06 Temmuz 2021 23:45

Kaza ya da talihsizlik değil iş cinayeti!

Eğitimde herkese aynı koşullar tanınmalı ve binlerce gencin kaderinin tayini eğitimde bu kargaşaya neden olan tüccar zihinlerin ellerinden alınmalıdır.

İnfografik: İSİG

Paylaş

Fatma ABUKAN

Van

28 Haziran Pazartesi günü, güneş bizi Türkiye’nin karışık gündemine uyandırırken aynı zamanda 14 yıllık eğitim hayatımızda verdiğimiz emeğin, terin, stresin değersizliğinin farkındalığına da uyandırdı. O gün Yüzüncü Yıl Üniversitesi Psikoloji Bölümü 3. sınıf öğrencisi Nedim Yurttaş’ın geçinebilmek için çalıştığı inşaattan düşerek hayatını kaybettiğini öğrendik. O gün bir can yitirdik. Bir hayat… bin umut … Nedim’in başına gelen ne bir kaza ne de bir talihsizlikti. Nedim, başlarda “geçinebilmek için oku” anlayışını benimseyen sonralarda ise “okuyabilmek için çalış” anlayışının olduğu bir sistemin kurbanıdır ve ilk kurbanı değildir. Bu durumda olan, okurken geçinmeye çalışan aynı zamanda ailesine de bakan daha nice öğrenci var. Günümüzde, Türkiye’de okuyabilmek artık bir lüks olup öğrenciler için adeta bir hayatta kalma mücadelesine dönüşmüştür. Biz bu mücadeleyi verirken tek beklentimiz bir günümüzü daha kurtarmaya çalışmakken, herhangi bir destek görmek şöyle dursun günbegün eklenen zamlarla hayatta kalmak bizim için daha da zorlaşıyor. Yeni bir günü de üniversite öğrencilerinden alınacak harçlara yapılan yüzde 10’luk zam haberi ile tamamlıyoruz. Gün geçtikçe sırtımızdaki yüke bir yenisi daha ekleniyor. Adım adım direncimiz ölçülüyor. Daha ne kadar dayanabiliriz diye üzerimizden çirkince bir bahis oynanıyor.

Öğrenciler, en uygunsuz koşullarda okumaya olan direnç sınırını hesaplamak için laboratuvara alınmış kobaylar gibi adeta. Bu düzen içerisindeki baskılara dayanma sınırımız ölçülüyor. Zaman geçtikçe can veriyoruz, umudumuzu yitiriyoruz, yok oluyoruz ve görmezden geliniyoruz. Daha ne kadar sömürülebilir ne kadar bu duruma göz yumabiliriz?

PARA KAZANMAK İÇİN Mİ OKUYORUZ, OKUMAK İÇİN Mİ PARA KAZANIYORUZ?

Nedim’i kaybetmemizin üstünden geçen günlerin ardından unutmamamız gereken şeyin onun ölümünün talihsiz bir kaza olmadığı, bir gencin en basit ihtiyaçlarını karşılamakta bile ne kadar zorlandığı, bu uğurda sahip çıkılmayan gençliğin kendi kaderine terk edildiğidir. Peki bu düzenin inşasında payı olanlar yüzünden herkes aynı şekilde mi bu zorluğa maruz kalıyor. Tabii ki hayır. Eğitimde yaşanan bu uçurum ayrıcalıklı sınıfın dışında kalan öğrencilerin kafasında şu sorunun doğmasına neden oluyor. Para kazanmak için mi okuyoruz, okumak için mi para kazanıyoruz?

Eğitimde herkese aynı koşullar tanınmalı ve binlerce gencin kaderinin tayini eğitimde bu kargaşaya neden olan tüccar zihinlerin ellerinden alınmalıdır.

ÖNCEKİ HABER

60 TL'ye 12 saat çalışan mevsimlik işçiler: Örgütlü yapı olsaydı bir şeyler değişirdi

SONRAKİ HABER

Kimler kusura bakmasın?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa