'Biri evine ekmek götüremiyor, diğeri milyonlarla oynuyor'
Kardeşi uyuşturucu kullanan genç bir işçi Berat. Peker'in ifşaatlarına ilişkin "Anlatılan onların zenginlik, bizim yoksulluk hikayelerimiz" diyor.
Fotoğraf: Spencer Davis/Unsplash
Adem KARA
Kocaeli
Berat genç bir işçi. Fabrikada geçirdiği zaman dışında uyuşturucuya karşı mücadele veriyor. Kardeşi sentetik uyuşturucu kullanmaya başlamış. Hem kardeşini hem de semtin gençlerini korumak, kurtarmak istiyor. “Ben mahallede uyuşturucuyla mücadele ederken, Peker’in iddiaları geliyor aklıma. Benim ‘Mahalle değişecek, iyi olacak’ inancımın kırıntısı kalmadı, onu da yok ettiler” diyor: “Satan belli, mahallede biliniyor. Ama kaç ay oldu satanlar hâlâ sokakta. Tabii insanın umudu kırılıyor. Sadece bu sebeple değil gençlerin ‘Gelecek iyi olacak’ diye bir umudu yok. Herkes bir an önce yurt dışına gideyim derdinde. Babam 60 yaşında o bile dışarı gidip çalışmak istiyor...”
Peker’in iddialarına AKP’lilerin de inandığını belirten Berat, “AKP Gençlik Kolları yöneticisi bile Peker’in söylediklerine inanıyor. Biri bana dese ‘Kalem çaldın’, eğer ben çalmadıysam kıyameti koparırdım. Ama iddia uyuşturucu ve silah ticareti, tehdit şantaj cinayet... Bunlar öyle basit olaylar değil” diyor.
29 yaşındaki Berat “Kendimi bildim bileli bayrağı, dini kullanarak bir yerlere geliyorlar” diyor: “Sadece en tepede değil bizim ilçede de Ankara ile arası iyi olan ihaleyi kapar, zenginliğine zenginlik katar. Düzen böyle yürüyor. Kaç ay oldu, Emniyete söylenmiş haber verilmiş, her fırsatta takip edilmiş. Bana söylenen şey ‘Uyuşturucu satanların görüntüsü lazım.’ Allah aşkına bu benim mi işim? Uyuşturucu satan elini kolunu sallayarak dolanıyor. Bu suçtan yakalananların bir kısmını 1 ay sonra dışarıda görüyorum. Birine tokat atsam en az 3 ay yatarım olurdu. Kıyaslıyorum tabii, eğer Peker’in iddia ettiklerinden birini bir işçi yapsa şu an cezaevinde olurdu. O yüzden tepeden tırnağa çürümüş bir yapı var. Ben kredi çektim. 1000 lira borcumu geç yatırdım diye banka beni kara listeye aldı. Demirören’in 750 milyon dolar borcunu banka sormuyor. Olay bu kadar basit.”
Devletin de çok kutsallaştırıldığını düşünüyor: “Benim için devlet vatandaşın eğitimi sağlığı refahı yerinde ise, halk geçim sıkıntısı yaşamıyorsa devlet iyidir. Bir adam evine ekmek götüremiyor, diğeri ise milyonlarla oynuyorsa o devlet benim gibi fakirlerin değil, zenginlerin devletidir. Dahası bizim olmadığı kesindir. Maaştan maaşa vergisini bekleyen, bir şey satın aldığında vergisini alan devlet zaten benim devletim olamaz. EYT’lilere bütçe yok dediler ama milyarlarca dolardan bahsediliyor. Babamın 1982’den sigorta girişi var. Sadece 1400 gün primi yatırılmış. Bu adam nasıl emekli olsun? dertleri başka olunca, bunlara şaşırmıyoruz.”
‘GENÇLER UYUŞTURUCUDAN ZARAR GÖRMESİN İSTİYORUZ’
Uyuşturucu kullanan kardeşi için muhtardan kaymakama kadar gitmedikleri yer kalmadığını ifade eden Berat şunları söylüyor: “Emniyet geldi, narkotik geldi, hepsine söyledik. Kaç ay geçti ortada bir şey yok. Bir yerden sonra kendim bir şeyler yapayım diyorum. Çaresizleşiyor insan ister istemez. Açık açık satanları tehdit ettim. Polisin bana söylediği: ‘Sana bir şey olur, zarar verirler.’ Zarar versinler diyorum, kardeşimi bu illetten kurtarmam lazım diyorum. Anlayacağınız adaletimizi kendimiz sağlamaya çalışıyoruz. Sadece kardeşim için değil, bütün gençler zarar görmesin derdindeyiz.”
Şu an kardeşinin borçlarını ödediğini aktaran Berat, “Telefonumu sattım, tavuklarımı sattım. Maaşla birlikte toplam elime geçen miktar 5 bin lira. Eve lazım olanın hep yarısını alarak harcamalarımı kıstım. Evde üç adet faturayı da ödemedim. Ay sonu arttırdığım para 700 lira. Zaten faturaları da ödesem elimde kalacak olan 3 kuruş para. Benim maaşım bize 15 gün yetiyor. Sonrası malum” diyor.
‘ANLATILAN BİZİM YOLSUZLUK HİKAYEMİZ’
Bir işçi olarak yaşanan bu sorunlara karşı ne yapılması gerektiğini sorunca şu yanıtı veriyor: “Babam tek başına çalışarak hepimizi okutuyordu. Ama şimdi evde çalışan 5 kişi var, geçim sıkıntısı yaşıyoruz. Eskiden tefeciler ve mal stokçuları vardı. Piyasada ürün sıkıntısı vardı. Şimdi vitrinler dolu ama alamıyorsun. Her gün zamlarla etiket fiyatları değişiyor. Anlayacağınız tefecilik yasallaştı. O çöktükleri mallar, verilen krediler, yapılan yolsuzluklar hepsi halkın parası. Bize verilmeyen paraları kendi aralarında pay ediyorlar. 100 lira için günde 12 saat çalışıyorsun. Halimiz bu. O yüzden birlik olmadığı sürece bizim koşullarımız zerrece değişmeyecek. Masaya yumruğu vurma zamanıdır. Ezilenlerin sesini çıkarması lazım. Sessizce izlersek bunlar gidince daha beterleri de gelir. Özellikle işçilere sesleniyorum, anlatılan onların zenginlik, bizim yoksulluk hikayelerimiz. Milyonlarca işçi birleşse, kıpırdasa yer yerinden oynar.