Neden Kovid-19 aşısı olmalıyız?
Milyonlarca kişi, insanlığın hayat kurtarmak için en iyi silahı olan aşıyı reddediyor. Oysa tarih boyunca aşılar, insanlığın salgın hastalıklarla başarılı bir şekilde mücadele etmesini sağladı.
Fotoğraf: Metin Aktaş/AA
Bir federal yargıç, Houston’da bir hastanede Kovid-19 aşısı olmak istemeyen çalışanların Kovid-19 aşılarının güvenli olmadığını iddia ederek açtıkları davayı reddetti. 12 Haziran 2021 tarihli kararında, ABD Bölge Yargıcı Lynn Hughes’un reddettiği şey, baş davacının aşıların deneysel ve tehlikeli olduğu iddiası idi.
Bu vaka aslında birçok kişinin Kovid-19 aşısının onları bir şekilde öldürebileceğine veya onlara zarar verebileceğine inandıklarını gösteriyor. Ancak halk sağlığı, bulaşıcı hastalıklar ve aşı geliştirme alanındaki bilim insanları olarak, bu iddiaların sadece yanlış olmakla kalmayıp, ölümcül de olduklarını biliyoruz. Bugün ABD’de Kovid-19’dan dolayı hastaneye kaldırılmaların ve ölümlerin büyük çoğunluğunu aşılanmamış insanlar oluşturuyor.
Tarih boyunca aşılar, insanlığın salgın hastalıklarla başarılı bir şekilde mücadele etmesini sağladı - hatta bazılarını yok etti bile. Biz de burada, bulaşıcı hastalıklarla mücadelede aşının oynadığı rolü göz önüne seriyor, faydalarının risklerinden nasıl daha ağır bastığını gösteriyor ve neden herkesin Kovid-19 için aşı olmaya istekli olması gerektiğini açıklıyoruz.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ HIZLANDIRMAK
Aşılar, tıp tarihindeki en çığır açıcı halk sağlığı müdahalelerinden biridir. Bizde zaten var olan ve virüslere karşı en etkili silahımız olan şeyi, kendi bağışıklık sistemimizi harekete geçirir.
Aşılar, bağışıklık sistemine virüsün neye benzediğini gösterir ki böylece vücudumuz, o virüs için özel antikorlar üretebilsin. Bu antikorlar da daha sonra istilacı virüslere bağlanıp onları etkisiz hale getirir veya yok eder.
Antikorların yanı sıra, bağışıklık sistemi aynı zamanda istilacı virüsleri özel olarak aramak, onlara bağlanmak ve onları yok etmek için programlanmış immün aktif lenfositler de üretir. Bu antikorlar ve immün aktif lenfositler, bağışıklık sisteminin virüsleri hızlı bir şekilde tanımasına yardımcı olur ve genellikle virüsün bulaştığı kişi, virüse maruz kaldığını anlamadan virüsü yok eder. Bağışıklık tepkisi, enfeksiyonun etkilerini de küçük semptomlardan biraz daha fazlasına kadar azaltabilir.
VİRÜSLERE KARŞI EN YENİ SİLAH: mRNA AŞILARI
mRNA aşıları, Kovid-19 virüsünün kendisinin değil, yalnızca virüsün hücrelere bağlanmak için kullandığı glikoproteinlerin genetik kodunu içerir. Bu kod, bağışıklık sistemini glikoproteinleri tanıması ve onlara karşı antikor üretmesi için hazırlar. Gerçek Kovid-19 virüsü geldiğinde, bağışıklık sistemi istilacıların glikoproteinine karşı antikorlar yapmaya ve hücrelere girişini engellemeye hazırlanır.
Bu teknoloji, yalnızca Kovid-19 ortaya çıktığında henüz uygulanmamış olduğu yönüyle yenidir. mRNA teknolojisinin testleri 1990’ların başından beri devam etmektedir.
Kovid-19’a karşı bir mRNA aşısı geliştirmek 1 yıl bile sürmedi. Bunun nedeniyse sürecin aceleye gelmesi değil, koronavirüslerin daha önceki salgınlar için zaten detaylıca incelenmiş olmasıydı. Bilim insanları, koronavirüslerin hücrelere bulaşmasını nasıl engelleyeceklerini önceden biliyorlardı.
Çoğu insanın Pfizer ve Moderna aşılarını alırken yaşadığı kas ağrısı ve yorgunluk gibi kısa süreli tepkiler, vücutlarının bağışıklık sistemlerini harekete geçirerek, üretmesi talimatı verilen proteine saldırması nedeniyledir. Bu reaksiyon iyiye işarettir - bu, bağışıklık sisteminizin çalıştığı anlamına gelir. Bunu da unutmayın ki bugün kullanılan aşıların hiçbiri, önlemek için tasarlandığı hastalığa neden olamaz.
AŞILARIN YAN ETKİLERİ
Bunu da söylemek gerekir ki, viral aşılar risksiz de değildir. İnsanlık çok çeşitli olduğu için, nüfusun bir kısmında, aşının bileşenlerinden bir veya daha fazlasına karşı zayıf tepki verenler de olacaktır. Ancak aynı riskler, herkesin güvenle kullanamadığı aspirin veya insülin gibi yaygın, sık kullanılan ilaçlar için de geçerlidir. İnsanlar bu ilaçları kullanmaya devam ediyorlar çünkü faydaları risklerinden çok daha ağır basıyor.
Aşı yapıldıktan kısa bir süre sonra meydana gelen ölümlerin aşıdan kaynaklandığına dair bazı raporlar da mevcuttur. Ancak bu ölümler ile Kovid-19 aşısı arasında doğrulanmış herhangi bir mantıklı bağlantı bulunamamıştır. Bu ölümlerin ağırlıklı bir çoğunlukla tesadüfi olması muhtemeldir. Örneğin, ABD’de her gün Kovid-19 aşılarıyla ilgisi olmadan yaklaşık 7 bin 800 ölüm meydana geliyor. Tüm nüfus aynı anda aşılansaydı, o gün meydana gelen yaklaşık 7 bin 800 ölümün aşıdan kaynaklandığını düşünmek cazip gelebilirdi. Ama bu mantıklı da olmazdı.
İnsanlar aynı zamanda erken aşılama çalışmalarında yaşlı, sıkça da bakımevlerindeki zayıf düşmüş kişilere öncelik verdiğini unutmamalıdır. İlerleyen yaşları ve kırılganlıkları göz önüne alındığında, aşılama sonrası dönemde belirli sayıda kişinin doğal sebeplerden veya yaşlılarda yaygın olan diğer hastalıklardan ölmesi şaşırtıcı değildir. Bu, ölümlere aşının neden olduğu anlamına gelmez.
KOVİD-19 İLE MÜCADELEDE İNSANLIĞIN KOLEKTİF SORUMLULUĞU
Aşılar salgın hastalıklara karşı en güvenli müdahaleler arasındadır ve vücudumuza sentetik ilaçlar sokarak değil, kendi bağışıklık sistemlerimizi salgın istilacıları tanımak ve yok etmek için aktive ederek ve eğiterek çalışırlar.
Salgının bulaşma yolları, sürü bağışıklığına ulaşmak için yeterince yüksek bir seviyede bloke edilirse, virüsün neden olduğu hastalık -ve bazen virüsün kendisi de- azaltılabilir veya ortadan bile kaldırılabilir. Örneğin, çiçek hastalığı, koordineli bir küresel aşılama çabası ile 1980’de ortadan kaldırıldı. Ancak bu, hastalık sadece 20. yüzyılda 300-500 milyon insanın ölümüne sebep olmadan başarılamadı.
Viral aşıların tam olarak etkili olabilmesi için sadece birkaç kişinin aşılanması yeterli değildir. Aşılama uygulamalarına katılmamayı seçenler de, sadece kendilerini sakatlık ve ölüm riskine atmazlar. Ayrıca virüslerin aktif kalması ve mutasyona uğraması ve halihazırda aşılanmış olanlar da dahil olmak üzere herkes için potansiyel olarak daha ölümcül hale gelmesi için hazne görevi görebilirler. Daha fazla bulaşıcılığa, gelişmiş virülans ve aşının neden olduğu bağışıklıktan kaçmak için değişen yeteneklere sahip olan Kovid-19 varyantları zaten ortaya çıktı bile.
Kovid-19 ile savaşmak için yeni bir silahın geliştirilmesi ve konuşlandırılması, insanlığın tüm salgın hastalıklara karşı savaşının artan bir güçle kazanılabileceği ve yenilenmesi gerektiği anlamına gelir. Bu aşıları kullanmamayı seçmek, topluma karşı sorumluluğumuzun trajik bir inkarı olur ve insanlığın en önemli halk sağlığı keşiflerinden birini heba eder. Kovid-19 ve diğer virüslere ve bunların neden olduğu hastalık, sakatlık ve ölüme karşı savaşı kazanmak için hepimizin üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor.
(Başlık Evrensel'in tercihidir.)
theconversation.com’dan çeviren Hasancan Aktepe