Müzisyen Hakan Töre: İnsanın kendi yaptığı müziği tanımlaması çok zor
Müzisyen Hakan Töre yeni albümü "Noktürn"ü anlattı.
Fotoğraf: Hakan Töre arşivi
Özlem ERTAN
Müzisyen, Besteci, Müzik Yazarı Hakan Töre’nin albümü Noktürn dijital platformlarda müzikseverlerin beğenisine sunuldu. Uzun yıllara yayılan özenli bir çalışmanın ürünü olan Noktürn’de yer alan on şarkının tamamı Töre’nin imzasını taşıyor. Rock tarzındaki albümünde çoğunlukla kentli insanın iç dünyasını, çıkmazlarını anlatan, bazı şarkılarında ise muhalif yönünü ortaya koyan Töre’nin kendine özgü bir stili var. Müzikal altyapısının sağlamlığıyla da dikkat çeken albümün müzisyen kadrosu ise usta isimlerden oluşuyor. Hakan Töre’yle Zülfü Livaneli’nin de destek verdiği Noktürn’e ve müziğe dair konuştuk.
Noktürn başlıklı albümünüzün uzun yıllara dayanan özenli bir çalışmanın ürünü olduğunu biliyorum. Bu albümün ortaya çıkış sürecinden kısaca bahsedebilir misiniz?
İzin verirseniz bana ayırdığınız bölümü en çok “müzik ve albüm öyküm” için kullanmak istiyorum... Kendimi bildim bileli şiirler yazıp onları besteliyorum. Daha ilkokul yıllarında, mandolin-solfej kursunda herkes kusursuz çalmaya çabalarken ben kendi melodilerimi bulmaya çalışırdım. Sonra sırasıyla flüt, bağlama, org, ut ve gitar... Yakınıma yamacıma hangi çalgı geldiyse hemen elime alıp şarkı yapmaya çalışırdım. Yıllar içinde yüzün üzerinde beste yaptım. Geçmişte birkaç yapımcıyla temasım oldu ama açıkçası bu konularda çok enerjik ve inatçı olamadım. Girişimci yanım zayıf sanırım. Bir taraftan da hem okul hem işler vardı, ayrıca haftanın birkaç günü mekanlarda müzik yapıyordum... “Artık gitarı duvara asma vaktidir,” demiştim ki, yayımlanan bir makalemden sonra, benim için efsane olan Zülfü Livaneli ile tanıştım. Yaşıtları çocuk şarkıları dinlerken Atlının Türküsü ve Günlerimiz albümlerini ezberlemiş biri olarak, bu muhteşem bir buluşmaydı benim için...
Ferhat Livaneli’nin stüdyosunda oturuyoruz; karşımda ustam ve Ferhat abi! Ben şarkılarımı çalıyorum, onlar dinliyor. Çalıp söylerken çok rahatımdır ben, ama şarkı aralarında heyecandan konuşamıyorum. Sözcüklerim birbirine karışıyor... Sağ olsunlar, iki büyük usta bana müthiş cesaret ve enerji verdi o gün. Hatta stüdyolarını kullanabileceğimi söylediler... Hemen sonrasında rock türüne uygun bir ekip toparlamak için, Işığın Yansıması grubunun kurucusu ve uluslararası ilişkiler öğrenciliğimdeki Siyasal Tarih Hocam Murat Özyüksel’i aradım. Güzel ve yetenekli insan Ayhan Orhuntaş ile tanıştırdı beni. Sonrası stüdyo ayları, hatta yılları...
Albümdeki tüm şarkıların hem bestecisi ve söz yazarı hem de yorumcususunuz. Bir besteci ve müzisyen olarak tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
İnsanın kendi yaptığı müziği tanımlaması çok zor. Hep sevgi, saygı ve özlemle andığım Engin Yörükoğlu (Moğollar) hocamızın yaptığı tanımı aktarayım: “Tamam bu rock ama sana ait bir rock. Bu senin müziğin.”
Şarkılarda kentli insanın iç dünyasının, aşk ve yalnızlık temalarının hakim olduğunu görüyoruz. Bu, bazı müzisyenler için kullanılan “kent ozanı” tanımını getiriyor akla. Siz kendinizi “kent ozanı” olarak tanımlar mısınız?
İlginç bir benzetme yaptınız. Televizyon programları yaptığı dönemde Güven Erkin Erkal dostum da bu kategoriye yakın görmüş olacak ki, beni Kent Ozanları adlı programa konuk etmişti. Benim için mutluluk verici bir etiket olur bu... Tema konusunda haklısınız. İlk yıllarda daha sert, sloganik şeyler yazıyordum. Ama zaman insanı terbiye ediyor ve didaktik bilmişliğe set çekiyor; öncelikle kendi içinde derinleşmenin ve gelişimin önemli olduğunu öğretiyor. Repertuvara aldığımız ve kaydettiğimiz birkaç parçayı albüme koymadım sırf içerikle ilgili kaygılarımdan dolayı. Kendi de yapmış olsa, bazen bazı şeyler içine sinmiyor insanın. Nelerden bahsettiğiniz kadar, bunları nasıl anlattığınız da önemli. Belki o metinleri revize ederim; belki de etmem. Lakin şu var ki, içimdeki muhalif çocuk ben yaşadıkça orada olacak. Hayat bunu dayatıyor insana. Aydınlık günler gelene kadar... hep muhalif, ille de muhalif!
Çok değerli müzisyenler albüme katkıda bulundu. Bu isimlerden ve onlarla yollarınızın nasıl kesiştiğinden bahseder misiniz?
Stüdyoda harika bir ekip vardı. Kadroyu Usta Müzisyen Ayhan Orhuntaş oluşturdu. Kayıtlarda bize Murat Süngü, Levent Canen, Fırat Özyavuz, Cihan Dimen Töre, Yusuf Uğurer eşlik etti. Ve elbette enfes sesi ve yorumuyla zatıaliniz, Özlem Ertan... Her şey gerçek enstrümanlarla kaydedildi; organik bir albüm bu. Sadece Çıldır adlı eleştirel şarkının ritm altyapısında makine kullandık. Şarkıdaki ironik havaya o tını çok yakıştı.
YouTube kanalınıza her şarkı için farklı birer tasarımla videolar koymuşsunuz. Peki albümü dijital müzik platformlarında da dinleyebilecek miyiz?Videolar konusunda sevgili eşim Cihan Dimen Töre’ye müteşekkirim. Plak olarak da basılacak albümün kapak ve kitapçık tasarımlarını da o hazırladı. Fotoğrafları o çekti. Süper bir insan. Dijital platformlara gelince... Bu ay tüm ulusal ve uluslararası platformlarda yayına girdi. Biraz uzadı bu süreç. Çünkü çok titizlendik ama şu anda çok iyi bir firmayla çalışıyoruz.
Aynı zamanda müzik yazarısınız. Müzisyen ve müzik yazarı olarak Türk popüler müziğinin günümüzde bulunduğu noktayı nasıl değerlendirirsiniz?
2013 yılında “İndirin” başlıklı bir yazı yazmış ve sekiz yıl öncesinde bugünlerin müzik dünyası için bir öngörüde bulunmayı denemiştim. Geldiğimiz noktada, orada çizdiğim karamsar tabloyu dağıtan bir şey göremiyorum. Batıda dijital müziğe geçiş sürecinin gereklilikleri yerine getirildi ama ülkemizde bazı şeylerin oturması için epey zamana ihtiyaç var.
Bir de müzikle ilgili bir kitap projeniz vardı. Ne zaman okuyabileceğiz?
Ulusal basında çıkmış yazılarımın kitap formatına ve zamana uyarlanmış halleri ile birkaç yeni konu içeren Akortsuz Yazılar adlı kitap aslında bu yıl içinde çıkacaktı. Ön sözünü Ustam Zülfü Livaneli yazmıştı... Fakat anlaşma imzaladığımız yayınevi projeyi rafa kaldırdı. Bu, salgın nedeniyle yaşanan tuhaf süreçte beklenebilir, normal bir durum. Sonrasında ise müzikle ilgili çalışmalara yoğunlaştığım için yeni bir girişimim olmadı. Ama belki de eğrisi doğrusuna denk gelecek; bu yazılardan pek çoğunu belgesel formatında hazırlayarak periyodik olarak YouTube kanalımda yayımlamayı planlıyoruz.
ZÜLFÜ LİVANELİ: "DUYGUYLA TEKNİĞİ İYİ DENGELEYEN BİR ALBÜM"
Hakan Töre’nin “Onunla tanışmasaydım, bu albüm olmazdı,” dediği Zülfü Livaneli’nin Noktürn’e dair görüşlerini aldık. Yakın zamanda Balıkçı ve Oğlu adlı son romanı yayımlanan ve kendisini yoğun bir tempo içinde yakaladığımız usta sanatçı şunları söyledi: “Hakan Töre büyük bir emekle, titizlikle, özenle kotarılan, duyguyla tekniği çok iyi dengeleyen harika bir albüm çıkardı. Severek dinliyorum.”