23 Haziran 2021 00:01

Egemenlerin kararını kabul etmeyeceğiz!

Bu hükümetin tüm halkı ve tüm azınlıkları kapsayan bir hükümet olmadığını, sadece kendisiyle birebir aynı görüşü paylaşan insanların devleti olduğunu biliyorum.”

Egemenlerin kararını kabul etmeyeceğiz!

Fotoğraf: Evrensel

Baran ÖZ

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi

Çekilme kararı 1 Temmuz’da yürürlüğe girecek İstanbul Sözleşmesi, hükümetin “Yaptık, oldu” şeklinde süregelen yönetiminin bir parçası olarak kaldırılmaya çalışılıyor. Bir gece ansızın çoğumuzun sosyal platformlarda kaldırıldığı haberini okuduğu sözleşmenin metninde cinsiyet, cinsel yönelim, cinsel kimlik, yaş, sağlık ve engellilik durumu, medeni hal, göçmen ve mültecilik gibi durumlarda ayrımcılık yapılmaması gerektiği vurgulanıyordu ve halihazırda yürürlükteyken bile yeterince etkin uygulanmıyordu. Yapılacak bu değişikliğin Türkiye toplumunda nelere yol açacağı, sözleşmenin yürürlükten kaldırılmasının kendileri için ne anlam ifade ettiğini ve buna karşı ne yapılması gerektiğini Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri ile tartıştık.

“GÜZEL BİR GELECEK İÇİN MÜCADELE ETMELİYİZ”

“İstanbul Sözleşmesi’nin adını daha önce duysam da bir gece aniden kaldırılması sonrası verilen tepkiler daha detaylı araştırmamı sağlamıştı” diyen İpek “Eşitsizliği iliklerine kadar deneyimlemiş, şiddet yaşayan hatta hemen her gün yaşam mücadelesi veren onca kadını barındıran bu coğrafyada; kadınların haklarının, özgürlüğünün ayrım yapılmadan savunulduğu, üzerinde düşünülmesi gereken ancak önemsenmeyen pek çok konuya değinmiş, uluslararası bir sözleşmeyle korunuyor olması büyük bir anlam ifade ediyordu” diye ekledi.

Sözleşmenin kendisini güvende hissettirdiğini söyleyen İpek, “Kadına şiddet olaylarının bu denli arttığı bir dönemde gerekli önlem alınmaması bile başlı başına bir problem iken bu dönemde kadını koruyan sözleşmenin hukuksuz bir şekilde kaldırılması bu şiddet problemini çözmekten öte körükleyecektir” dedi. İstanbul Sözleşmesi yürürlükteyken ne kadar efektif olduğunu ya da ne kadar kadının sözleşmeden haberdar olduğunun tartışılabileceğini belirten İpek, “Bunlar oturulup üzerine tartışılacak konular ama şu an için önceliğimiz bu olmamalı. Odaklanmamız gereken şey, belki de haklarımızın elimizden alınmasının miladı olacak bu feshi engellemek, mücadelenin bir parçası olup sözleşmeden çekilme kararını geri çevirmek adına neler yapabileceğimizdir. Çünkü herkesi etkileyecek bu olay güvende hissettiğimiz, güzel bir gelecek için hep birlikte mücadele etmemizi gerektirmekte” diye konuştu.

“SÖZLEŞMEDE YER ALMAYAN MADDELERİ VARMIŞ GİBİ GÖSTERİLİYOR”

İstanbul Sözleşmesi’nin toplumun bir kısmı referandum maddelerini okumaksızın partiye oy verircesine kaldırılması gerektiğini savunduğuna değinen Tarık, diğer kısmın da hükümetin sözleşmede yer almayan maddeleri varmış gibi göstermesiyle aile içi düzenin bozulduğu, toplumsal ahlakın yıprandığı gibi iddialara doğruluk payı verdiğini söyledi.

Geçtiğimiz yıl 409 ve henüz yarısına yeni ulaştığımız bu yıl 176 kadının katledildiği bir ülkede hükümetin de kadınların, LGBTI+’ların katillerinin karşısındaki caydırıcı bir sözleşmeyi kaldırmak istemesini aklının almadığını belirten Tarık, “Aile yapısının bozulduğunu öne sürenlerin ülkede her gün haberlerde duyduğumuz ensest ilişkilerin, aile içi tecavüzlerin, şiddetin, fiziksel ve psikolojik istismarın tamamını görmezden gelip amaç olarak sözde erken yaşta evlilik adı altında pedofiliyi meşrulaştırmayı ve kadını psikososyal benliğinden koparmayı hedeflediğini düşünüyorum” dedi.

“BU HÜKÜMET KENDİSİYLE AYNI GÖRÜŞTE OLANLARIN HÜKÜMETİ”

Tarık sözlerini şöyle sürdürüyor, “Aile yapısından bahsetmişken toplumsal ahlakın bozulacağını düşünenler için de şu cümleleri kurmam gerekir. Korkuyorum. 23 yaşında bir erkeğim. LGBTI+ birisi olarak, sevdiğim kişiye sevgimi gösterdiğim sırada öldürülebilecek olmaktan korkuyorum. Karaman’da Ensar Vakfı’nda 8-10 yaşlarında 45 çocuğa tecavüz edildiğinde ‘Bir kere olması karalamak için gerekçe olamaz’ diyen bir Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının hakkında soruşturma gerçekleşmediği için ayakta alkışlayıp kendisini tebrik eden bir topluluğun, iki yetişkinin rızası olarak ve kimseyi taciz etmeden birbirlerini sevmeleri gerekçesiyle biri tarafından yaşama hakları ellerinden aldığında katili ayakta alkışlayacaklarını bildiğim için korkuyorum. Çünkü bu hükümetin tüm halkı ve tüm azınlıkları kapsayan bir hükümet olmadığını, sadece kendisiyle birebir aynı görüşü paylaşan insanların devleti olduğunu biliyorum. Zira, sevgiden korkan insanların kalplerinin taş kesildiğini ve gözlerini kendi ışıltılı avizelerine döndükleri sürece kime ne olduğunu umursamadıklarını biliyorum. Bu toplum ve aile yapısı çok uzun zamandır insan haklarını, sevmeyi sevilmeyi, saygıyı ve en önemlisi insanlığı unutmuş, kokuşmuş kelimelerden ibaretler”  

“BİR ARAYA GELEREK SESLERİMİZİ DUYURMALIYIZ”

İstanbul Sözleşmesi için birçok eylem, birliktelik ve platform kurulduğu ama bunun henüz hükümeti geri adım attıracak bir noktaya ulaşmadığını söyleyen Tarık, “Ben bu kadar korkuyorken, sevdiklerim korkuyorken, itiraz eden onlarca insan varken neden yeterli miktarda direniş sergileyemiyoruz? Çünkü az önce de ifade ettiğim gibi, bu hükümet yüzlerini sadece bir kesime dönmüş bir topluluktan oluşuyor. Varıyla yoğuyla karşı çıkanların canını yakıyor. Diğer bir kesim ümitsiz, bir kesim ise tüm benliğiyle savaşıyor. Hepimiz ortak bir çatıda toplanmakta güçlük çekiyoruz. Takdire şayan bir direniş olan Boğaziçi, bu isim altında birlik oldu. Keza insanların, ülkenin dört bir yanında küçük veya büyük topluluklar oluşturması seslerimizi duyurmamız daha kolay olacak” dedi.

“SÖZLEŞME İÇERİĞİ DERİNLEMESİNE ANLATILMALI”

Sözleşmenin feshi benim için kadın erkek eşitliğinden ne denli korkulduğunun bir göstergesi olduğunu söyleyen İpek, “Toplumdaki ayrıcalıklı grupların bu ayrıcalıkları kaybetmeme çabası… Bu noktada bencil olmanın kimseye iyi gelmeyeceği fark edilmeli. Bu sözleşmenin içeriği derinlemesine anlatılmalı” diye konuştu. Kadınların mücadelesinin kadınlarla sınırlı kalmaması gerektiğini ifade eden İpek, “İstanbul Sözleşmesi’nin feshini engellemek için verilen mücadelenin güçlenmesi için önce toplumda ulaşılabilen her kesime bu konuda bilgilendirme yapılmalı. Bu şekilde daha verimli ve güçlü sonuçlar alabileceğimizi düşünüyorum. Kalbim yaşamak isteyen, emek harcayan, var olmaya çalışan tanıdığım tanımadığım her kadınla” dedi.

Evrensel'i Takip Et