Tozkoparanlılar bugün Danıştay önünde: Sesimize kulak verin, bu hukuksuzluğu durdurun
Temmuz sıcağında tankerden aldığı su ile yaşamını sürdürmeye çalışan Tozkoparanlılar bugün Danıştay önünde olacak.
Meltem AKYOL
İstanbul
Tozkoparan’da 2010’da kentsel dönüşüm planları, 2013’te ise riskli alan kararı Danıştay tarafından iptal edildi. Ancak bölge rapor dahi olmadan bir kez daha riskli alan ilan edildi, üstelik ‘acil yıkım’ için uygulanan 6/A maddesi de devreye sokuldu. Hukuki süreci takip eden avukatlar Tozkoparan’da rant için hukuksuzluk silsilesi yaşandığını söyledi.
Planlar hayata geçerse Tozkoparanlıların mahallelerinden sürgün edileceğini söyleyen Avukatların Danıştay’a ikinc kez açtığı iptal davası 1 yılı aşkın süredir sonuçlanmadı. Temmuz sıcağında tankerden aldığı su ile yaşamını sürdürmeye çalışan Tozkoparanlılar ise bugün Danıştay önünde olacak: “Sesimize kulak verin, bu hukuksuzluğu durdurun”.
2010’DA PLANLAR, 2013’TE RİSKLİ ALAN KARARI İPTAL EDİLDİ
İstanbul’un Güngören ilçesine bağlı 11 mahalleden biri olan Tozkoparan’daki kentsel dönüşüm planları 2008 yılında yapıldı. Dönemin AKP’li Belediye Başkanı Yücel Karaman “Bu projenin içinde vatandaş aktif olarak karar verici olacak. Yerinde dönüşüm yapacağız” dedi. Ama işler öyle yürümedi. Planlara o dönemin AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi itiraz etti, 2010 yılında Danıştay 6. Dairesi tarafından hazırlanan planları iptal etti. Bu sürece dair ilk iptal kararıydı, son olmadı.
2013 yılına gelindiğinde Tozkoparan riskli alan ilan edildi. Bu karara karşı vatandaşlar dava açtı, Danıştay riskli alan kararını da iptal etti.
Böylece hem planlar hem de bölgenin riskli alan ilan edilmesine dair kararlar iptal edilmiş oldu.
Bu arada riskli alan kriterlerinde değişiklik yapıldı ve 21 Nisan 2020’de Tozkoparan’ı da kapsayan 10.4 hektarlık alan yeniden ‘riskli’ ilan edildi. Bununla da yetinilmedi, riskli alan ilan edilen bölge 2020 yılının aralık ayında bu kez de 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun’un 6/A maddesi kapsamına alındı. Üstelik Tozkoparan’ın 6/A maddesi kapsamına alınmasına temel oluşturan teknik raporu hazırlayanlar dahi ‘Bu rapor tamamen gözleme dayalı yapılmıştır. İncelemeler, rapor da öyle hazırlanmış bir rapordur’ diyor.
YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI VERİLDİ SONRA…
Bölgede yaşayan vatandaşlar hem 6/A maddesinin iptali hem de yapılan tebligatların iptali için 33 ayrı bina adına İstanbul 10. İdare Mahkemesinde dava açtı.
33 ayrı davada önce yürütmeyi durdurma kararı verildi, sonra da davaların hepsi Çevre ve Şehircilik Bakanlığının talebiyle 10. İdare Mahkemesinde toplandı. 10. İdare Mahkemesi bakanlığın yanıtından sonra bütün yürütmeyi durdurma kararlarını kaldırdı.
İkinci riskli alan kararına dair dava ise Danıştayda devam ediyor. Dava kapsamında 11 Ocak 2021 tarihinde görüşünü açıklayan Danıştay 6’ncı Dairesinde görevli savcı, inceleme yapan kurumların, mahallede yeterli teknik inceleme yapmadığı, mahalledeki yapıların olası bir afette can ve mal kaybına neden olabileceğine dair yeterli bilgi olmadığını ifade ederek riskli alan kararının iptali edilmesi yönünde görüş bildirdi.
Süreç devam ederken 23 Haziran’da ise Tozkoparan Mahallesi’nde yaşayanların elektrik, su ve doğal gazı kesildi. ‘Sesimize kulak verin, bu hukuksuzluğu durdurun2 diyen Tozkoparan halkı Danıştayda bir yıldan fazladır bekleyen davanın artık sonuçlanması ve hukuksuzluğun sona erdirilmesi için bugün Danıştay önünde olacak.
NEREDEN ÇIKTI BU 6/A?
Peki ne oluyor, 6/A kapsamına alınmak ne demek, dahası hukuki süreç devam ederken yıkımlar nasıl oluyor da gerçekleşebiliyor? Bu sorulara dava süreçlerini takip eden Avukatlar Onur Cingil ve Serkan Çakmaklı ile yanıt aradık.
Avukat Serkan Çakmaklı sürekli duyduğumuz 6/A maddesinin ne anlama geldiğini anlatıyor. Önce, “Bakanlık bir bölgeyi, bir taşınmazı 6/A maddesi kapsamına alırsa orada öncelikle vatandaşların bütün tapuları hazine üzerine geçirilir. Mevcut binalarının değerlemesi yapılır, sonrasında orada yapılacak projeye -hangi müteahhidin yapacağına, hangi büyüklükte daire yapılacağına, hangi büyüklükte konut verileceğine- bunların hepsine bakanlık karar verir. Yani vatandaşın burada hiçbir hakkı yok.”
Çakmaklı’ya göre “6/A maddesi bir hukuk devletinde olabilecek bir madde değil”.
