Yıldız Millet Bahçesi olmasın!
Yaşadığımız kaygı ve endişelerin sebebi de aslında öğrencilerin yalnızca Millet Bahçesi meselesinde değil toplamında okulda yürütülen herhangi bir karar sürecinin parçası olmamasının bir sonucu.
Fotoğraf: Evrensel
Berfin Ezgi TATLI
YTÜ
2019 yılı mart ayında sosyal medya üzerinden haberdar olduğumuz, 2019 Ağustos ayında ise ihalesinin tamamlandığı üniversite öğrencilerinin %95’inin istemediği Yıldız Teknik Üniversitesi Millet Bahçesi projesi; 5 Haziran günü açılışı yapılan diğer on millet bahçesiyle birlikte açılışı yapıldı. Tüm bu gelişmelerle birlikte öğrencilerden büyük bir tepki geldi. Tepkileri ilk olarak sosyal medya üzerinden gördük.
Buraya öğrencilerin Millet Bahçesi’ni neden istemediklerine dair birçok şey yazıldı. Peki gerçekten neden istemiyoruz Millet Bahçesi’ni? İlk olarak önümüze çıkan şey Millet Bahçesi projesinin zamanımızın neredeyse hepsini geçirdiğimiz kampüs yaşantısına olacak etkileri. Örneğin genç bir kadın açısından üniversite ve kampüs alanı diğer bulunduğu alanlara göre kendini daha güvende hissettiği bir alan. Halihazırda kampüs içerisinde taciz, cinsel saldırı gibi olaylar yaşanıyorken Millet Bahçesiyle birlikte bu genç kadınlar açısından ayrı bir güvensizlik oluşturuyor. Kendi alanına doğrudan ve kendisini rahatsız hissedeceği, güvenliğinden tedirginlik duyacağı bir müdahale yapılıyor.
NEDEN KARŞI ÇIKIYORUZ?
Bununla birlikte öğrencilerin kendini böylesi güvensiz hissedeceği, kampüs yaşantısını ve kültürünü olumsuz anlamda değiştirecek bir projenin kararı alınırken, bu kampüs yaşantısını oluşturan bileşenlere fikrinin dahi sorulmaması bu projenin aslında üniversitenin özerk olması gereken yapısına doğrudan bir saldırı olarak karşımıza dikiliyor.
Bunların yanında okulumuzun iktidarın seçim vaatlerini gerçekleştiği bir alan olmamasını ve aslında özerk bir yapıya sahip olması gerektiğini düşündüğümüz için karşı çıkıyoruz.
Bunun yanında elbette kampüse Millet Bahçesi projesiyle birlikte yapılacak giriş çıkışları kabul etmiyoruz. Fakat burada Millet Bahçesi projesi dışında toplamında üniversitelerin varlığını sürdürüş biçimlerine dair tartışmaları yapmak önemli. Çünkü bu giriş ve çıkışları salt bir “ben kazandım geldim kazanamayan gelmesin” ya da çevre halkını küçümseme üzerinden yapmak ve değerlendirmek sağlıklı olmayacaktır. Yıllardır üniversiteleri böylesi kalın duvarlarla ve kapılarla kapatmak tüm bu bilimsel gelişmeleri, bu süreçlerin işleyişini ve aslında temelinde bilimin gelişimini halkın çıkarlarından koparmak anlamına gelmektedir.
BUNDAN SONRA NE YAPMALIYIZ?
Özellikle sürecin başında nasıl bir araya gelinebileceğine dair çeşitli soru işaretleri ve ne yapacağını bilememe durumu vardı. İlk elden en geniş öğrencilerin katılabileceği, fikrini söyleyip tartıştırabileceği bir platform yaratmak adına Twitter’da ses odalarında bir araya gelindi. Açılan ses odasına 400’den fazla öğrencinin katılmasıyla birlikte 7 Haziran için okul içerisinde basın açıklaması, dilekçe verme ve ardından yapılacak forumla bundan sonra sürecin nasıl ilerleyeceğine ilişkin bir tartışma sürdürme kararı alındı. Okulda yüz yüze yapılan foruma Rektörlüğün katılmasıyla birlikte aslında doğrudan sorularımızı muhatabına sormuş olduk. Her ne kadar sorularımıza cevap alamasak da burada okul yönetiminin söylediği şey okul içerisine okulla ilgisi olmayan kişilerin girip çıkamayacağı ve kampüsün biz öğrencilerin olduğu. Fakat bu noktada öğrenciler olarak talebimiz de yönetimin herhangi bir sosyal mecrada, haber kanalında bu alanın Millet Bahçesi olarak yer almayacağına dair resmi bir açıklama yapması. Kampüs sizindir açıklaması bugün öğrencileri ikna etmeye yetmiyor. Çünkü Millet Bahçesi adı altında devam ettiği takdirde yarın tekrar kullanıma açılıp açılmayacağı, işleyişinin, düzenlenen etkinliklerin nasıl olacağına dair bir soru işaretini ve kaygıyı da oluşturuyor.
