Bülent Kılıç: 20 yıllık gazetecilik hayatımda ilk defa öldürüleceğimi hissettim
Polis şiddetine maruz kalan AFP Muhabiri Bülent Kılıç 20 yıllık meslek hayatında ilk defa öldürüleceğini hissettiğini söyledi. Kılıç, polisin gazetecilere karşı özel bir uygulaması olduğunu belirtti.
Fotoğraf: Hacı Bişkin
Gözde TÜZER
İstanbul
Onur Haftası etkinlikleri kapsamında yapılan yürüyüşü takip ederken Taksim’de polisin şiddetine uğrayan AFP Muhabiri Bülent Kılıç hem o gün yaşananları, hem de polisin şiddetini değerlendirdi. Uzun zamandır gazetecilerin eylemlerde hedef alındığını belirten Kılıç 20 yıldır gazeteci olduğunu ancak ilk defa öldürüleceğini hissettiğini söyledi. Kılıç “Eskiden Metin’i (Göktepe) kapalı spor salonunda bizi aleni dövüyorlar öldürmeye çalışıyorlar. Yani ülkede cehaletin cesareti hiçbir zaman eksilmedi. Cehaletin ve kötülüğün cesareti hala ortada” dedi.
Öncelikle geçmiş olsun. Neler yaşandı Taksim’deki eylemde, nasıl başladı, nasıl oldu?
Polis Mis sokakta insanları süpürüyordu. Bir anda çok şiddetli bir müdahale oldu. Çok fazla insan vardı. Bazı insanları alıp dövüp kendi aralarında bırakıyorlardı. O zaman anladım ki korkutup dağıtmak için yapıyorlar. Zaten polisin “Ağzını açanı alın” demesi sert sözleri insanları korkutmak amaçlıydı. Tabi insanlar tepki verdiler. Tepki dirençli olunca polis de şiddeti artırmaya başladı.
Son zamanlarda yeni bir uygulama var. Birinci polis grubu göstericileri alırken, ikinci bir polis grubu da gazetecileri fırlatıyor. Fotoğraf çeken gazetecileri çekip çekip atıyorlar. O anda beni de biri tutup fırlattı. Bir oldu, iki oldu, üçüncü de kameramı yüzüme vurdu bir tanesi. Bir de hiç iş bilmeyen polisler bunlar. Ben sakin olması gerektiğini söyledim. Kimliğini göster, basın kartı falan derken fırsat vermeden alıp götürdüler. Kameramı yere fırlattılar ve beni yere yatırıp gözaltına aldılar. Bir gazeteciyi alıp kamerasını sokağa atmak… Ben buna hiç rastlamadım şehirde.
“BENİ ÖLDÜRMEYE KAST ETTİLER”
Polis şiddeti sırasındaki görüntüler çok kötü. Sizin “Nefes alamıyorum” diye bağırışınız var mesela. George Floyd’u hatırlattı herkese. Neler hissettiniz o yaşananlar sırasında?
George Floyd’un başına gelen benim başıma geldi. Ben öldürüleceğimi hissettim. O yüzden mesele bu kadar büyüdü. Hiç öyle “hatırlatıyor gibi” ince benzetmeler yapamayacağım direkt benzetme yapıyorum. Beni 20 senelik meslek hayatımda; polis itti, tokat attı, tekme attı. Ama bunu sorun etmedim. İşime bakayım dedim. Adam omzuma koydu bacağını, beni öldürmeye kastetti.
“BOYNUMA BASAN POLİS KOLUMU DA KOPARTACAKTI”
Peki polis sizi aldıktan sonra ne oldu? Neler yaşandı?
Beni alıp 1 km aşağıda Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğünün içinde otobüse koydular. Otobüste bir tane polis arkadaş vardı. Arkadaş diyeceğim çünkü eğitim fakültesi mezunuymuş, öğretmen olmaya çalışırken polis olan bir arkadaş. Onun ince tavrını hemen anladım. Kendisinden kelepçemi gevşetmesini rica ettim. Çünkü kolum kopuyordu. Boynuma basan polis kolumu kopartacaktı. Plastik kelepçenin bile bir usulü vardır. Böyle bir işkence olabilir mi? Kolum kopacaktı. Sağ olsun öğretmenlik okumuş polise “Senin çocuk yetiştirmen gerekiyorken kelepçelenmiş gazetecinin peşinde bekliyorsun. Üzüldüm” dedim. O anlayış gösterdi. Önden taktı kelepçeyi sembolik olarak. Dedim “Bunu neden takıyorsun, kimliğim sende, gazeteciyi kelepçelemiş başında bekliyorsun.” Utanç verici gerçekten.
“EMNİYET MÜDÜRLERİ GELDİ”
Orada bekledik 1-1,5 saat. Emniyet müdürleri geldi. Görüntülerde “Ağzını açanı alın” diyen Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürü ve Emniyet Müdür Yardımcısı geldi. Odalarına çıktık, çay verdiler, sohbet ettiler falan. “Sağ olun ama benim başıma gelen başka bir şey” dedim. Onlar da genç bir gazeteci olmadığımı, bir özürle kapanamayacağını tahmin ettiler. Ama yaşananlardan kendilerinin de rahatsız olduğunu belirtmek istediler. Ben onu şöyle anladım; kendileri biraz panik yaptılar. Şiddetin bu düzeye gelebileceğini kendileri bile hesaplayamadılar. Şiddeti körüklediler sonra önünü alamadılar.
Siz hukuk süreci başattınız sanırım. Şikayetçi oldunuz değil mi?
Evet şikayetçi olduk. Bugün savcılık çağıracak basın savcılığı.
KÖTÜLÜĞÜN CESARETİ HÂLÂ ORTADA
Siz gazetecilerin özel olarak hedef alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Metin’i (Göktepe) kapalı spor salonunda öldürdüler, bizi aleni herkesin içinde dövüyorlar, öldürmeye çalışıyorlar. Yani ülkede cehaletin cesareti hiçbir zaman eksilmedi. Cehaletin ve kötülüğün cesareti hala ortada.
Siz de söylediniz özel bir uygulama var gazetecilere karşı. Son zamanlarda özellikle gazeteciler hedef alınır oldu. Son Cumhurbaşkanlığı genelgesiyle beraber de bu durum daha da alenileşti sanki...
Son genelgede mahkemeye gidince hukuki bir şeyi yok ama vatandaş elinde cep telefonuyla çekemeyecek. Eğer vatandaş elinde cep telefonuyla çekemeseydi, bugün benim yaşadıklarım tamamen sümen altı edilmişti, hatta ben polise mukavemet etmekten yargılanıyordum. Biz bugüne kadar vatandaşın haklarını korumak için sokaktaydık. Vatandaşın başına bir şey gelmesin diye çabalarken vatandaş bizi kurtardı yani.