İşçilerin ahvalini hangi anket gösterebilir?
HABAŞ işçileri, MESS sözleşmesini hak kayıpları ve iş cinayetleri gölgesinde karşılıyor.
![İşçilerin ahvalini hangi anket gösterebilir?](https://www.evrensel.net/upload/dosya/120615.jpg)
Fotoğraf: Pixabay
Turan KARA
İzmir
Metal işçilerinin toplu sözleşmesi yaklaşırken demir çelik işçileri arasında anketler dağıtılarak işçilerin “nabzı, eğilimi, beklentileri” ölçülmeye başlandı.
Gerek sözleşmelerde gerekse sözleşme dışında demirden ağır sorunlarla boğuşan demir çelik işçileri bu sözleşme sürecinde de otomotiv fabrikalarındaki işçilerin gerisinde tutulacak, görünmez olmaya devam edecek.
Türkiye’nin en büyük entegre işletmelerinden birisi olan HABAŞ, bir seferde 450 ton döküm kapasitesine sahip ocakları ile 24 saatte 99 döküm alabiliyor. Kütük, çubuk, sac haddehaneleri, gaz tesisleri, limanı, enerji santralleri, kendi trafiği olan tır ve kamyonları ile 5 bin işçinin tek bir organize sanayide çalışırcasına üretim yaptıkları bir ‘çukur’. Şimdilerde 300’er tonluk 2 ocak ve sac haddehanesinin kurulumunu bitirmek için çabalıyor.
Endüstri 4.0’ın tartışıldığı günümüzde esnek talebe bağlı üretim için gerekli teknolojik altyapıyı yakalamaya çalışan HABAŞ, 25 sene önceki halinden sadece arazi genişleterek farklılaşmıyor, aynı zamanda “manuel müdahale” olmadan dökümden ürün çıkışına kadar otomosyonu da aşan yarı akıllı sistemleri deniyor. Henüz üretimin tamamına yayılmamış olsa da otomasyonu robotik makinalarla birleştiren hibrit, yarı akıllı sistemle yeni üretim biçimlerini yakalamaya çalışıyor.
HABAŞ’ı yakından takip edenler patronun hurdaya varan kullanılmış makinalara olan tutkusunu da bilirler; ki bu gelişmeler, demir çelik endüstrisi için küçük, HABAŞ için büyük sayılır. Onu buna zorlayan elbette, kâr oranının düşme eğilimine karşı ve pazar rekabeti.
FABRİKA İDARECİLERİ İŞ CİNAYETİNDEN HAKİM KARŞINA ÇIKTI
11 Haziran’da Bozköy’de HABAŞ’ın yeni haddehane işletmesi için ÇED toplantısı yapıldı. Şu an slablar kamyonlarla sac haddehanesine taşınıyor. Yeni kurulacak olan 300’er tonluk iki ocağın doğal gazla çalışacağı Fabrika Müdürü Haşim Ayten tarafından açıklandı.
HABAŞ’ın 167 bin 700 metrekarelik tapulu alan içerisinde yapılacak 50 bin metrekarelik kapalı alana sahip işletmesi yılda 4.5 milyon ton bobin şerit, çelik sac üretecek.
Sera domatesi kadar çabuk büyüyen fabrikanın gerek kapasite gerek alan olarak büyümesi ve sermayesini artırması, çevre için çürüme ve kirlilik, tarih için yok olma, işçiler için ise sömürü ve sefalet üçgenini büyütüyor. Mesela soğutma için yeraltı sularını kullanması, atık problemi doğal felakete kapı aralayacak cinsten.
Şu an haddehane inşaatı için çalışılan araziden temel atmak için daha önce “dökülen cüruflar” temizleniyor. Yöre halkı ve çevre gönüllüleri defalarca kez arazinin sit alanı olmaktan çıkarılmak için yasa dışı biçimde cüruf döküldüğüne dair şikayetlerde ve açıklamalarda bulunmuş ama bu şikayetler görmezden gelinmişti.
Fabrika müdürü Haşim Ayten ÇED toplantısı için hazırlanan raporda inşaat sırasında 50, işletme sırasında 300 işçi çalıştırmayı düşündüklerini ve HABAŞ’ın 18001 İş Güvenliği Belgesine göre çalışma koşulları sunduğunu ifade etse de ÇED toplantısından on gün önce Aliağa Adliyesinde Patron Mehmet Başaran’ın vekili, çelikhane müdürü ve yöneticileri ile beraber tam tekmil hakim karşısında ifade verdiler. Ölen işçinin avukatı HABAŞ’ı “adeta bir ölüm makinasına” benzetti. Fabrika avukatı büyük bir pişkinlikle 5 bin kişinin çalıştığı yerde 5 -10 kişinin ölmesi normal diyordu. Haşim Ayten ise gereken koşulları sağladıklarını söylüyordu.
İDARECİLER HER SEFERİNDE KAN PARASI İLE KURTULUYOR
2020’de çelikhanede Kadir Özdemir, haddehanede Şaban Karaca, limanda Rauf Çatan ve bir de kamyoncu olmak üzere 4 işçi öldü. Ayrıca 2019’da 120 tonluk potanın devrilmesiyle fabrikanın çatısını havaya uçuran kazada faciadan dönüldü. Şayet kazalar çok ağır değilse iş kazası bile gösterilmiyor; bundan birkaç hafta önce hadde-3’te olduğu gibi. Son yaşanan olayı “İtiraz et sonra sen sıkıntı çekersin dedik. Ama işten çıkarılma kaygısı oluştu” diye anlatıyor bir işçi.
İşçiler özellikle haddehanelerde idarecilerin kaba, hak ve hukuk tanımayan tavrından şikayet ediyor. Bu bölümde pandemi sürecinde bir işçi ağır ateş ve halsizlikten işyerinde bayılana kadar çalıştı ve işçinin işyerinden ayrılması sabahı buldu. Sabah hastaneye kendi imkanları ile giden işçi 4 haftaya yakın yoğun bakımda pandemi servisinde yattı.
Pandemi boyunca işçiler pek çok defa seslerini CİMER gibi kanallarla devlete, kimi işçiler ise gazetemiz aracılığı ile kamuoyuna duyurmaya çalıştı. Yıllarca süren şikayetler sonucu üst katında soyunma dolaplarının olduğu, küçük, bakımsız ve genelde kirli olan yemekhanenin değişmesini sağladı.
SÖZLEŞME MÜCADELESİNİ KIRMAYA VE ÜRETİMİ AKSATMAMAYA ÇALIŞIYOR
HABAŞ’ın ‘yetenekli yöneticilerinin’ marifetleri bununla da bitmiyor. Şirket geçen sözleşmede elde edilen zam ne olursa olsun en yüksek ücret miktarını 4 bin 500 lirada sabitledi. Zamla ücreti 4 bin 500 lirayı aşan işçiler sendikadan istifaya zorlandı. Bunu kabul etmeyenler işten atıldı.
İşçiler sözleşme mücadelesinde şirket yönetiminin entrikaları ve zorlamaları ile baş etmeye çalışıyor. Örneğin çelikhanede döküm vinçleri gibi kritik yerlerde mesaiye kalmama ya da üretim yavaşlatma eylemlerinde şirket işçileri sendikadan istifaya zorluyor. 20’ye yakın vinç işçisi şirket yönetiminin zorlamasına dirense de 8’ini istifa ettirdi.
Fabrikada hak gaspları pandemi sürecinde de katlanarak arttı. Kısa çalışma ödeneğinden faydalanarak izne çıkarılan işçilerin ikramiyeleri gasbedildi. İkramiyeler sendika ve MESS’in “ikna çabaları”na rağmen ödenmedi.
TÜRK METAL’DEN ÖLÜ TAKLİDİ
5 bin civarında işçinin çalıştığı HABAŞ’ta Türk Metal sadece üyeleriyle ilgileniyor. Sendikanın üye sayısı ise 1400 civarı. Önceki şube başkanı “fabrikalara uğramadığı, işçilerin şikayetleriyle ilgilenmediği” gerekçesiyle görevden alındı. Yerine ise genel merkez tarafından Kırıkkale’den bir kişi atandı. İşçiler ise aynı eleştirileri sürdürüyor.
Bu konudaki bir örnek, sendikanın acizliğini resmetmeye yetiyor: Çatı tamiri sırasında yüksekten düşerek hayatını kaybeden Kadir Özdemir'in annesi, şirketin kan parası vererek şikayetçi olmama ısrarına rağmen dava açtı. Sendika, iş güvenliği ihlallerini bilmesine rağmen sessiz kalıyor; dava sürecinde de Özdemir’in annesini yalnız bırakıyor. Şirket yönetimine karşı açılan davada tanık arayışı konusunda ise sendika ölü taklidi yapıyor.
