11 Temmuz 2021 02:41

Cumartesi Anneleri: "Bizi değil sevdiklerimizi kaybedenleri yargılayın

Cumartesi Anneleri’nin 700. hafta eylemine yönelik polis müdahalesinde gözaltına alınan 46 kişi hakkında açılan davanın ikinci duruşması yarın görülecek.

Fotoğraf: MA

Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

Cumartesi Anneleri’nin 700. hafta eylemine yönelik polis müdahalesinde işkence gören ve aralarında kayıp yakınlarının da olduğu 46 kişi hakkında açılan davanın ikinci duruşması yarın görülecek.

Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesinde görülecek dava öncesi konuştuğumuz kayıp yakınları, “Bizim sevdiklerimizi bizden aldılar, işkence tezgahlarından geçirdiler, yok ettiler. Yargılanması gereken biz değiliz, devletin içindeki çeteler, eli kanlı katiller, sevdiklerimizi kaybedenler, bunlara bu emri verenler. Biz suç işlemiyoruz, faillerin ortaya çıkarılması için mücadele ediyoruz” diyor.

Cumartesi Anneleri’nin 700. hafta eylemine polis müdahale etmiş, aralarında kayıp yakınlarının da bulunduğu 46 kişi gözaltına alınmıştı.  Gözaltına alınan 46 kişiye, “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” iddiasıyla, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu”na muhalefet maddesinden 2 yıl sonra dava açıldı. 21. Asliye Ceza Mahkemesinde saat 10.00’da görülecek duruşma öncesi kayıp yakınları Hasan Karakoç, İkbal Eren ve Davanın Avukatı İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri’yle konuştuk.

"ADALET VARSA BİZİ DEĞİL SEVDİKLERİMİZİ KAYBEDENLERİ YARGILAYIN"

Gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç, 700. hafta eyleminde gözaltına alınanlar arasındaydı. İşkenceyle gözaltına alındığını söyleyen Karakoç, “Beni bir anda yakaladılar ve yere yatırdılar. Gaz sıktılar. Ağza alınmayacak küfürler savurdular. Hepimizin vücudunda morluklar, şişlikler, darp izleri oluştu” diyerek o gün yaşadıklarını özetliyor. Karakoç, 700. haftada anayasal haklarını kullandıklarını, insanlığa karşı işlenmiş bir suçu ve bu suçun cezasız bırakılmasına itiraz ettikleri için gözaltına alındıklarını, haklarında dava açıldığını söylüyor. “Hukuk varsa, kanun varsa, adalet varsa bizi değil sevdiklerimizi kaybedenleri, bu suçu işleyenleri yargılamalılar” diyor Karakoç ve ekliyor: “Biz suç işlemiyoruz, suçun faillerinin ortaya çıkarılması için mücadele ediyoruz. Bizim sevdiklerimizi bizden aldılar, işkence tezgahlarından geçirdiler, yok ettiler. Biz insanlık mücadelesi, hak mücadelesi veriyoruz. Yargılanması gereken devletin içindeki çeteler, eli kanlı katiller, sevdiklerimizi kaybedenler, bunlara bu emri verenler. Bu davalar onlara açılmalıydı.”

"27 YILDIR BİR ALLAH’IN KULUNA DAVA AÇILMADI"

Karakoç, gözaltında kayıp dosyalarının tozlu raflarda bekletildiğine dikkat çekti, “27 yıldır bizim davamızla ilgili bir Allah’ın kuluna dava açılmış değil. Bizim davamız da birçok kayıp davası gibi zaman aşımına uğramak üzere” dedi.

