07 Temmuz 2021 08:00

Okulun mezuniyeti var da mücadelenin yok!

Zorunlulukları kavradığımız, değiştirilebilir bir şey olduğunu bildiğimiz hayatlarımıza sahip çıkmamız gerekiyor. Bölümden hepimiz mezun olacak mıyız bilinmez ama bu mücadeleden mezun olmuyoruz!

Fotoğraf: twitter.com/budirenisi

Paylaş

Burcu ÇEVİKER

Hacettepe Üniversitesi

 

Felsefe son sınıf öğrencileri olarak “dersleri”, “tezi”, “borçları” ne yapacağız sorusu sınıf gruplarından denk geldiğimiz yüz yüze görüşmelere kadar hep gündemimizde idi. Uzaktan eğitimin üç dönemdir tüm eksikliklerini herkes gibi yaşamış olmakla birlikte, bir de bu şekilde mezun olmak tartışması da gündemimize eklendi. Sırf bu yüzden dönem başında ders bırakmayı bile düşündük. Ancak tabii ki de hocalarla ve arkadaşlarımızla biraz daha zaman geçirmemizi sağlayacak koşullar hiçbirimiz için mümkün değildi. Öğrenciyken dahi geçim sorunları ile başımız ağrırken bir de okulu uzatma ihtimali aslında bu ekonomik koşullarda tercih edilebilecek bir şey olmadı bizim için. Ancak tez yazma seçeneğinden ve ortalama yükseltme çabasından ötürü bazı arkadaşlarımız bu seçeneği kullandı. Ancak felsefe bölümünün bir iş alanının olmadığını düşünürsek küçük bir umut ve zorlu bir yol olsa da, akademide kalmak için bu da onların zorunlu fedakarlığı olarak görülebilir.

BİR YANDA MEZUNİYET DİĞER YANDA GELECEK KAYGISI

Her bölümdeki son sınıflar için mezuniyet döneminin “Ben ne yapacağım?​” sorusu ile gelecek kaygısı denen şey arasında bir çıkış arama dönemi olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bizim için biraz daha farklı bir durum, yeni bir arayış değildi. Bizler derslere girmeden bu derde düştük. “Bu bölümü neden yazdık o halde?​” sorusunun cevanbı ise kesinlikle biz öğrencilerin muhattabı olduğu bir şey olmamalı. Biz de sık sık “Kendimiz istedik, yapacak bir şey yok” gibi tekil bir değerlendirme ile ele alıyor olsak da biliyoruz ki, bugün hemen hemen tüm bölümler için gelecek kaygısı mevcut. Felsefe alanındaki daha karanlık tablonun sebeplerini tartıştığımızda ise sorumluluk bizden alınıp, egemen olana – sisteme, anlayışa, politikaya- çevriliyor. Girdiğimiz üniversite sınavından aldığımız derslerin niteliğine, akademik özgürlükten ücretsiz eğitim hakkına değin birçok belirlenim ile bu sonuç ortaya çıkıyor ve son sınıf öğrencileri olarak bu durumun sorumlusu bizler değiliz.

Akademik takvime göre -olacaksa- 3 farklı “mezun oldum” silsilesi var. Final sınavı akabinde belli olanlar ve bütünleme sınavı sonuçları ile mezuniyet durumu kesinleşenler, bir zorluktan teğet geçmiş oldu. Çünkü 3. gruptaki, kaderi yaz okuluna kalanlar için büyük bir muamma söz konusu. Kredi boşluğunu doldurabilmek ve en azından bir dönem daha bir fiil okula gidemeyecek olanlar için elzem olan yaz okulu açılacak mı? Çok az zaman kalmasına karşın hala ne yapacağımızı belirleyemiyoruz çünkü rektörlük bu konuda bazı kısıtlamalar getirdi. İmza kampanyası veya hocalarla görüşmekten somut bir sonuç çıkmadığı şu günlerde iki seçeneğe sıkışmış duruyoruz, daha fazla ücret ödeyip başka bir okudan ders almak yahut fakültenin mecburi istikamet olarak gösterdiği Türk Halk Bilimi’nden ders almak… Maddi bir toplam olmasının karşısında bir de bu belirsizlik, bizlerin tatil sürecinde iş bulup çalışmasından gelecek planlarına kadar her şeyi zora sokuyor. Üniversitelerin en büyük çoğunluğunu oluşturan öğrenciler, adeta “patron” rektörün karşısında müşteri konumuna geliyor. Üniversitede bir bileşen olarak söz hakkı ve menfaati gözetilmeyen bizler, seçeneksiz- belirsiz ve geleceksiz bir sürece mahkum ediliyoruz.

ZORUNLULUKLARIN DEĞİŞTİRİLEBİLİR OLDUĞUNU KAVRAMALIYIZ

Bir yandan kesilen KYK bir yandan tez ve final sınavları için aldığımız kitapların taksitleri dururken, part-time işleri birbirime paslamaya çalışıyoruz. Ya mezun olamayıp öğrenci kalacağız, burs olmadan güvencesiz işlerle geçinmeye çalışacağız. Ya da diplomalı işsiz olup, adeta “Hollywood rüyası” olan akademiye girmenin umuduna tutunacağız. Ancak hayatın, durağan, belirli ve iki olasılığın bir ucu olmadığını 4 yılda öğrenmiş olmamız gerekir. Zorunlulukları kavradığımız, değiştirilebilir bir şey olduğunu bildiğimiz hayatlarımıza sahip çıkmamız gerekiyor. Geleceğimizi ancak bu şekilde kurtarabiliriz, düşüncelerimizi ancak bu şekilde maddi bir güce dönüştürebiliriz. Felsefe son sınıf öğrencilerinin de tümeller tartışması bu; hepimizi ve tüm yaşamımızı kapsayan sorunlara karşı “tek olan varlığa” karşı mücadele… Bölümden hepimiz mezun olacak mıyız bilinmez ama bu mücadeleden mezun olmuyoruz!

ÖNCEKİ HABER

İstanbul Sözleşmesi’nin feshi yok hükmündedir!

SONRAKİ HABER

Hayatın Sesi: Pandemide kadınların yükü katlandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa