Çorum katliamının 41. yılında yaşamını yitirenler mezarları başında anıldı
Çorum’da 41 yıl önce Mayıs’ın son günlerinde başlayıp Temmuz’a kadar devam eden katliamda yaşamını yitirenler, mezarları başında anıldı.
Fotoğraf: Evrensel
Çorum Emek ve Demokrasi Platformu tarafından 1980 yılının 3 Temmuz’unda işkenceyle katledilerek öldürülen Tıp Fakültesi öğrencisi Süleyman Atlas ile işçi Raif Erden’in Büyük Palabıyık Köyü’nde bulunan mezarları ziyaret edildi.
Anma programında Çorum Emek ve Demokrasi Platformu adına bir konuşma yapan Eğitim-Sen Çorum Şube Başkanı Ali Ekber Beyaz, egemen güçlerin sıkıştıklarında başvurdukları temel yöntemlerden birisinin baskı ve şiddetle halkı yıldırma ve sindirme politikaları uygulamak olduğunu belirterek, “Bu politikaları sürdürürlerken halkı etnik yapı, dinsel inanç ve felsefi düşüncelerine göre kutuplaştırarak halkları karşı karşıya getirirler. Zaman zaman bu baskı ve şiddeti katliamlara dönüştürmekten de kaçınmazlar. Tabi bunu yaparken kendi sorumluluklarını da kutuplaştırarak karşı karşıya getirdikleri yoksul halk kitlelerine yıkarlar. Tarihte bunun çok farklı örnekleri bulunmaktadır. Çorum katliamı da bunlardan yalnızca birisidir” dedi.
Beyaz, dönemin egemenlerinin, 1980 yılında yaşanan Çorum katliamını Alevi-Sünni çatışması biçiminde tanımlayarak, sorumluluklarını üzerlerinden atmaya çalıştığını dile getirdi.
ÖRGÜTLÜLÜK VE BİRLİKTE MÜCADELE VURGUSU
Anmaya geldikleri Raif Erden ve Süleyman Atlas’ın yitirilen onlarca candan yalnızca ikisi olduğunu söyleyen Beyaz, konuşmasına şu şekilde devam etti:
“Toplumbilimci ve tarihçilerin Çorum katliamı ile ilgili önemli bir tespiti vardır: Örgütlülük ve birlikte mücadele. O günlerde birleşik örgütlü bir
karşı duruş olmasaydı katliamın boyutlarının çok daha fazla derinleşeceğini ve Çorum’da ikinci bir Maraş’ın yaşanacağı ifade edilmektedir.
Geçmişi bilmek ve tanımak geleceğe yön vermekte kullanabilmek için en güzel deneyimleri içerisinde barındırır. Ancak geçmişin karanlık dehlizlerinde yaşananlar asla akıldan çıkarılmaması gerekirken kesinlikle de intikam duygularına da dönüştürülmemelidir. Eşit ve özgürce, demokratik koşullarda barış içerisinde bir yaşamın mücadelesi sürdürülmelidir. Birlikte ve bir arada yaşamanın temel koşuludur barış.
Süleyman Atlas’ın da özlemini duyduğu yaşam biçimi bu değil miydi, barış içerisinde bir arada insanca yaşayabilmek. Bu yüzden söylemişti eğer nasip olmazsa görmek o günü, götürüp halkımın bağrına gömün beni sözünü.
Aslında tüm dünya halklarının ortak özlemidir, barış içerisinde birlikte ve bir arada yaşayabilmek. Barış için duygularımı bizlerle benzer yaşam
biçimleri olan komşumuz Yunanistan’dan Yannis Ritsos’un şiirinden kısa bir bölümle ifade etmek istiyorum.
Çocuğun gördüğü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.
Barış,
Işın demetleridir yaz tarlalarında
İyilik alfabesidir o, dizlerinde şafağın
Herkesin kardeşim demesidir birbirine
Yarın yeni bir dünya kuracağız demesidir
Ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle.
Çorum Emek ve Demokrasi platformu olarak her türlü baskı, zulüm ve katliamı, ayrıştırıcı ve ötekileştirici dili reddediyor, tüm halkımızı
emek, barış ve demokrasi mücadelesinde omuz omuza vermeye davet ediyoruz.” (Çorum/EVRENSEL)