Kampüsteki sistematik ayrımcılığa karşı sözleşmeyi savunalım
Geçtiğimiz süreçte çokça tartışma, etkinlik ve eylemle mücadeleye olan desteğini eksik etmemiş ODTÜ Biyolojik Bilimler bölümü öğrencileri ile İstanbul Sözleşmesi’nin feshi üzerine konuştuk.
Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş/Evrensel
Melisa KAYA
ODTÜ
İstanbul Sözleşmesi 1 Temmuz 2021 itibari ile tamamen kaldırıldı. Sözleşmenin hali hazırda doğru şekilde uygulanmadığını hepimiz biliyoruz ancak uygulanmasa dahi yürürlükte bulunması birçoğumuz için güven teşkil ediyordu. Bizler, kararın gündeme getirildiği ilk günden beri sözleşmenin feshini kabul etmiyorduk ve uygulanması için her yeni günde artan mücadelemize devam ediyoruz. Bu bağlamda çokça tartışma, etkinlik ve eylemle mücadeleye olan desteğini eksik etmemiş ODTÜ Biyolojik Bilimler öğrencileriyle sözleşmenin feshi üzerine konuştuk.
ŞİDDET VE AYRIMCILIK AKADEMİDE DE DEVAM EDİYOR
Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü 4. sınıf öğrencisi Seçil Gülden toplumsal cinsiyet ayrımcılığının, tacizin ve şiddetin eğitim ve akademide de farklı şekillerde ve boyutlarda kendini gösterdiğinden bahsetti. İçinde bulunduğumuz durumun, fen bilimleri alanında eğitim gören ve akademide kariyer hedefleyen bir kadın öğrenci olarak yakın geçmişe kadar kadınların varlığının oldukça kısıtlı olduğu bu alanda ilerlemeye çalışırken gelecekle ilgili kaygılar beslemesine sebep olduğunu vurguladı. Yurtlardaki ayrımcı, kadınların sosyal hayatını olumsuz etkileyen uygulamalardan LGBTİ+ toplulukların kampüslerdeki faaliyetlerinin engellenmesi gibi örnekler kampüslerin öğrenciler için güvenli ve özgür alanlar olmaktan uzaklaştığını belirten Seçil, “Bunun yanı sıra, hem öğrencilerin hem de akademisyenlerin maruz kaldığı cinsiyetçi söylemler ve tavırlar, kadın akademisyenlerin alandaki meslektaşları tarafından gördüğü psikolojik baskı, şiddet, cinsel taciz gibi vakalar da üniversite ortamındaki ayrımcılık ve şiddeti gözler önüne seriyor” dedi. Son olarak, maruz kalınan sistematikleşmiş ayrımcılığa işaret eden daha birçok örnek, devleti tüm bunlara karşı aktif bir politika izlemeye yönlendiren İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin yaşamımızı ne kadar derinden etkileyecek bir karar olduğunu bir kez daha hatırlattığını söyledi.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN VARLIĞI BİLE BİR UMUTTU”
Biyoloji Bölümü 3. sınıf öğrencisi Selin Candır ise kendisini güvende hissetmediği, başına ne geleceğini bilmeden risk altında yaşadığı ve bu korkuyu salanların hiçbir yaptırım görmediği bir ülkede yaşamanın fazlasıyla korkunç olduğunu belirtti. Selin, “Zaten doğru düzgün uygulanmayan bir sistem olsa da İstanbul Sözleşmesi’nin varlığının bile bir umut. Şu anda onun da feshedilmesiyle hiçbir güvence kalmadı” dedi. Çalışacağı alanın genel olarak zaten kadınların az bulunduğu bir alan olduğunu hatırlatan Selin, ülkede de bu alana pek değer verilmediğini ve kadınlara çok fazla haksızlık da yapıldığını düşünüce ülkeden kaçıp daha medeni ve istediği gibi bilim yapabileceği, gezebileceği, rahat bir şekilde yaşayabileceği ülkelere gitme isteği/ihtiyacı doğduğunu söyledi. Buradaki hayatını ne kadar geride bırakmak istemediğini belirterek, “Türkiye bu şekilde devam ederse büyük ihtimalle yurtdışına gitmek için her yolu deneyeceğim ve her şeyin olması gerektiği gibi bir hal alıp bu ülkede güvende olacağıma ve kendime saygı duyulacağına inana kadar dönmeyeceğim” dedi. Son olarak bir gün bu ülkede de güvenli, huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşayabilmeye dair umutlu olduğunu belirtti.
ÖZGÜR BİLİM, ÖZGÜR AKADEMİ
Biyoloji Bölümü 1. sınıf öğrencisi bir kadın arkadaşımız ise kadın ve LGBTİ+’lara uygulanan tüm şiddet türleri ile mücadele etmeye ihtiyacımız olduğunu belirterek sözlerine başladı. “Sözleşmenin amaçlarından biri olan kadınlara karşı yapılan her türlü ayrımcılığı engellemek ve kadın-erkek eşitliğini yaygınlaştırmak ülkemizde hayalini kurduğumuz ve hala biraz olsun hakkında umutlu olduğumuz özgür bilim ve özgür akademinin önemli gereksinimlerinden” diyen arkadaşımız, bilimin ve başarılı bir akademik kariyerin kadın ve LGBTİ+’lar tarafından yapılabilir olduğunu daha iyi görmemiz için uygulanan mobbing, mansplaining, cinsel taciz ve istismar benzeri tüm şiddet unsurlarının önüne geçebilmek için sözleşmenin varlığının hepimize güven vereceğini vurguladı.
Biyoloji 1. sınıf öğrencisi başka bir kadın arkadaşımız ise kendisini İstanbul Sözleşmesi’nin feshinden daha çok endişelendiren şeyin ülkede sadece tek bir kişinin, insanların ne düşündüğünü önemsemeden kendi kafasındaki herhangi bir kararı yürürlüğe koyabilmesi olduğunu belirtti. İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin, her gün sokaklarda özgürlüğü için sesini yükselten bireylerin haksızca susturulması olduğunu söyleyen arkadaşımız, bir bilim insanı adayı olarak bu kadar temel bir hakkın görmezden gelinmesinin, bu ülkede bir geleceği olabileceği konusunda kendisini umutsuzluğa sürüklediğini vurguladı.