Bakanlığın bu maddeyi ‘Çok acil kendiliğinden çökme yıkılma, patlama, heyelan riski olan bölgeler için çıkardık’ diyerek kanuna eklediğini söyleyen Çakmaklı şöyle devam ediyor: “İstanbul’da Güngören kentsel dönüşüm aciliyetinde çok gerilerde. Avcılar, Bahçelievler, Zeytinburnu dururken burada böyle bir uygulamaya girişmek kanunla açıklanabilir değil.”
Peki açılan davalardaki yürütmeyi durdurma kararları nasıl iptal edildi? Avukat Çakmaklı, “Bakanlığın savunmasında hiçbir şey demiyor, Bakanlık diyor ki ‘6/A vardır, ona uygun yürüttük biz bu süreci’. Başka bir şey yok. Eee biz zaten 6/A’ya da itiraz ettik. Mahkemeye de bilirkişi keşfi yapılması durumunda Tozkoparan Mahallesi’nin 6/A maddesi kapsamına alınamayacağının ortaya çıkacağını söyledik. Ama buna rağmen yürütmeyi durdurma kararları iptal edildi” diyor.
CİNGİL: BAŞTAN SONRA HUKUKSUZLUK SİLSİLESİ
Avukat Onur Cingil sürecin baştan sona hukuksuz işlediğine dikkat çekiyor. “Bugün devletin verdiği tapuya yine devlet tarafından el konuldu” diyen Cingil, şöyle devam ediyor: “Planlar iptal edildi, riskli alan kararı iptal edildi. Sonra küçük değişiklikler ve müdahalelerle aynı planlar, riskli alan kararı ile yeniden devreye sokuldu. İBB’nin eski yönetimi ile Kandilli Rasathanesinin hazırladığı, yani kendilerinin hazırladığı, rapora göre burası 11 mahalle arasında dokuzuncu sırada. Burası cetvelle çizilmiş gibi, sağında ve solunda daha kötü durumda olmasına rağmen burası riskli alan ilan edildi.
Üstüne Tozkoparan ve Küba (Mehmet Nesih Özmen) Mahalleleri 6/A kapsamına alındı.
Danıştaya açtığımız dava sürüncemede bırakılıyor. Ve şimdi buradaki insanlar ne yapılacağını asla bilmiyorlar. Yerinde dönüşüm ve sosyal konut beklenirken plan notlarında teras bahçelerin yazıldığını görüyoruz. Yani bölgede lüks konut ve rezidans yapılacak. İnsanlar buradan kaç daire çıkacağını, kaç metrekare daire verileceğini bilmiyor, dahası buradan kendisine daire verilecek mi onu bile bilmiyor. Bir sözleşme yok, insanlara bir muvafakatname gönderildi, başka da bir şey yok. O muvafakatname ile vatandaş birçok şeyi vermeyi taahhüt ediyor ama ne alacağı yok. Ayrıca burada bedel de tartışmalı. Sadece bilinen şey at imzanı ver en az 180 bin lirayı… Üstelik bütün süreç tamamlandığında belirlenen miktarı müteahhit ‘Demirin, betonun fiyatı arttı, size 180 bin lira demiştik ama 400 bin lira ödeyin’ diyebilir. Yani vatandaş ne, nekadar para ödeyeceğini biliyor ne de bunu ne kadar sürede ödeyeceğini. Kaldı ki buradaki insanların ayda 1000 lira ödeyecekleri durum yok.”
TOZKOPARANLILAR SÜRGÜN EDİLECEK
Süreç bu kadar belirsiz yürütülüyorken her çaldıkları kapıdan ‘Devlete güvenmiyor musunuz?’ yanıtını aldıklarını söyleyen Cingil da soruyor: “Devlet kendine güveniyor mu?” Ve şöyle devam ediyor Cingil: “Bu sorunun yanıtı ‘güveniyorum’sa oturacaklar vatandaşına anlatacaklar. Diyecekler ki ‘şu kattaki, şu metrekaredeki, şu bloktaki daire senin’ Bunu demiyor… Asıl mesele ne biliyor musunuz, burada 50-60 yıldır yaşayan, buranın tozunu, toprağını, çamurunu çeken insanlara Tozkoparan’ı insanlara burayı yar etmeme gibi bir planı var yönetimin. O plan notlarındaki şeyler geçekleşirse burada çok ciddi bir sosyolojik değişim olacak. Yani Tozkoparan’da Tozkoparanlılar kalamayacak, sürülecek. İnsanların elektriklerinin kesilmesi, buraya ilk gün geldikleri gibi tankerden su almak zorunda bırakılmalarının başka açıklaması yok.”
CİNGİL: RANTI DEĞİL İNSANI DÜŞÜNÜRSENİZ 10 DAKİKADA ÇÖZÜLÜR
Sorunun diyalogla 10 dakikada çözüleceğini söylüyor Cingil. Gerekçesini de şöyle anlatıyor: “İnsanı merkeze koyarsanız hemen çözülür ama burada para merkeze konuyor. Buradaki insanlar için dönüşüm istemiyor diyorlar, yalan, buradaki insanlar dönüşüm istiyor. Bir santimetrekare fazla talep etmiyorlar, tek istedikleri depreme dayanıklı ve çocukları ile komşuları ile yaşayabilecekleri bir yer. Bakıyor Belediye Başkanı video çekiyor güzel güzel anlatıyor. Eee güzel güzel anlatıyorsa güzel güzel de yazabilir. Eğer anlattıkları doğru ise... Belediye Başkanının çizdiği pembe tablolar bizim ’90’lı yıllarda gördüğümüz ithal pembe dizilere benziyor. Gerçek ise insanların temmuz sıcağında tankerden aldığı su ile yaşamını sürdürmeye çalışması, elektriksiz ve doğal gazsız evlerde.”