HABAŞ’ta en kötü çalışma koşullarına sahip haddehane işçileri de Türk Metal'in kendileriyle ilgilenilmediğini, çelikhane ve sac bölümü işçilerinin önemsendiğini ifade ediyor.
Haddehane işçileri, bu durumun sözleşme için yapılan anket çalışmasında da kendisini gösterdiğini dile getiriyor. İşçiler, kendi bölümlerinde anketten haberdar olmayan çok sayıda işçi olduğunu söylüyor. Bu bölümdeki anketlerin büyük bölümünün sendikanın baştemsilcisi tarafından doldurulduğuna kesin gözüyle bakılıyor.
Fabrikalarda anket çalışması bitti. HABAŞ, İDÇ ve CMS temsilcileri geçen hafta sendika şubesinde toplantı yaparak anketleri değerlendirdi.
ANKET ÜSTÜNKÖRÜ YAPILIYOR
İşçilerin ankete yansıyan düşüncelerinde işyeri temsilcilerinin tutumu da belirleyici durumda. Bazı temsilcilerin ifadesine göre kimi bölümlerde anket hassasiyetle dağıtılıyor, önemi açıklanıyor. Bazı bölümlerdeki temsilciler ise sırf ‘Şube gönderdi ve geri istiyor’ diye anket formlarının bir kısmını işçilere dağıtırken bir kısmını ise kendi dolduruyor.
Bir haddehane işçisi, “Sendika kağıt dağıtmış sözleşme için. Açıkçası hiç görmedik, bize bir şey soran da yok. Üvey evlat gibiyiz. Sendika sanki sadece çelikhanede sendika, burada değil. Haddehanelerde taşeronların sayısı çok fazla. Hakarete varan amir baskıları, haksızlıklar saymakla bitmez. Ama temsilciler neredeyse ‘Sizin için işverenle aramızı bozmaya değmez’ diyecek. Kısaca anket bize gelmedi, anketlerde bu sorunlara değiniyorlar mı, onu da bilmiyorum” diyor.
Çelikhane işçisi ise anketin detaylarını, “Kaç çocuk var, evde başka çalışan var mı, saat ücretin ne gibi sorular var ankette. Yüzde 20+ ve yüzde 30+ ücret artışı oranları var, ne bekliyorsunuz diye sordukları. Doldurdum ben, arkadaşların yerine de dolduranlar oldu” diye anlattı.
ÜCRET ARTIŞINA İNDİRGENEN SÖZLEŞME MÜCADELEYİ SINIRLIYOR
Sendikacıların “akçeli işler” diye tarif ettiği ücret artışı konuları haricinde işyerlerinde sendikal bir çalışmadan bahsetmek zor. Bu yaklaşımın ücret artışı konusunda talepleri karşıladığını söylemek de zor. Sendika merkezine göre son iki sözleşmede ücret artışında atılım yapıldı. Hatta metal fırtınanın geride bıraktığı rüzgarı da dindirmek için yapılan 2018 sözleşmesi yüzyılın sözleşmesi olarak lanse edildi. En az beş sözleşme ise tek haneli rakamlarla bitti.
Geçtiğimiz sözleşme sürecinde “Bizim tencerede et kaynamıyor. TÜİK hesabı nerede yapıyorsa söylesin biz de oradan alışveriş yapalım” diyen ancak iktidarı eleştirmekten kaçınan sendika gerçek enflasyonun altında olan yüzde 26’lık ücret artışına imza attı ve yine sözleşmeyi “en iyisi” olarak sundu.
Bu sözleşme ile işçiler arasında ortalama saat ücreti 20-21 liraya ulaştı. HABAŞ saat ücretinin 23 lirayı aşmasını çok buldu ve ücret düşürme, ikramiye gasbı gibi yollara başvurdu.
ÜCRET ARTIŞI BEKLENTİSİ VE ÜRETİM KOŞULLARI
Pandemi boyunca HABAŞ ve İDÇ kısa çalışma ödeneğine küçük bir grupla başvurdu. Çok zorda kaldığında iktidarın da işaret ettiği gibi yıllık izinleri kullandırarak üretimi kıstı.
İşçilerin tekleme usulüyle seyrekleştirildiği ve çalışma sürelerinin uzatıldığı kısıtlama döneminde üretim talebin gerisinde kaldı. Haziran 2020’de pandemi kısıtlamalarının kalkması ile üretimde atılım yapıldı ve yüklü talepler nedeniyle fiyatlar da arttı. Yoğun talep bu dönemde sipariş teslim süresini de uzattı. Yaz dönemleri üretimde hız sınırının aşıldığı dönemler oldu.
