Saldırı yoğun çözüm mücadele
Bu karanlıktan çıkmanın kaçınılmaz yolu bu çürümüş düzeni değiştirmek için yarın değil şimdi, yalnız değil hep birlikte mücadeleye koyulmaktır.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
Emre GÖKMEN
İzmir
Bir süreçtir, içerisinde savrulup duruyoruz. Karanlık bir korku iklimi…Çete liderleri ülke gündemini belirler olmuş. İçişleri bakanından, yandaş medya patronlarına, gazetecilere, milletvekillerine kadar cinayet, rüşvet, yolsuzluk gibi ne kadar kirli ilişki varsa hepsini ortalığa saçıyor. Sermaye, devlet ve mafya arasındaki ilişkilerin varlığı ilk defa duyduğumuz şeyler değildi. Erdoğan ve AKP iktidara geliş sürecinden bugüne dek bu ilişkilerin başrolünü kimseye kaptırmadı. Bu rolü kaptırmazken bütün kirli işlerini de yaptıracak kontra güçlerine her zaman ihtiyaç duydu. Ve ihtiyacı hangi tarikat, hangi mafya, hangi tetikçi ise mutlaka kullandı. Hatırlarız ki Hrant Dink, Uğur Mumcu, Tahir Elçi gibi birçok kişi bu güçlerin tetiğiyle fakat iktidarların azmettiriciliğiyle katledildi. Failleri hala ortaya çıkarılmayanlarla birlikte katillerinin kahraman ilan edildiklerine de şahit olduk. Tetikçisi belli, arkasındaki güç ne kadar görünmez sanılsa da o da belli olan bir saldırı daha geçtiğimiz hafta İzmir’de yaşandı. HDP İzmir İl binasına yapılan saldırıda Deniz Poyraz isimli parti üyesi bir kadın katledildi.
SALDIRININ PLANI PERDEYİ ARALIYOR
Katil kişisel bir hırstan kaynaklı HDP’ye düşman olduğunu ve o gün binada kim varsa hepsini öldürmek için girdiğini ifadesinde açıkça belirtti. Bu açıklamalar olaya kişisel bir hırs kılıfı giydirilmeye çalışıldığının göstergesidir. Şöyle ki saldırının gerçekleştirildiği il binası, İzmir’in göbeğinde ve 7/24 polis gözetiminde bulunan bir yer. Bina önünde polise ait bir çadır var. Ve uçan kuşun kaydının tutulduğunu, görüntülerinin alındığını, binaya belirli periyotlarla baskınların yapıldığını düşünecek olursak bir saldırganın silahını taşıdığı çantayla birlikte elini kolunu sallayarak binaya girebiliyor olması ilk dikkat çeken detaylardan. Bir diğeri ise saldırganın haftalarca o bölgede keşif yapmasına rağmen herhangi bir engelle karşılaşmaması. O gün parti yöneticilerinin ve katılımcıların olacağı bir etkinliğin olması ve son anda ertelenmiş olması da bu saldırının bir tesadüf ve kişisel bir hırstan ibaret olmadığını daha anlaşılır kılıyor. Daha bitmedi… Tetikçinin aylardır poligonlarda atış denemeleri yaptığının kayıtları ve tehditleri sosyal medya hesaplarında mevcut. Para kaynağının nereden geldiği ve saldırıdan önce ve sonra kimlerle irtibatta olduğu sorgulanmadan meselenin kişisel bir sorundan ibaretmiş senaryosu ile tetikçi tutuklandı. Sonu önceden yazılmış bu senaryonun görünen kısımları bunlar. Görünmediği sanılan asıl kısmını görmeye çalışalım… Yalnızca bu örnekler saldırının ne denli planlı ve hedefli olduğunu tam aydınlatmayabilir. Ama mafya-çete ilişkileri bir bir dökülen tek adam iktidarının “Bunlar daha iyi günleriniz, daha neler olacak neler” açıklamaları ve bu sözlerin ardından gerçekleşen saldırı, tetikçinin arkasındaki siyasi gücü ve azmettiricileri daha net görmemizi sağlıyor. Sadece bu da değil, iktidarı boyunca sıkıştığı her dönemi terörize etmekten geri durmayan AKP, Gezi’de açıklamalarıyla saldırının ve ölümlerin artmasına, 2015 seçimlerinde aldığı yenilgiyle ülkeyi bombalara boğarak, “400 vekili verin bu iş bitsin” diyerek saldırmıştı. 10 Ekim Ankara Garı katliamının nasıl planlandığı ve katliama izin verildiği, keza Suruç katliamı da yine hafızalarımızda. Ve daha nice katliam, saldırı, tehdit…
KAYBETTİKÇE SALDIRGANLAŞIYOR
Kaybettiği güçle birlikte karşısında direnen, mücadele eden kesimlerin, muhalif herhangi bir sesin varlığına tahammülü kalmayan Erdoğan ve iktidarı; küçük ortağı, mafyası, çetesi, tetikçisiyle birlikte bu düzene karşı gelen, ses çıkaran her kesime göz dağı veriyor. Bu nedenle saldırıların ve tehditlerin yalnızca HDP’ye yapılmadığı ve yapılmayacağı ise temel bir sorun olarak karşımızda duruyor. Bu koşulları alışılagelmiş bir süreç gibi görmek, saldırıları yalnızca tetikçilerin gerçekleştirdiğini düşünmek, bize dokunmayan yılan bin yaşasın duruşu sergilemek ve dayanışmayı yalnızca taziye mesajlarına sıkıştırmak sorunu esasen anlayamamakla birlikte sorunun çözümüne ulaşmakta da engebe olacaktır. Bu saldırı özerk-demokratik üniversite talep eden gençlere, hayatımızdan ve haklarımızdan vazgeçmiyoruz diyen kadınlara, suyuna ve toprağına sahip çıkarak 5’li çeteye direnen üreticilere köylülere yapılmıştır. Demokrasiden, özgürlüklerden, haktan, hukuktan, emekten yana tüm kesimlere yapılmış bir saldırıdır.
AMASIZ FAKATSIZ BARIŞ VE DEMOKRASİ MÜCADELESİ
Bu noktada çeşitli sebeplerin altına sığınmadan, dayanışmayı taziye mesajlarına, acıya ortak olma çabalarına sıkıştırmadan, amasız, fakatsız barış ve demokrasi mücadelesi esas alınmalıdır. Hedef gösteren, saldırılara zemin hazırlayan, tehditlerle iktidarının devamlılığını sağlamaya çalışan tek adam iktidarının yarattığı korku ikliminin şiddetinin artmayı sürdüreceğini ve genişleyeceğini düşünürsek mücadele etmenin zorunluluğu da kendisini daha da belirginleştiriyor. Bu karanlıktan çıkmanın ve geleceğimizi tek adam rejiminin saldırılarına, kirli ilişkilerine ve yolsuzluklarına teslim etmemenin kaçınılmaz yolu bu çürümüş düzeni değiştirmek için yarın değil şimdi, yalnız değil hep birlikte mücadeleye koyulmaktır.