EN GENİŞ ŞEKİLDE TEMSİL MEKANİZMALARINI KURALIM
Burada yaşadığımız bu kaygıların ve endişelerin sebebi de aslında öğrencilerin yalnızca Millet Bahçesi meselesinde değil toplamında okulda yürütülen herhangi bir karar sürecinin parçası olmamasının bir sonucu. Bugün açısından yaşadığımız herhangi bir zorlukta ne yapacağımızı bilememe hali de her öğrencinin kendi sözünü rahatlıkla söyleyebileceği mekanizmanın eksikliğinden kaynaklanan bir belirsizlik. Bugün ses odalarıyla, anketlerle ortak karar vermemize olanak sağlayan araçları kullanmış olsak da her öğrenciye ulaşılabilen bir noktada olmadığı da aşikar. Ve bu gibi araçlarla mücadelenin sürekliliğini sağlamak da oldukça güç. Burada 2018 yılından beri süresiz ertelenerek elimizden alınan mekanizmanın yani Öğrenci Temsilcilikleri, mücadelemize süreklilik kazandırmak ve her öğrencinin sürecin bir katılımcısı olmaktan öteye geçerek sürecin örgütleyicisi, öznesi olduğu bir durumu yaratmak adına kalıcılığı getirecek yegane mekanizmadır. Bugün Millet Bahçesi ne ilk problemimiz ne de son olacak. Bizlerin parçası olmadığı kararlarla yaşantımıza yapılan müdahaleler farklı biçimlerde devam edecek. Bugün kendi sınıflarımızdan ve bölümlerimizden yükselen bir tartışmayı örmenin ve tüm YTÜ öğrencilerinin işletilen süreçlerde söz sahibi olabilmesinin olanaklarını açabilecek olan mekanizma sınıf sınıf seçilmiş, fakülte fakülte oluşturulmuş temsilciliklerle mümkün olabilir. Çünkü ancak böylesi bir mekanizmayla en geniş kesimlerin ortak taleplerinin temsil edilebilmesi mümkün olabilir.
BÖLÜM BÖLÜM MÜCADELE EDELİM
Hem fiziksel hem de online olarak taleplerimizi dile getirmenin çeşitli yollarını aramalıyız. Bu çeşitliliğinin sağlanabilmesinin koşulu ancak ve ancak kendi sınıflarımızda, bölümlerimizde yürüttüğümüz tartışmalarla mümkün olabilir. Bu süreçte en yakın ve hala devam üniversite öğrencileri mücadelesinden öğrenme ve oradan öğrendiklerimizi okulumuzda deneme girişimlerine girdiğimiz bir durum var. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin mücadelesi, mücadelelerini yürütürken kullandıkları araçlar bugün Yıldız öğrencilerine örnek oluyor ve harekete geçmelerini kolaylaştırıyor. Bugün ilk elden bölümler olarak yapılan açıklamalarda, her bölümün kendine özgü noktalarla talebini farklı bir biçimde dile getirmesi olabilir. Her bölümün kendi içinde gruplar kurduğu, tartıştığı ve ortak bir karar vardığı bu bildiriler oldukça kıymetli. Örneğin Biyomühendislik öğrencilerinin “Kampüsümüzün DNA’sıyla oynattırmayız”, Endüstri Mühendisliği öğrencilerinin “Bu karar değil optimal feasible bile değil” şeklinde bildirilerin kendine özgü ve çeşitliliğe sahip olmaları bölüm bölüm bir araya gelmenin ve tartışmanın bir getirisi. Buradan hareketle bölümlerde oluşturulmuş bu gruplar üzerinden bir şenlik planlamak da bu süreci devam ettirmek adına önümüze koyduğumuz bir plan. Böylece bölümlerde kurulan gruplara dayanan ve o grupların temsilcileriyle bir araya gelerek ortak kararlar etrafında bir etkinliği, en geniş kesimlerle örgütlemek, sürecin katılımcısından öteye geçerek örgütleyicisi haline gelebileceğimiz, yapacağımız çeşitli etkinliklerle bahsettiğimiz alanın bizim olduğunu göstermenin de bir yolu aynı zamanda.