Üretim süresinin kısalması ne kadar geç olursa, üretim de talebin o kadar gerisinde kalacak ve fiyat artışı uzun süre devam edecek gibi görünüyor. Burada zincirdeki diğer üretimlerin de aksaması belirleyici olacak.
Uzun zamanlı ölçekte talebin altında üretim yapılması ürün fiyatlarındaki artış eğilimini güçlendiriyor. Geçen sene 3 bin 600 lira civarında olan demirin tonu bu sene ortalama 7 bin 300 liraya kadar çıktı. Yüzde 100’ü aşan fiyat artışında sadece üretim kısıtlaması etkili değil. Üretim sürecindeki her zincirde yaşanan kısıtlamalar da fiyat dalgalanmalarında etkili. Talep azaldığında fiyatlar azalsa da bu hareket, yükselme yönünde...
Aynı zamanda hammadde ve enerji fiyatlarındaki artışı da içeren üretici fiyat enflasyonu da resmi açıklamalara göre yüzde 27 civarında. Piyasalarda hurda fiyatı ise 3 bin 600 liradan 4 bin 200 liraya kadar artış gösterdi. Diğer en büyük maliyet kalemi olan enerji de yüzde 140 artış gösterdi. Ancak HABAŞ 25 mWe enerjiyi kojenerasyonla sağlarken enerjisinin yüzde 95’ini 1.043 mWe üreten doğal gaz çevrim santrali ile karşılıyor.
ÜCRET ARTIŞI BEKLENTİSİ SENDİKAL GÜVEN ÖLÇEĞİ GİBİ
HABAŞ çelikhanede haftanın 3-4 günü 12 saat çalışan bir işçi fazla çalışmayla yoksulluk sınırına yakın bir ücret kazandı ve bu fazla çalışmalar aslında genel çalışma biçimi olmuş durumda.
Demir çelik işçisinin hayatında her şey bu kadar toz duman içinde mi? Haddehane işçileri çok fazla mesaili çalışmasa da çelikhane ve bakım işçileri ekseri fazla mesaili HABAŞ'ta. Şayet şirket idaresi mesaileri kısmazsa 12-16 saat çalışmayla, dışarıda da bir gelir imkanı sağlayacak iş yapıyor veya içinde 50-60 ağacın olduğu arazisi varsa, kazandığının yüzde 20- 30’unu birikime ayırabiliyor. Bu birikim durumu evde iki çalışanın olmasıyla yüzde 40’a varabiliyor.
HABAŞ işçisi, “Fazla mesaileri kısacağız, mesaisiz çalışacağız dediler bir ara, sanki istedikleri gibi üretimi yönetebiliyorlarmış gibi bir hisle hareket ederek. Ama o zaman bile 95 saatten fazla ek mesai yapmışım. Çelikhanede ortalama fazla mesai 100-120 saat civarında. Fazla mesailer bire iki ödeniyor ve para zamanında, eksiksiz yatıyor. Bir tek eksik devletin cebimize girmeden aldığı kısım. Vergiler çok fazla” diyor.
Sendika dağıttığı anketle, işçilerde yüzde 20-25 aralığında bir artışın makul olduğu fikrini yaygınlaştırma çabası içerisinde.
İşçiler gerçek enflasyonun yüzde 35 olduğunu, hakkaniyetli bir artışın buna denk gelmesi gerektiğini düşünse de isteklerini sınırlayan pek çok faktör arasında pandemi koşullarıyla oluşan işsizlik, belirsizlik, siyasi gerilimler de var. Ama isteklerini sınırlayan en önemli şey, sendikanın tutumuna yönelik mesafeli duruşları.
Bir işçi, “Görünen köy kılavuz istemez, sendika ‘20-25 arası ancak alırım’ diyor. Yüzde 18 enflasyon var ya; yüzde 25 olursa yüzyılın sözleşmesi ilan eder, şenlikle karşılar. Oysa yüzde 35’ten aşağısı kayıptır bizim için. Tamam işsiz kalmadı kimse ama her şeyin fiyatı ikiye katlandı. Her şey pahalandı. Ama bunlar yüzde 35’i almayı bırak hayalini bile kurdurmazlar bize” diyor.
Evrensel'i Takip Et