 milyon TL eğitim desteği verilmesinin planlandığını açıklamıştır.
İlkokul 3. ve 4. sınıf öğrencileri için öğrenci başına 4 bin 610 TL; ortaokul 7. ve 8. sınıf öğrencileri için öğrenci başına 4 bin 850TL; ortaöğretim 10., 11., ve 12. sınıf öğrencileri için öğrenci başına 4 bin 850 TL ödeme doğrudan kamu kaynakları üzerinden yapılmıştır.
4+4+4 öncesinde özel liselere giden öğrenci sayısı 138 bin 164 iken, aradan geçen süre içinde bu sayı 4 kat artış göstererek 557 bin 472’ye yükselmiştir.
MEB BÜTÇESİ VE EĞİTİM YATIRIMLARININ DURUMU İÇLER ACISI
MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2002 yılında yüzde 17,18 iken, eğitim hizmetlerinin sunumu açısından çok önemli olan bu rakam 2009’da yüzde 4,57’ye kadar gerilemiştir. MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay geçen yıla (yüzde 4,65) göre artmış (yüzde 7,69) gibi görünse de, 19 yıl önceki oranının çok gerisindedir. Bugüne kadar hazırlanan MEB bütçelerinin bizlere gösterdiği en açık gerçek, eğitimde yaşanan yoğun ticarileşme sürecinin, artarak devam edeceği, velilerin cebinden yapacağı eğitim harcamalarının belirgin bir şekilde artacağıdır.
ATAMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMENLER SORUNU VE EMEKLİ OLAN ÖĞRETMENLER
Türkiye çapında eğitim öğretim hizmet kolunda görev yapan 974 bin 837 öğretmenin (87 bin 741’i eğitim yöneticisi) yüzde 71’i (693 bin 22) son 19 yıl içinde atanmıştır. Aynı süre içinde KPSS’ye giren her 100 öğretmenden sadece 16’sının ataması yapılmış, geriye kalan 84 işsiz öğretmen ya tekrar sınava girmek ya da başka alanlarda çalışmak zorunda bırakılmıştır. Ataması yapılmayan öğretmenlerin zorunlu olarak meslekleri dışında işler yapmaya zorlanması ve meslekleri ile ilgisi olmayan alanlarda çalışmak zorunda bırakılması Türkiye için utanç vericidir.
"MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ"
Eğitim sisteminde yaşanan sorunlar, elbette ülkedeki ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda yaşanan gelişmelerden ayrı ve bağımsız değildir. Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okul öncesinden üniversiteye kadar bilimin ve laikliğin değil, milliyetçiliğin, ayrımcılıkların ve inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde eğitim ve bilim emekçileri olarak kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelemizi sürdüreceğimiz bilinmelidir.
Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın.
(HABER MERKEZİ)