Alzheimer ve demansı uzmanlar anlattı: Psikolojik ve fizyolojik ihtiyaçlar önemli
Doç. Dr. Sevnaz Şahin ve Türkiye Alzheimer Derneği İzmir Şube Başkanı Belgin Karavaş ile Alzheimer ve demans hastalarını konuştuk: Psikolojik ve fizyolojik ihtiyaçlar çok önemli.
Fotoğraf: Pixabay
Ramis SAĞLAM
İzmir
Yaşlı nüfusun hızla arttığı ülkemizde şu an toplam nüfusun yüzde 8.7’sini 65 yaş üstü oluşturuyor. Bu nedenle demans hastalarının sayısında da hızlı bir artış izleniyor.
Dünyada 47 milyon alzheimer hastası var. Bu sayının 2030’da 76 milyon; 2050’de ise 135.5 milyona yükseleceği tahmin ediliyor. Türkiye’de ise 600 bin aile bu hastalıkla mücadele ediyor. Konunun uzmanlarından Doç. Dr. Sevnaz Şahin ve Türkiye Alzheimer Derneği İzmir Şube Başkanı Belgin Karavaş ile konuştuk.
Doç. Dr. Sevnaz Şahin, hastalığın riskleri arasında kontrolsüz kan şekeri, hipertansiyon, kafa travmaları, eğitim düzeyinin düşüklüğü, kolesterol yüksekliği, bazı viral enfeksiyonları geçirmiş olma, ailede benzer öyküsü olan yakının olması sayılabileceğine dikkat çekiyor. Alzheimer ve demans hastalıklarının halk arasında çoğu zaman karıştırıldığını söyleyen Şahin, “Demans bir çatı olarak düşünülmeli. Bu çatının altındaki odaların yüzde 70’ini alzheimer hastalığı oluşturuyor. Geriye kalan yüzde 30’unu ise beyin damarlarındaki patolojiler, yer kaplayan oluşumlar ve diğer beyin hastalıkları oluşturuyor” dedi.
Alzheimer hastalığının tanısında eldeki laboratuvar ve radyolojik tetkiklerin yeterli olmadığını söyleyen Şahin, çekilen beyin MR’ı bir fikir verse de tanı için en önemli ipuçlarının hastanın yakınlarından ve ailesinden alınan öyküde olduğuna dikkat çekti. Şikayetlerin yavaş yavaş ilerlediğini söyleyen Şahin, “Hastalar, önceden ufak tefek şeyleri unuturken artık unutkanlık nedeniyle evden çıkmak istememe, öfke patlamaları, kuşkuculuğun artması evde eşyaları sık sık kaybetme ve bundan evdeki diğer kişileri sorumlu tutma sık görülen belirtiler” dedi.
"ERKEN EVRE ÇOK ÖNEMLİ"
“Henüz iç görünün kaybolmadığı erken evrelerde kişi kendinde bir değişiklik olduğunu hisseder ve zor durumda kalmamak için önlemler almaya çalışır” diyen Şahin, bu durum karşısında küçük kağıtlara notlar alma, unuttuğunu fark ettirmemek için konuyu kapatma gibi belirtilerle karşılaştıklarını ifade etti. Özellikle eğitim düzeyi yüksek bireylerde sürecin daha sıkıntılı olabildiğini söyleyen Şahin, “Bu durum tanının geç konmasına neden olabilmektedir. Bazen de aile fertlerinin hastalığı yakınlarına konduramaması, şikayetleri yok saymasına neden olabilmektedir. Tabii her ikisi de hastanın tanısını geciktirerek tedavinin aksamasına neden olmaktadır” diye konuştu.
Hastalığın ilerleyen aşamalarında hastaların var olan durumu algılamalarının mümkün olmadığını belirten Şahin, “Biraz önce söyledim”, “Eşin vefat edeli 10 sene oldu”, “Kaç kere söyledim” gibi cümlelerin hastaların kafasının daha da karışmasına neden olduğunu ifade etti.
"FİZİKSEL VE PSİKOLOJİK GEREKSİNİMLER ARTAR"
Türkiye Alzheimer Derneği ise 1999 yılında, hasta ve hasta yakınlarını bilgilendirmek ve farkındalık yaratmak için kurulmuş. Dernek, pandemi sürecinde dijital ortamda bilgilendirmesine devam ediyor. Türkiye Alzheimer Derneği Başkanı Belgin Karavaş, dernek çalışmalarında Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Bölümündeki bilim insanlarından destek aldıklarını özellikle vurguladı.
Hastalığın erken dönemlerinde, hastanın bakımı ve kişinin çevresine uyum sağlamasına yardımcı olmaya odaklandığını söyleyen Karavaş, “Hasta giderek kendi bakımını yapabilme yeteneğini yitirdiğinde ve bağımlı hale geldiğinde hem fiziksel hem de psikolojik gereksinimleri de giderek artar. Bu dönemde ilaç tedavilerinin devamlılığı ve bakımının sağlanmasının yanı sıra, hastanın optimal bilişsel işlevini sürdürmesine yardımcı olmak, fiziksel güvenliğini sağlamak, anksiyete ve ajitasyonunu azaltmak, iletişimini, bağımsızlığını ve öz bakım aktivitelerini desteklemek, sosyal gereksinimlerini karşılamak, yeterli beslenmeyi sağlamak, uyku bozukluklarını gidermek gerekmektedir” dedi.
"SEVGİYİ HER ZAMAN HİSSEDERLER"
Hastaların ilerleyen süreçte her şeyi unutabileceklerini söyleyen Karavaş, “Ancak sevgiyi her daim hissederler” diye ekledi. Hafızaya kısa süreli bilgileri kaydetme güçlüğünde; baskıcı ya da zorlayıcı olmadan mümkün olduğu kadar hatırlaması için teşvik edici olunması gerektiğine vurgu yapan Karavaş, “Kelime bulma güçlüğü varsa; ipuçları verebiliriz. Eşyalarını kaybetme durumunda; eşyalarının yerini mümkün olduğunca değiştirmemeliyiz. Karmaşık bir aktivite ya da hobileri sürdürmede güçlük olursa; yapabildiği kadarıyla tüm aktiviteleri sürdürmeye gayret edilmeli, günlük basit aktiviteleri yapması için destek vermeli. Hatıraları daha iyi hatırlayacağı için bunları paylaşabiliriz” dedi.
Hasta ile konuşulurken yavaşça, iyi telaffuz edilerek basit cümlelerle konuşulması ve yanıt için acele edilmemesi gerektiğini belirten Karavaş, hastada anksiyete (panik durumu) gözlenmesi ve varsa azaltılmaya çalışılmasının önemli olduğuna vurgu yaptı. Bu durumlarda hastayla kesinlikle iddialaşılmaması gerektiğini söyleyen Karavaş, “Alzheimer ilerledikçe hastada farklı ruhsal ve davranışsal değişiklikler görülebilmektedir. En çok görülenler: Amaçsız dolaşmalar, anksiyete ve saldırgan davranışlar, umutsuzluk, depresyon, halüsinasyonlar ve aşırı tepkilerdir. Alzheimer hastasına değer verilmesi ve saygınlığının sürdürülmesi gerekir. Onlar için her türlü kötüye kullanımdan uzak, güvenli bir çevre oluşturmalıyız” dedi.