Sözleşme çocukların yaşamı için de önem taşıyor
İstanbul Sözleşmesi’nin çocukların hayatları açısından nasıl bir öneme sahip olduğu aslında hem Elmalı hem de örneğini verdiğimiz davada açıkça görebildiğimiz bir durum.
Fotoğraf: Güzin Kızılaslan/csgorselarsiv.org
ODTÜ Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Topluluğu
Geçtiğimiz günlerde, 7 ve 10 yaşlarında iki çocuğun Antalya’nın Elmalı ilçesinde aile içinde cinsel istismara maruz kaldığının ve çocukların yaşadıklarını çizdikleri resimlerle tekrar anlattığını öğrendik. Çocukların anlattıklarına ve çizdiği resimlere rağmen mahkemenin ebeveynleri tahliye edip tutuksuzluk kararı aldığını biliyoruz. Bunun üzerine Türkiye’nin farklı yerlerinde çocuk istismarına karşı sesler çıkmaya başlamışken bizler de bu olaya sessiz kalamayacağımızı düşündük.
ÇOCUKLARIN HAYATI DOĞRUDAN TEHLİKEYE ATILIYOR
Uzun bir süredir iktidarın erken yaşta zorla evliliklerin önünü açmaya yani aslında çocuk istismarını aklamaya ve cesaretlendirmeye niyetleri olduğunun farkındayız. Ancak bugün içinde bulunduğumuz durumda İstanbul Sözleşmesi’nin de yürürlükten kaldırılmasıyla birlikte kadın ve LGBTİ+’larla birlikte çocukların güvenli bir şekilde hayatlarına devam etmesi tehlike altına girmiş durumda. Bunu Türkiye’deki birçok çocuk istismarı davalarında da görebiliyoruz. Geçtiğimiz aylarda Ankara’da ailesi tarafından istismara uğrayan iki küçük çocuğun davasını takip ediyorduk. Çocukları korumak adına açılan dava aslında İstanbul Sözleşmesi dayanak gösterilerek açılmıştı. Ancak İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasının kararı alındıktan sonra aile mahkemesi ebeveynlerin çocuklar üzerindeki gücünün kısıtlanmasını iptal ederek çocukların hayatlarını doğrudan tehlikeye atan bir karar almıştı. İstanbul Sözleşmesi’nin hepimizin olduğu kadar çocukların hayatları açısından da nasıl bir öneme sahip olduğu aslında hem Elmalı hem de örneğini verdiğimiz davada açıkça görebildiğimiz bir durum.
İstanbul Sözleşmesi’ni doğrudan üniversite içerisinden savunmaya devam ediyoruz. Kampüs içindeki eşit ve özgür yaşantımızı koruma ve haklarımızı ilerletme açısından sözleşme hala önemini koruyor. Bizim yaşantımıza böyle bir noktadan değerken aynı zamanda çocukların ve özellikle de kız çocuklarının temel haklarını koruması, çocuklara karşı istismarın ve şiddetin önlenmesi açısından da büyük önem taşıyor. Uzun süredir kullanılan bir slogan var, “çocuk susar ama sen susma” diye. Ancak biz takip ettiğimiz olaylarda şunu görüyoruz. Çocuklar susmuyor. Kendilerini yapabildikleri her şekilde ifade etmeyi başarıyorlar. Gerek fiziksel olarak gösterdikleri tepkilerle gerek anlattıklarıyla gerek çizdikleri resimlerle. Ancak bugünkü iktidar kendi ideolojik politik çizgisi ışığında bir toplum oluşturma amacıyla çocukları da hedefine oturtuyor ve çocuklardan ziyade istismarcıları korumayı tercih ediyor.
MÜCADELEYİ BÜYÜTMEMİZ GEREKİYOR
Bu noktada bizlerin ODTÜ’de çeşitli öğrenci topluluklarıyla kafa kafaya verip birlikte bir protesto örgütlememizin sebebi, bizlerin ODTÜ öğrencileri olarak iktidarın bu politikasına ve uygulamasına karşı olduğumuzu göstermek ve bunun için mücadelemizi büyütmek istememizdi. Çünkü biz mücadelemizi büyütmedikçe, kendi aramızdaki bağları sıkılaştırmadıkça iktidar elimizdeki hakları teker teker elimizden almaya devam edecek. Ancak bizler geçmişteki deneyimlerimizin de farkında olarak mücadeleyi büyütmek ve bulunduğumuz her alanda bir araya gelmeye devam ettikçe gelen saldırılara karşı bir duruş sergileyebilir ve hayatlarımızı iyileştirmeyi ve eşitliğe bir adım daha yaklaşmayı başarabiliriz.