"ÇİÇEK KOYABİLECEĞİMİZ BİR MEZARIMIZ OLSUN"

Karakoç son olarak şunları söyledi: “Biz kayıplarımızı arayacağız. Bunda yanlış bir şey yok. Asıl yanlış failleri ortaya çıkarmayanlar da, yargı önüne koymayanlar da. ‘Çiçek koyabileceğimiz bir mezarımız olsun,  bir kemik olsa bile alıp defnedeyim’ diyor kayıp yakınları. Kayıp yakınlarının yasları bitmiyor, acıları dinmiyor. Ama yetkililer duymuyor, görmüyor. Ama şunu bir kez daha söylüyorum son kayıp bulunana kadar, son fail yargılanana kadar mücadelemize devam edeceğiz. Ne mücadelemizden ne de Galatasaray Meydanı’ndan asla vazgeçmeyeceğiz.”

"BİR İNSAN DAHA KAYBEDİLMEDİYSE, BUNU CUMARTESİ ANNELERİ’NE BORÇLUYUZ"

Gözaltında kaybedilen Fahrettin Eren’in kız kardeşi İkbal Eren,”Bu ülkede insanlık suçları işlendi ve biz Galatasaray Meydanı’nda bu suçları yüzlerine vuruyorduk” dedi.  Bu nedenle Galatasaray Meydanı’nın yasaklandığına dikkat çeken Eren, “Yargılanması gereken bu suçları işleyenler olması gerekirken adalet isteyen bizler yargılanıyor” dedi. Eren, “İlk duruşmada kayıplarımızı nasıl kaybettiklerini, mahkeme salonunda söyledik ve söylemeye devam ediyoruz. Saklanmaya, gizlenmeye çalışılan hakikatlerin bir kez daha dile getirildiği, devletin bu tutumunun bir kez daha teşir edildiği bir dava bu. Aslında orada biz kayıplarımızı aradığımızı, faillerin yargılanması gerektiğini bir kez daha anlatma fırsatı bulduk. Yargılayan durumda olmamız gerekirken yargılanan durumdayız. Ama bu durumda bile kaybettiğimiz sevdiklerimizin hesabını bir kez daha adalet önünde soruyoruz” diye konuştu.

‘BİR İNSAN DAHA KAYBEDİLMEDİ’

Bu ülkede yaşayan insanların cumartesi annelerine çok şey borçlu olduğunu söyleyen Eren, “Hukuksal anlamda bir şey elde edemedik. Cezasızlık son bulmadı, uluslararası kaybetmelere karşı sözleşmeler imzalanmadı ama daha önemlisi bir insan daha kaybedilmedi. Bu bizim için çok önemli. İnsanlar bugün biraz daha güvenli evlere dönebiliyorsa cumartesi annelerinin eylemi sayesinde. Bu eylem yapılmasaydı gözaltında kaybetmeler devam edecekti. Kamuoyunun ve yurttaşların bu davada bize destek vermesi gerekiyor. Çünkü yaptığımız mücadele herkes için” dedi.

‘ASIL SUÇ POLİSİN ŞİDDET GÖSTEREREK MÜDAHALE ETMESİ’

Davanın avukatlarından aynı zamanda İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, davanın tarihi bir öneme sahip olduğunu vurguladı. Yoleri, failleri yargılamayan devletin, kayıplarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri’ni/İnsanları’nı yargıladığına dikkat çekti. Davanın 2 yıl sonra açıldığını hatırlan Yoleri, “İktidarın hak ve özgürlüklere yönelik, baskıcı bir yönelime girmesiyle de paralel düşünülebilecek bir dava” dedi. Barışcıl toplanma ve gösteri hakkının, Anayasa’da, uluslararası sözleşmelerde düzenlenmiş, garantiye alınmış bir hak olduğunun altını çizen Yoleri, “Her şeyden önce bu hakka getirilen haksız, hukuka aykırı bir yasak kararı var. Asıl suç polisin şiddetle müdahale ederek bu hakkın kullanılmasını engellenmesi” değerlendirmesinde bulundu.

ÖNCEKİ HABER

Staj yeri ayarlanmadığı gibi bir de ücretler iade edilmedi

SONRAKİ HABER

Haiti Devlet Başkanı Moise'nin öldürülmeden önce işkenceye maruz kaldığı açıklandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa