23 Haziran 2021 01:00

Yarın değil şimdi yalnız değil hep birlikte

Emek Gençliği MYK üyesi Ender Şiar Argın: “Gençlik mücadelesinin tarihi, birikimi bize bir yol haritası çiziyor. Yapmamız gerek bu haritayı mevcut koşullara uygun olarak takip etmek."

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Taylan Özgür DELİBAŞ

İstanbul

Emek Gençliği “Yarın değil şimdi yalnız değil hep birlikte” ismiyle yaz dönemi çalışmasına ilişkin bir slogan etrafında Türkiye gençliğini örgütlenmeye ve talepleri için mücadele etmeye çağırdığını duyurdu. MYK üyesi Ender Şiar Argın’la gerçekleştirdiğimiz röportajla son birkaç aylık süreçte gençliğin güncel sorun ve ihtiyaçlarını, mücadelenin olanaklarını konuştuk.

1-Türkiye gençliği son birkaç aydır oldukça yoğun bir gündemin içinde. Güncel tartışmalar ışığında geleceğine, seçimlere, eğitimine ilişkin tartışmaları sürdürmeye devam ediyor. Türkiye gençliği ne yaşıyor?

Türkiye uzunca bir süredir çeşitli siyasal gerilimler ve ekonomik krizin yansımalarıyla bir cendere içerisinde. Tek adam yönetiminin devletin ve sivil toplumun bütün kurumlarında örgütlenerek iktidarını kurumsallaştırmak üzere attığı adımlar baskı ve zorun şiddetinin yükselmesi olarak bütün toplumsal kesimlere yansıyor. Sıkça dillendirildiği biçimiyle bir yönetme krizinden, beceriksizlikten bahsedemeyiz. Tek adam yönetimi, arkasındaki tekelci sermaye fraksiyonları ve çeşitli gerici örgütlerle korumaya çalıştığı iktidar blokuyla doğrudan bir yönetme pratiği hayata geçiriyor. Başka türlü çeşitli boşluklarla süreksizlik durumlarıyla yönetmesinin imkânı olmadığını biliyor. Toplumsal muhalefetin sızacağı her çatlağın başına daha büyük sorunlar açacağının farkında. Ama süreklilik halinde bir rejim inşasını da gerçekleştiremiyor. Ne yaparsa yapsın orasından burasından dökülen, kırılan parçaları oluyor. Halının altına süpürmeye çalıştıkça daha büyük parçalar dökülüyor. Sedat Peker’in videolarında gördük en son. Yine AKP içerisinde önemli hiziplerden bahsediliyor. Yekpare ve muktedir bir siyasal parti görünümünden hızlıca uzaklaşıyor AKP. MHP ile ortaklığına çok daha bağımlı halde. Çok büyük kopuşlar şeklinde olmasa da ittifak yaptığı sosyal kesimler ve oy aldığı emekçi sınıfların AKP’yle kurduğu gönül bağında da ciddi çözülmelerden bahsediyoruz. Bu koşullarda yapacağı en rasyonel tercih baskıyı ve zoru arttırarak, güç tahkimini bütün toplumsal yaşam alanlarına yayarak iktidarını ayakta kalmaya zorlaması. Bugün bunu yaparken çok büyük dirençlerle de karşılaşmıyor.

GENÇLER EĞİTİM SÜREÇLERİNDEN KOPARILDI

Bir de ekonomik kriz ve salgın yönetiminin bütün yükünün emekçi sınıfların ve onların genç kuşaklarının üzerine yıkıldığı bir tablo eşlik ediyor bu siyasal gerilim ortamına. Özellikle genç işsizliğin önlenemez yükselişi ciddi bir sorun olarak duruyor. Genç işçilerin önemli bölümü de düşük ücret-esnek çalışma, güvencesizlik vb. çalışma piyasasının çeşitli dayatmalarıyla karşı karşıya. Aldığı ücretten gerçekten memnun olan genç bulmak çok zor ülkede. Öğrenci gençliğin de genç işsizlik sorunuyla başı büyük dertte. Artık işsizlik durumu uzak bir gelecek değil yanı başımızda bizi bekleyen hatta içine çeken bir pozisyon olarak beliriyor. Zaten uzaktan eğitim süreciyle birlikte öğrenci gençlik-işçi gençlik gibi ayrımların da silikleştiğini görüyoruz. Okurken çalışanlar, sınava hazırlanırken çalışanlar, çalışırken sınav şansını deneyenler, okurken işsiz kalanlar vs… Artık yalnızca okumak gibi bir ana gündem ile meşgul olan genç sayısı çok az Türkiye’de. Pandemi dönemi bu tabloyu daha da kararttı. Çünkü uzaktan eğitim süreci felaket geçti. Liseliler eğitim sürecinden kopalı çok olmuştu da üniversite öğrencilerinin de ciddi ölçüde üniversite yaşamından, gündeminden koptuğu bir tablodan bahsedebiliriz.

Toplamda kendi ülkesinde bir gelecek görmeyen bir gençlik kuşağından bahsediyoruz. Bu tablo başka ülkelerde çok farklı değil. Ufak nüans farklılıkları var ama dünya kapitalizmi dünya gençliğine gelecek sunmakta epey zorlanıyor. Gençlik içerisinde mutsuzluk oranlarını tespit eden tablolar görüyoruz. Türkiye’de gençlik içerisinde anti-depresan kullanımlarının artmasından bahsediliyor uzun bir süredir. Gelecek kaygısı, işsizlik, yoksulluk gibi politik sorunlar da eklenince stres ve kaygı bozukluğuyla baş başa bırakılan, mutluluk ve sosyallik olanakları daralan, ruhsal sorunlara terk edilen bir gençlik kuşağından bahsediyoruz. Ruhsal hastalıkların politize olmasının bu kadar kolay kabul edilebildiği pek fazla dönem yok dünya tarihinde.

KARANLIK TABLO KARŞISINDA MÜCADELENİN BUGÜNDEN ÖRÜLMESİ ŞART

2-Peki, Türkiye nereye gidiyor? Geleceksizlik vurgusu bugün hemen her politik/güncel tartışmada karşımıza çıkıyor. Nasıl bir gelecek bekliyor Türkiye gençliğini?

Türkiye’nin gidişatının pek sağlıklı olmadığı ve müdahale edilmediği koşullarda çok karanlık bir tablonun bizi beklediği aşikâr. Yeni bir döneme giriyoruz. Sedat Peker gibi bir figür, ülkücü bir mafya lideri her gün yeni iddialarla karşımıza çıkıyor. Bir gün bizim kredi borçlarımız için kapımıza dayanan Ziraat Bankası’nın Demirören’e geri ödemesiz krediler verdiğini öğreniyoruz, ertesi gün hangi otele hangi marinaya hangi çetelerin ve iş insanlarının çöktüğünü öğreniyoruz. Devlet ve mafya ilişkisi Türkiye’ye özel değil elbet, tüm dünyada örnekleri var ama Türkiye gençliği yeni tanışıyor bu gündemle. Susurluk’tan haberi olmayan bir gençlik kuşağından bahsediyoruz, ki bu normal bir durum. Yeni bir kuşağın, sosyal alanlarından koparılmış, örgütleri dağıtılmış, bir araya gelme mekanizmaları felç edilmiş, bireyci-kişisel gelişimci zırvalarla kuşatma altına alınmış, sosyal mücadeleler ile arasına bilinçli bariyerler örülmüş, siber dünya ile daha haşır neşir olan bir kuşağın bu gündemle tanışması yeni bir durum. Elbette habersiz bir gençliğin uyanışı gibi karikatürleştirmelerin yersizliği bir kenarda ama bu çok korkunç bir gündem. Türkiye gençliğinin geleceğinden duyduğu kaygı zaten tepe noktalarına ulaşmıştı. “Daha fazla ne gelebilir başıma” diye düşünen bir gencin Sedat Peker ile tanışmasını, devletin, siyasetin, özel sektörün, bütün kirli dünyasıyla baş başa kalmasını düşünelim. HDP İzmir İl Bürosu’nda öldürülen akranımız Deniz’den de gördüğümüz üzere siyasi cinayetlere varan bir siyasal gerilim noktasından bahsediyoruz. Üstüne ekonomik kriz ve gençliğin sosyal alandaki varoluş sorunu da eklenince çok karanlık bir gelecek var karşımızda. Öyle kendiliğinden dağılacak gibi de değil. Düzen muhalefetinin, CHP’sinden İYİP’ine düzenin sadık partilerinin gerilimden uzak itidal çağrılı ve her türlü yakıcı sorunu seçime havale eden dahiyane taktiğiyle de çözülecek bir kriz ortamından bahsetmiyoruz. Düzen içi bir iktidar değişikliğinin, seçime gidebilecek denli demokratik teamüllerin kalması için bile bugünden mücadelenin örgütlenmesi şart.

3-Öne çıkan mafya, devlet siyaset ilişkisine dikkat çektin. Bu tartışmalar neye işaret ediyor? Bu videolardan nasıl sonuçlar çıkarıyor gençlik kesimleri? Veya nasıl sonuçlar çıkarmalı?

