Bir anlık öfke değil nefret ikliminin sonucu
“Bu olayın bir anlık öfkeyle gerçekleşen bir şey değil, bu sürecin adım adım işlendi ve bu saldırılara yol açıldı. Kimse bir sabah uyanıp ben HDP binasını basayım, birilerini öldüreyim demez.”
Fotoğraf: Mehmet Emin Mengüarslan/AA
Selin KURŞUN
Ankara
HDP’ye karşı yıllardır sürdürülen dışlama ve kriminalize etme politikalarının sonuçlarını hep beraber yaşamaya, tecrübe etmeye devam ediyoruz. Biz de gençlerle HDP İzmir İl Örgütüne yapılan saldırıyı nasıl değerlendirdiklerini konuştuk.
ASIL SUÇLU AYRIMCILIK VE ŞİDDETİ BESLEYENLER
Mervan Batman’da doğmuş, orada büyümüş. İzmir Demokrasi Üniversitesinde tıp kazanıyor. Arkadaşımızla bu saldırıyı konuşmaya başlıyoruz. Bu olayın bir anlık öfkeyle gerçekleşmeyeceğini, bu sürecin adım adım işlendiğini ve bu saldırılara yol açıldığını anlatan Mervan, “Kimse bir sabah uyanıp ben HDP binasını basayım, birilerini öldüreyim demez” diyor. “Bizim ölümüze bile saygı duymayan bir zihniyet var” diyerek yaşadıkları zorlukları, karşılaştıkları zorbalıkları anlatıyor. Bu saldırının taşlanan arabalarla, yazlık işçilere saldırılarla yaklaştığını belirtiyor. “Kabul edilmese bile bizi hep kötüleme var, Batman’dan geliyorum deyince bana kötü bakılıyor. Binaya yönelik saldırı bizim düşüncelerimize yapılan bir saldırıdır, saldırıdan sonra bile duyduğum şeylerden biri ‘HDP bize hep ölüm getirdi’ oldu. Kendi bölgesindeki insanların sorunlarını, fikirlerini dile getirmeye çalışan bir parti ve böyle bir saldırıda bile onları suçlayan var.”
Saldırıların sürekli olduğunu belirten Mervan, Batman’da da pek çok olayın yaşandığını söylüyor, dışlandıklarını anlatıyor. “Yandaş medya yerine doğruları gösteren bir medyamız olsaydı bu kadar öfke doğmazdı bize karşı” diyen arkadaşımız, bilinçlenme olmadan bu sorunun çözülemeyeceğini söylüyor. “Kökünden bitirmek için sorgulamak önemli, birincil kaynaklardan kötü şeyler yaşayan insanların yaşadıklarını öğrenip medyaya yansıtmaya daha çok ihtiyaç var” diye ekliyor.
Bahar ise Ankara’da yaşıyor ve şu anda ODTÜ’de okuyor. Bahar’ın ilk yorumu ise iktidarın halka nefret aşılama yoluyla ilerlediği yönünde. Eylemi gerçekleştirenin suçunun çok büyük olduğunu ancak bu olayın büyük çerçevesini görmenin de çok önemli olduğunu düşünüyor. Mevcut iktidarın yanındaki muhafazakar kesimi tutmak için farklı görüşlere saldırdığını düşünüyor.
Efe ve Enver ise Ankara’da büyümüş diğer iki arkadaşımız. Efe HDP’yi çoğu konuda haklı görmüyor ancak bina basmayı vandallık olarak değerlendiriyor ve yanlış buluyor. Efe, “Birçok kadın evde şiddete uğruyor Emniyet’e gidiyor, HDP’lilere tehditler oluyor Emniyet’e gidiliyor ama Emniyet görevini yapmıyor” diyor. Enver ise bu saldırıların devamının geleceğini düşünüyor ve iktidarın korktuğunu belirtiyor.
SALDIRILARA DAHA FAZLA TEPKİ GÖSTERİLMELİ
Mizgin de bu süreci çok yakından takip edenlerden birisi, Urfa’da büyümüş ve yaşadığı şehrin, ailesinin pek çok yerde eleştirildiğine tanık olmuş. İzmir Demokrasi Üniversitesinde tıp okuduğu için çok mutlu, çünkü babasının tek dileği bir an önce kızlarının başarıyla okullarını bitirmesi. Saldırıya gelen sürecin hedef göstermelerle ilerlediğini düşünüyor. “Ben Urfa’da yaşıyorum deyince bana kerpiçten evlerde mi yaşıyorsunuz diye soruyorlar” diyor Mizgin. “Doğu, bizler her zaman karanlık, yasaklı gösterildik. Bizlere hep ileri olan Batı dendi. Bölge hep terör yeri olarak gösterildi ve bizlere düşman olundu. İki çocuğunuz olursa ve siz sadece birisini eğitir, onun üstüne düşerseniz elbette o çok daha gelişir. Kimse buraya okumaya, çalışmaya gelmek istemiyor. Sanki aşiret kavgalarından, terörden başka bir şey yok burada. Bizler de insanız, burada da insanlar yaşıyor. AVM olduğunu duyunca şaşıran arkadaşlarım var” diye de ekliyor. Ciddi bir algı yönetimi olduğunu düşünen arkadaşımız kendilerine karşı pek çok ön yargının olduğunu anlatıyor: “Annem benim adımı koymak istememiş başta, küçükken anlamazdım şimdi anlıyorum neyden korktuğunu, adımı duyunca kaçanlar bile var.”
Mizgin, sesi kısılan insanların sözcüsü olduğunu düşündüğü HDP’nin maruz kaldığı saldırıyı, yüzyıllardır süren bir baskının sonucu olarak değerlendiriyor. Katliama karşı çıkan sesler de çok yetersiz diyor. Konuşturulmayan Kürtlerin sesi, kimsenin görmediği insanların sesi olan bir partiyi susturma çabaları olduğunu düşündüğü bu saldırıların çok daha büyük tepkilerle karşılanması gerektiğinin altını çiziyor.