Kulaklıkları çıkartıp güzel günleri örgütlemeye!
Tek adam yönetiminin saldırılarına vereceğimiz karşılığın gücü onu sınıf arkadaşımızla, komşumuzla, iş arkadaşımızla birlikte örgütlememize bağlı.

Kaynak: Max Pixel
Siyasete atılan (!) herkes gençlerin çokça kullandığı “teknolojik aletler” ile gündeme giriyor. Bir kamera bir tripoda iktidarı gönderenler mi ararsınız ya da kulaklığımız takıp iktidar değişimini sakince beklememiz telkin edenler mi? Bu jargonun pili ne kadar dayanır bilinmez ama tek adam yönetiminin devrilmesini sessizce beklemenin veya kendi içinden çıkarttığı muhalefet odaklarının işe yaramayacağı açık görünüyor.
HER GEÇEN GÜN SALDIRILAR ARTIYOR, SALDIRI ALANI GENİŞLİYOR!
Geçtiğimiz sayıdan bugüne saldırılarının genişlediği ve arttığını söylemek yaratıcı bir tespit olmaz. Bir yandan pandemi kısıtlamaları kaldırılırken “12’den sonra müzik yasağı” bizatihi Cumhurbaşkanı tarafından ilan edildi. LGBTİ + Onur Haftası gereğince yapılan gösteriler yürüyüşlere yönelik saldırgan tutum “ağızını açanı alın” ifadeleriyle hafızlara kazındı. Boğaziçi öğrencileri ve akademisyenleri atanmış rektör Melih Bulu tarafından kampüse alınmadı. Tepki gösterenlere ise polis müdahalesi gecikmedi. İstanbul Sözleşmesinin yürüklükten kalkacağı tarih olan 1 Temmuz’da birçok ilde binlerce kadın sokağa çıktı bazı alanlarda sert polis müdahaleleri olurken kadınların sesine itirazlarına kulak veren tek bir hamle gözle görülmedi.
TEK ADAM YÖNETİMİNİN SALDIRILARINA KARŞI TEPKİLER DE ORTAYA ÇIKIYOR!
Bu yaşananlar ciddi tepkilerle karşılandı. Özellikle gençler arasında. “Kimse kusura bakmayacak” ifadeleriyle yasaklanan gece yarısından sonraki müzik yasağına yönelik tepki, yapılan yürüyüşler ve gösterilere yönelik polis müdahalesi, Boğaziçi üniversitesi atanmış rektörü Melih Bulu’nun üniversite bünyesindeki öğrenci ve akademisyenlere yönelik tutumu, İstanbul sözleşmesinin kadınların itirazlarına rağmen yürürlükten kaldırılması hem sosyal medya gibi ilk elden tepki göstermenin kolay olduğu alanlarda hem de sokaklar tepki, gösteri ve eylemler ile karşılık buldu. Bu tutumun genişliği darlığı veya yöntemleri elbette tartışma konusu. Ama bunlardan bağımsız ortaya çıkan tablo her safhada ve her kesimde hoşnutsuzluğun olduğuna işaret ediyor.
SALDIRILARA KARŞI HIZLI, GÜÇLÜ, SİSTEMATİK BİR TAVIR
Tepki göstermenin, az buz demeden sokağa çıkmanın görece daha az değişime sebep verdiği böylesi bir dönemde elbette bu inat, direngen tutum ve düzey fark etmeksizin ortaya konan tepki büyütülmeli önemsenmeli. Bu durum aslında uzun zamandır gençlerin arasında çıkan bir tartışma noktasına da denk düşüyor. “Sokağa çıkıyoruz, tepki gösteriyoruz ama yine de bildiklerini okuyorlar. Böyle bir şey değişmiyor.” Örnek olarak Boğaziçi meselesi tepkimizi koyduk, kitlesel sokak gösterileri de örgütledik ancak kayyum rektör hala yerinde duruyor. Ne olacak? İşte burada kimimiz bir tripottan medet beklemeye, taktığımız kulaklık ile daha güzel bir geleceği beklemeye koyulabiliriz. Tabi bu sonuç ancak tarihsel deneylerden, sınıf güç mücadelesinden uzak bir bakış açısının ürünü olur. Yukarıda da ifade ettik şunu kabul etmek gerekir; her sokağa çıktığımızda kazanım elde edeceğimiz bir pozisyonda değiliz. Dolayısıyla gençlik mücadelesi daha sistematik, biriktiren, birikimini kullanan bir noktada hareket etmek zorunda. Tek adam yönetiminin saldırılarına karşı hızlı, net ve güçlü karşılık vermemek işten bile değil. Ancak bunun sürekli olması, bu hızlı, net ve güçlü karşılıkların her gün sınıf arkadaşımızla, komşumuzla, iş arkadaşımızla birlikte örgütleyip örgütlememize bağlı. Örnek verdiğimiz Boğaziçi hadisesinde de çıkarılacak sonuç budur. Boğaziçi öğrencileri birden fazla yöntemi deneyerek, mücadelenin istikrarından ödün vermeden bu işi sürdürüyorlar. Biriktirdiklerini ne kadar geniş bir alanda kullanmaları da atanmış rektörün bekasını belirleyecek gibi görünüyor. Tabi aynı zamanda demokratik ve özerk üniversite mücadelesinin hızını…
Burada hem dergi okurlarımız hem de alanlarda mücadeleleri büyütmeye niyetli olanlarımızın üstünde daha ileriden alınması gereken sorumluluklar var. İşin sınıf arkadaşlarıyla, komşularla, iş arkadaşlarıyla örgütlemesi gereken noktalarında birincil derecede tutum göstermek. Bir kamera bir tripota değişmeyecek sistem, kulaklık takarak güzel günleri beklemeyle gelmeyecek gelecek ancak mücadelenin en geniş biçimde yayılmasıyla değişecek, gelecek. Kulaklıkları takıp güzel günleri beklemektense, kulaklıkları çıkarıp güzel günleri örgütleyelim!
Evrensel'i Takip Et