Bu videolardan gençliğin yekpare sonuç çıkardığını söyleyemeyiz elbette. Sedat Peker’i haklı bulan gençlerin de Soylu’nun arkasında duran gençlerin de olduğunu biliyoruz, özellikle işçi gençlik içerisinde. Elbette sosyal medyada çok tartışılanın aksine bir kahramanlaştırma, ikonlaştırma durumundan bahsetmek mümkün değil. Türkiye gençliği sanıldığının aksine siyasal gelişmeleri analiz etme noktasına başarılı bir toplumsal kesim. Öyle bir mafya liderinin peşine takılacak bir apolitizmden bahsedemeyiz. Ancak Sedat Peker’in yaptığını “muhalefetin yapması gereken” iş olarak görme eğilimi de yok değil. Bu da “iktidarı sıkıştırma” bağlamında söyleniyor genel olarak. Elbette kimden geldiğinden bağımsız olarak iktidarın işini zora sokacak her ifşa bugün tartışmaya değerdir. Özellikle devlet-sermaye-mafya üçgeninin faş edildiği olaylar teşhir malzemesi haline getirilebilir, getirilmelidir. Ancak buradan çıkarılacak sonuç bellidir; Türkiye başından aşağıya devlet aygıtından iş dünyası diye anılan steril ortama kadar çamura batmış durumda. Bu çamur düzen siyasetinin doğrudan sonucudur. Emekçi sınıfların, gençliğin çıkarına olmayan her aygıt ve alan egemen sınıfların çıkarına hizmet ediyor. E böyle bir tablodan çıkışı da çamura az batanlar-çok batanlar arasında bir siyasi seçim yaparak belirlemek anlamsız. Siyasi partileri aşan bir bataklıktan bahsediyoruz. İşçilerin, emekçilerin, gençlerin karar ve denetleme mekanizmalarına dahil olmadığı her organizasyon öyle ya da böyle birilerine hizmet ediyor. Öyleyse buradan çıkışın reçetesini de ne seçimleri gösteren bir pasifist çizgi ne de bu bataklıktaki deve güreşinin taraflarından biri verebilir. Kendi reçetemizi yazmadığımız sürece seyircilik durumundan çıkmamız çok mümkün değil. Aktörler değişir, paylaşılan alanlar değişir, ama meselenin özü yani rant ve paylaşım kavgası, ülkenin kaynaklarına çökme durumu değişmez.

YENİ DÖNEM YENİ MÜCADELE OLANAKLARINI DOĞURUYOR

4-Yeni bir döneme girildiğinden bahsettin. Bu yeni dönem nasıl bir dönem? Emek Gençliği olarak nasıl değerlendiriyorsunuz bu yeni dönemi?

Yeni dönem dediğimiz şu: Ülke tarihinin en büyük ekonomik krizinden bahsediyoruz, en büyük siyasal gerilim ortamlarından birine şahitlik ediyoruz. Ve bu kaos ortamının nereye kadar süreceğini de kestiremiyoruz. Halk ile egemenler arasındaki potansiyel karşıtlığın bu kadar ayyuka çıktığı örnekler pek yok. İşte bu çatışma ortamının, gençlik ile düzen siyaseti, emekçiler ile kapitalistler, halk ile iktidar vb. bu karşı karşıya gelişlerin belirli mücadele olanaklarını da ortaya çıkardığını söylüyoruz. Yeni dönemden kastımız bu. Bu olanakları değerlendirmemiz gerektiğinden bahsediyoruz. Gençlik kesimlerinin haklarına, ihtiyaçlarına, özlemlerine doğrudan ulaşabilmesinin koşulları bugün çok daha mümkün. Yalnızca bir zorunluluktan değil aynı zamanda bir olanaktan bahsediyoruz. Eksik olan buna cüret edecek, mevcut gidişata müdahale edecek iradenin zayıflığı. Gençlik mücadelesinin tarihi, deneyimi, birikimi bize bir yol haritası çiziyor. Yapmamız gerek bu haritayı mevcut koşullara, mevcut dinamiklere uygun olarak takip etmek.

Peki bu dönemin gençlik açısından nasıl karşılıkları olacak? Gençlik bu bahsettiğin olanakları kullanmak için ne yapmalı?

Az önce bahsettiğimiz siyasal kaos ortamının gençlikte belli çıktıları var. Bir kere daha önceki yıllarda, başka koşullarda çıkar yol gibi gözüken neredeyse bütün yollara beton dökülmüş durumda. Yurt dışına kaçış, nitelikli staj koşulları, isimli bir firmada iş bulma, çalışarak para kazanma ve kendi işinin patronu olma, iyi bir üniversiteye kapak atma, devlet kurumlarında kadro yakalama, hatta iş bulma… Bu olanakların gençlik kesimlerinin önemli bir bölümü açısından olanak durumundan çıktığını kabul etmek gerekiyor. Bütün çıkış yollarının kapatıldığı bir ortamda ne yapılması gerekir? Yeni bir yol açmak gerekir. Yani bu yalnızca bizim mücadele çağrımızla, siyasal perspektifimizle alakalı bir durum değil. Bu bir yandan nesnel bir durum. Türkiye gençliği açısından, kazanılmış ama bugün iktidar tarafından geri alınmış haklarını geri almanın başka çıkar yolu var mı? Sosyal koşullarımızı, sosyal yaşamsal etkinliklerimizi, özlem duyduğumuz pratikleri gerçekleştirmemizin başka yolu var mı? Bizce yok. Türkiye gençliğinin kazandığı ne varsa bugüne kadar mücadele edenler sayesinde var. Kaybettiği ne varsa da mücadele mevzilerimizin kazanımlarımızı korumaya yetmemesi nedeniyle var. Yani çokça konuşulur, bireysel kurtuluş yolları… Bu bireysel kurtuluş yollarının kimileri için tekrar olanaklı hale gelmesi sorunu bile artık örgütlü mücadele sorunu. Bizce bireysel kurtuluş yolları gençlik kesimlerinin bütünü açısından hiçbir zaman bir seçenek olamaz da orası ayrı bir tartışma. O zaman çok fazla seçenek yok. Ya mücadele edeceğiz, bizden alınan her şeyi hatta daha fazlasını geri alacağız ya da birilerinin gelip elimizden bütün kazanımlarımızı almasını izleyeceğiz. Gençliğin bu kaos ortamından çıkışının tek yolu kendi siyasal seçeneğini yaratması, siyasal bir özne olarak mevcut atmosfere müdahale edebilmesi. Başka çıkar yol görmüyoruz.

YARIN DEĞİL ŞİMDİ YALNIZ DEĞİL HEP BİRLİKTE

5- Son olarak; bu yeni dönemi bir sloganla karşılıyor Emek Gençliği. “Yarın değil şimdi yalnız değil hep beraber.” Ne anlatmaya çalışıyor bu slogan? Neye çağırıyor?

Sloganda da vurguladığımız gerçeklik aslında az önce söylediklerimizin sonucu. Gençliğin izlediği, edilgen kaldığı bir pozisyonun değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çokça dillendiriliyor, “gençliğin sorunlarını kimse görmüyor.” E bu işin doğası bu, düzen siyaseti pragmatik işliyor. Birileri neden daha kazançlı ve masrafsız siyaset malzemeleri varken gençliğin sorunlarıyla ilgilensin. Kendi sorunlarımızla kendimiz ilgilenmek zorundayız. Bu ülkenin gidişatı da fırsat kollayacağımız, zamanı gelince müdahale edebileceğimiz bir siyasal ortamı hiçbir zaman mümkün kılmayacak. Ne yapacaksak bugünden yapacağız. Neyi yapabiliyorsak bugünkü gücümüz kadarıyla yapacağız. Her zaman kazanamayabiliriz ama durduğumuz yerden de pek kazandığımız söylenemez. Gençlik kesimlerinde bir tepkiselliğin olduğunu görüyoruz, yer yer somut mücadelelere de dönüşüyor. Ama pusula aramıyor bu tepki. Bu tepkinin pusulasını bulması gerekiyor. Gençliğin kendi sorunları için kendi ihtiyaçları için siyasal ortamın çatışmasının tarafı olması gerekiyor. Emek Gençliği olarak bu slogan ile aynı zamanda bir pusula aramaya çağırıyoruz. Bugünden verilecek mücadelenin yarının habercisi olacağını vurguluyor. Yeni mücadele olanaklarının ortaya çıktığını görüyor ve bu olanaklara göre pozisyon almaya çağırıyoruz. Biz, var olduğumuz her yerde, bütün güçlerimizle gençlik hareketinin ihtiyaç duyduğu mücadeleyi büyüteceğimizi ilan ediyoruz. Ülkenin içine girdiği girdaptan çıkış yollarını yaşadığımız, çalıştığımız yerlerden başlayarak sosyal yaşamın bütün alanlarında arayacağız. Mahallelerde, parklarda, okullarda en geniş gençlik kesimleriyle buluşmaya, bugünden yaratmaya başladığımız geleceği örgütlemeye devam edeceğiz. Türkiye gençliğini de yukarıda bahsettiğimiz pusula etrafında birlik olmaya, gençlik hareketinin ihtiyaç duyduğu yerel birliktelikleri güçlendirmeye, bir araya gelebileceğimiz her alanı ilerletmeye, mücadeleci ve kalıcı mekanizmalar etrafında gençlik mücadelesini ciddiye alınacak bir siyasal özne haline getirmeye yani Türkiye gençliğinin çıkış yolunu örgütlemeye çağırıyoruz. Bu yeni bir çağrı değil elbette ama bugün hiç olmadığı kadar acil bir çağrı.

ÖNCEKİ HABER

Genç işçiler çalışıyor ama aşılanmıyor

SONRAKİ HABER

Kıraç’tan Dardanel’e AKP ve futbol

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa