4 Temmuz 2021 00:59

Afganistan uçurumun eşiğinde

Avrupa'nın Gündemi'nde bu hafta 20 yıl sonra NATO'nun Afganistan'da bıraktığı sosyal ve askeri enkaz, Fransa'da kemer sıkma politikaları ve İngiltere'de Bakan Hancock'la başlayan tartışmalar var.

Afganistan uçurumun eşiğinde

Fotoğraf: Pixabay

Çarşamba günü son Alman askerleri de Afganistan’dan döndü. Almanya, Afganistan’da yaklaşık 150 bin asker ile ABD’den sonra ikinci en büyük askeri birliğe sahipti. Almanya için Afganistan, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ilk kara savaşı yapılan ülke oldu. 20 yıl boyunca 59 Alman askeri hayatını kaybetti. İddia, Afganistan’ı Batı’da örnek alınacak bir Asya ülkesi haline getirmekti. Federal Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer bile yaptığı açıklamada hedefin gerçekçi olmadığını kabul etmek zorunda kaldı. Junge Welt’ten seçtiğimiz makalede geride “Sayısız yaralı, sakat, ölü ve ağır yıkım, travmatize edilmiş bir halk, parçalanmış bir toplum” bırakıldığına dikkat çekildi: “Batı’nın yenilgisi, dünyanın gözleri önünde açık bir şekilde yayılıyor. Batılı devletler yaralarını sararken, terör ve Batı’nın savaş suçlarıyla hırpalanmış Afganistan uçurumun eşiğinde.”

Fransa’da Macron hükümeti, işsizlik maaşını kısıtlayan ve emeklilik yaşını uzatmayı planlayan reformları bu yıl hayata geçirmeye kararlı olduğunu sürekli tekrar ediyor. Bu hedefini açıklarken aynı sırada kemer sıkma politikalarına da karşı olduğunu belirtiyordu fakat Alternative Ekonomique dergisinin başyazısında hükümetin belirttiğinin tersine kamu harcamalarından kesintileri metodik bir şekilde hayata geçirmeyi amaçladığı belirtiliyor.

İngiltere’de yolsuzluk ve yüzsüzlük yöntemiyle ülkeyi yönetmeye devam eden Johnson hükümeti ilk bakanını kaybetti. Kendi koyduğu salgın yasalarına aykırı davranarak sevgilisiyle ofisinde öpüşürken yakalanan Sağlık Bakanı Matt Hancock, Başbakanın kendisine sahip çıkmasına rağmen istifa etmek zorunda kaldı, enfeksiyon oranlarının yükseldiği ve 19 Temmuz’da tüm salgın yasalarını kaldırmayı planlayan İngiltere’de halkın hükümete olan güveni daha da sarsıldı.


AFGANİSTAN’DAN ÇEKİLME ENKAZ BIRAKTI

Jörg KRONAUER
Junge Welt

Alman ordusu Afganistan’dan son askerlerini çekerken Hindukuş’ta büyük bir enkaz ve başarısızlık örneği bırakıyor. Sayısız yaralı, sakat, ölü ve ağır yıkım, travmatize edilmiş bir halk, parçalanmış bir toplum...  Bu, Almanya’nın lider konumda yer aldığı yıkıcı 20 yıllık savaşın sonucu. 2001 yılının sonunda ABD jetleri tarafından yer altına çekilmeye zorlanacak şekilde bombalanan Taliban, hızla ilerliyor ve yeniden iktidara yaklaşıyor: Batı’nın yenilgisi, dünyanın gözleri önünde açık bir şekilde yayılıyor. Batılı devletler yaralarını sararken, terör ve Batı’nın savaş suçlarıyla hırpalanmış Afganistan uçurumun eşiğinde.

Ve sadece Afganistan değil. Ülkeden çekilme, kaybedilen bir savaştan daha fazlası; tarihi bir dönüm noktası olabilir. Batı’nın askeri müdahaleleri başka yerlerde de bütün bölgeleri sefalete sürükledi; aslında başarısız oldular: Mali’de, sekiz yıllık savaşın ardından, ayaklanmalar ve cihatçı terör, Sahel’in her yerine yayılıyor. Halkın protestoları da artıyor; Fransa, savaş görevinin sona erdiğini duyurdu. Veya NATO ülkelerinin 2011’de işgalsiz bir savaş denediği Libya: Sonbaharda ateşkesin ardından sadece fırtınadan önceki sakinlik var. Ve Batılı güç stratejistlerinin bakış açısından durum daha da kötü: Diğerleri, Türkiye, Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri, orada önemli bir etki elde edebildi. Batı’nın Afganistan’daki savaşla başlattığı klasik müdahale savaşları dönemi, felaketleri getirdi, ancak istenen başarıları sağlamadı.

Ancak Afganistan’dan çekilme, aynı zamanda büyük güçler arasındaki silahlı çatışmaya hızlı bir dönüşü temsil ediyor. ABD’nin Afganistan’dan askerlerini çekme kararı kendi içinde asla bir son değildi: Başka bir cephede daha fazla kapasiteyi serbest bırakmak için bu cephede rahatlama yaratmayı amaçlıyordu, Afganistan’dan çekilen askerler, 200 yıl önce Batılı sömürgeciler tarafından barbarca konumundan uzaklaştırılan Çin’in dünya devi olma konumuna ilerlemesine karşı zorlu mücadele için kullanılacak. Bundeswehr de silahlarını Afganistan’daki müdahale savaşlarından büyük güç çatışmalarına kaydırmaya başladı; Alman askerleri, başka yerlere, Rusya’ya karşı Doğu Avrupa’ya ve kısa bir süre sonra Doğu Asya ve Güney Çin Denizi’ne gitmek üzere Hindukuş’tan evlerine dönüyorlar. Almanya için de cephe değişimi başladı. Nefes alacak zaman yok, bir savaştan diğer savaşa koşuluyor. Elbette yeni savaş eskisinden tamamen farklı bir kalibrede olacak.

(Çeviren: Semra Çelik)


KEMER SIKMA POLİTİKALARININ PLANLANMIŞ GERİ DÖNÜŞÜ

Christian CHAVAGNEUX
Alternative Economique/Başyazı

Kuşkusuz  “Ne pahasına olursa olsun”* politikası ebediyen sürmeyecekti. Fakat, mali kriz ve Avrupa’da bütçelerde dayatılan sert kemer sıkma politikalardan ders çıkartıldığına dair yemin ediliyordu. Maliye Bakanımız Bruno Le Maire de “Kemer sıkma politikalarını reddediyoruz” diye sürekli tekrar edip duruyor. Ancak Brüksel’e gönderdiği belgeler bunun tam tersini gösteriyor. Bunlara göre hükümet kamu harcamaları hacminde büyük bir daralma öngörüyor, 2027 yılında kamu harcamalarının milli gelirin yüzde 60.4’ünden yüzde 53.1’ine kadar düşürülmesi planlanıyor. Elbette geçirdiğimiz dönemde yapılan olağanüstü hal yardımlarının kesilmesi ve ekonomik kalkınma bu oranı düşürecektir fakat burada hükümetin tercihleri çok net bir şekilde ortada: 2023-2027 dönemi için kamu harcamaları hacminin ortalama her yıl yüzde 0.4 düşürülmesi planlanıyor, oysaki 1979-2019 döneminde bu harcamalar ortalama yüzde 2.4 artmıştı. Bu hedefe ulaşabilmek için kamu harcamalarını önemli bir oranda kısıtlamak gerekiyor ve sosyal harcamalar ise en önemli gider kalemi olduğu için hükümet şimdiden sosyal korumadan kısıtlama yapacağını ilan etti. Bunu şimdiden işsizlik maaşında yapılan reform ve emeklilik reformunun yeniden gündeme gelmesinde gözlemleyebiliriz.

Fakat bu bütçe kısıtlamaları Avrupa düzeyinde kısıtlamaların yaşandığı bir ortamda gerçekleşiyor. Avrupa Komisyonuna gönderilen istikrar programlarına göre Avro Bölgesi (avro kullanan ülkeler) kamu açığı 2023 yılında yüzde 3 sınırının altına düşecek ve 2024 yılında ise yüzde 2’ye yaklaşacak. Fakat bu veriler durumun iyileşmesini yansıtmanın yanı sıra konjonktür dışı yapısal bütçe açıklarının azalacağını da yansıtıyor, uzun lafın kısası her yerde açıkça bütçe kısıtlamalarına gidilecek. Zira bu ay Komisyon tarafından gönderilen mesaj da bu yöndeydi: “Üye devletlerin ekonomik kalkınmayı destekleyen yatırımlara öncelik vermesi gerekiyor, özellikle de yeşil ve nümerik değişime bağlı alanlara”. Buraya kadar her şey yerinde. Fakat bunun bir karşılığı da var: “Yapısal bütçe reformlarına özel bir dikkat gösterilmeli, özellikle de daha etkin bir harcama ve kamu maliyetinin daha verimli idare edilmesi can alıcı öneme sahip” diye özetliyor amacını ve buna göre hedef “sosyal alandan kesinti” yapmak ve daha az memurla daha iyisini yapmak.

Özetle kemer sıkma politikaları ve ekonomik ve sosyal olarak yıkıcı sonuçlarının metodik bir şekilde geri dönüşünün planlanması. Bu devasa siyasi hata, pusuda bekleyen Fransız ve Avrupalı popülistlere büyük bir oranda kapıyı açacaktır.

* “Ne pahasına olursa olsun” Macron’un devletin bu süre içinde gerekli harcamalardan geri durmayacağı anlamında salgının başında söylediği bir ifade.

(Çeviren: Deniz Uztopal)


SEÇMENLER SİYASİ GÜVENE DEĞER VERİYOR, BAŞBAKAN ASLA

The Guardian
Başyazı

Sağlık Bakanı Matt Hancock’un kabineden ayrılması, meselenin sonu değil. Bu sadece başlangıç ​​olabilir. Boris Johnson, hükümetin sosyal mesafe kurallarını ihlal ederek iş yerinde yardımcısı Gina Coladangelo’yu öptüğü videonun ardından istifa eden Hancock’un yerine hemen Eski Maliye Bakanı Sajid Javid’i atadı. Yine de tüm iş, hükümetin nasıl çalıştığı, kimin görevde olduğu ve halk sağlığı önlemlerine olan güveni sarsma riskleri hakkında sorular ortaya koyuyor.

Kendi salgın kurallarını çiğneyen Hancock, halkın karantina kurallarına uyma isteğini azalttı. Özür dileyip yoluna devam edebileceğini düşündü. Ancak, halkın tutum ve davranışlarını desteklediği için hayati önem taşıyan hükümetin salgını yönetme yeteneğine olan güveni yeniden tesis edecek tek şey istifa etmesiydi. Siyasette güven ve saygı diye bir şey vardır; Johnson hiç değer vermese de halkın gözünde bir fark yaratıyorlar.

Delta varyantı sayesinde, kovid vakaları ocak ayından bu yana en yüksek seviyesinde, bu nedenle Bay Javid’in muhafazakar gericileri memnun etmek için attığı özgürlük seven naralara rağmen  İngiltere’nin gardını gevşetebileceğinin garantisi yok. Başarılı bir aşı programıyla bile hükümet kayıtsız olamaz; 2 kez aşılanmasına rağmen kovide yakalanan BBC Sunucusu Andrew Marr’a sorun. Hancock’un suçunu ciddiye almadığı için başbakan, halkın en az üç hafta daha sosyal mesafe kısıtlamalarına uymasını sağlama görevini kendisi için çok daha zor hale getirdi.

Johnson’ın içgüdüsü, kabine bakanlarını yanlış bir şey yaptıklarında terk etmemek, hükümeti hakkında çok şey ortaya çıkaran bir davranış kalıbı. İngiltere’de personele zorbalık yaptığı tespit edilen ve bakanlık yasasını çiğnediği için başbakan tarafından görevden alınması gereken bir içişleri bakanı var. Başka bir bakan, Robert Jenrick, kendi kabulüyle, muhafazakar partinin bir akşam yemeğinde yan yana geldikten sonra, bir parti bağışçısı ve eski bir gazete sahibi olan Richard Desmond’un mülk patronu olarak yaşadığı planlama sıkıntılarının ortadan kalktığı bir durumda yasa dışı davrandı. Eğitim Sekreteri Gavin Williamson, iki sınav fiyaskosuna nezaret etmesine rağmen görevine devam ediyor. Hesap verebilirlik, bu hükümetin küçümsediği bir şeydir.

Johnson, uydurup kendi kurallarına göre oynama hakkına sahip olduğunu düşünüyor. Halka, geçen aralık ayında yaptığı Karayip tatilinin parasını kimin ödediği hâlâ söylenmedi. Johnson, metresini “Bakanlığını teftiş etmesi” için devlet maaşına bağlayan Hancock’a arka çıktı. Kabine bakanı, devlet işi yaparken ifşa kurallarını atlayan özel e-postaların kullanımına ilişkin daha fazla ifşaatın arifesinde istifa etti. Özellikle eski sağlık sekreteri, NHS sözleşmesi isteyen eski bir komşusunu bir yetkiliye şahsen sevk etmişti.

Adalet Bakanı Robert Buckland, bunun Muhafazakarları destekleyen seçmenler için önemli olmadığını iddia ederek bu davranışı maruz gösterdi. Bu tutum, Johnson’ın bu ayın başlarında kalan oylama koltuğunda bir ara seçime mal olmuş olabilir. Johnson popülist bir sunakta dürüst ticaret ve pragmatik seçimler gibi gelenekleri feda etmenin, hedef koltuklardaki kısa vadeli popülaritesine fayda sağlayacağını düşünüyor. Başbakan en basit bahanelerle dilediğini aklayabilir. Sağlık Bakanı, Johnson’ın onu desteklemesinin ardından istifa etti ve Başbakanın ne kadar yanlış olabileceğini ortaya koydu -ki bu İngiltere ve siyaseti için kötü.

(Çeviren: Haldun Sonkaynar)

Evrensel'i Takip Et