12 Temmuz 2021 14:42

Van’da kentteki mülteci sorununa dikkat çekmek üzere panel düzenlendi

HDP'nin Van'da düzenlediği “Mülteci ve Toplumsal Kabul” panelinde mültecilerin göç yolunda yaşadıkları, Türkiye’nin mültecilere dönük politikaları konuşuldu. Panele çok sayıda siyasetçi katıldı.

Fotoğraf: Fırat Topal/Evrensel

Paylaş

Fırat TOPAL
Van

Halkların Demokratik Partisi Van İl Örgütü Göç ve Mülteci Komisyonu tarafından kentte yaşanan mülteci sorununa dair panel düzenledi. İki oturumda oluşan “Mülteci ve Toplumsal Kabul” adlı panelde, HDP Van İl Eş Başkanı Fikret Doğan, HDP’nin Genel Merkez Göç ve Mülteci Komisyonu Eş Sözcüsü Gülsüm Ağaoğlu, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Akademisyen Sosyolog Neşe Özgen, HDP MYK Üyesi-Göç ve Mülteci Komisyonu Eş Sözcüsü Veli Saçılık ve Van Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Mustafa Avcı konuşmacı olarak katıldı.

Yoğun katılımın olduğu panelin moderatörlüğünü gazeteci Adnan Bilen yaparken açılış konuşmasını HDP Van İl Eş Başkanı Fikret Doğan yaptı. Doğan, açılış konuşmasında son zamanlarda kentte mülteci meselesine dair çok feci durumların yaşandığını belirtti. Mülteci geçişlerine izin verilerek mülteci sorununun görmezden gelindiğini ifade eden Doğan, “Devlet güçlerinin kuş uçurtmayacak durumda olmasına rağmen mültecilerin kentimizi geçiş noktası olarak kullanması açıkça ortadadır” diyerek kentin sivil toplum örgütleri ile birlikte bu alanda çalışma ve mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi.

AĞAOĞLU, DEVLETİN ÖLDÜREREK TESLİM ALMA POLİTİKASI MÜLTECİLERDE DE SINANDI

Genel Merkez Göç ve Mülteci Komisyonu Eş Sözcüsü Gülsüm Ağaoğlu ise değerlendirme konuşmasını yaptı. Ağaoğlu, Van’ın mülteciler için stratejik bir öneme sahip olduğuna dikkat çekti, mültecilerin yaşadığı hak ihlalleri ve ölümlerden devletin sorumlu olduğunu ifade etti. Ağaoğlu, “ Van ili mülteciler için son derece stratejik öneme sahip bir yer. Van Gölü mülteciler için görece  denetleyici politikalardan korunma anlamında az da olsa bir serbestlik sağlıyor. Çünkü karayolu geçiş sağlanmak istense adım başı rastlanan kalekollardan bahsetmek mümkün, o anlamıyla bir bilinmeze yolculuk elbette. Çünkü sayıları kapasitenin çok üstünde olan teknelerde, son derece güvenlik koşullarda bir bilinmeze yola çıkıyor hakikaten bir bilinmez. Nitekim geçen yıl 62 kişi, dünde 12 kişi sayıyla bahsetmek rahatsız edici, devletin resmi ağzının kaza, bizim de cinayet olarak yorumladığımız şekilde hayatlarını kaybetti. Geçen haftada Siirt’te güya mültecilerle karşılıklı çatışmaya girmiş güvenlik güçleri. Güvenlik güçleri ile çatışmaya girecek hiçbir donanıma sahip olmayan mülteciler. Bunun baştan aşağı kurgu olduğu belli, ardından da ‘Dur İhtarı’na uymayan kamyon şoförü… Artık anlaşılan o ki devletin öldürerek teslim alma politikası o denli yaygınlaşmış ki bunun mültecilerde sınanması da Siirt’te bu şekilde hayata geçti. Bu anlamda devletin kendini ele veren hasmane, düşmancı, düşmanlaştırıcı politikasının ürünü" diye konuştu

SAÇILIK, MÜLTECİ MESELESİNE DAHA FAZLA EĞİLMELİYİZ

Panelin ilk oturumunda HDP MYK Üyesi, Göç ve Mülteci Komisyonu Eş Sözcüsü Veli Saçılık, Egemen Siyaset- Medyada Göçmen Düşmanlığı başlıklı sunumu gerçekleştirdi. Saçılık, göçün bu coğrafyada geçmişten bu güne var olduğuna dikkat çekerek geçmişten bu güne göçmen meselesini tartışma boyutunun da değişime uğradığını söyledi. Saçılık, göçmenlere tepkilerin sınıfsal olarak değişim gösterdiğini ifade etti. Saçılık, “ bu ciddi problem, on binlerce insan bir kere de geldiğinde işgal altında kalacaklarını hissediyorlar, işsiz kalacaklarını düşünüyorlar” dedi. İktidarın mültecileri kendi siyasi doğrultusunda kullandığını ifade ederek “ AKP’nin savaş politikasıyla düzensiz göçün bu kadar gelişmesi ve göçün hem demokratik yapıya tehdit, Avrupa’yla pazarlık haline getirmesine karşı ortak dilimizin oluşturulması gerekiyor” dedi. Muhalif yayın organları tarafından da göçmenlerin hedef gösterildiğini söyleyen Saçılık, “ Bu zihniyet istisna bir zihniyet değil genel bir zihniyet” dedi. AKP hükümeti mültecileri Avrupa’ya karşı koz olarak kullanmanın yanı sıra ucuz iş gücü, emek sömürüsü olarak gördüğünü ifade ederek mülteci meselesinin ülkede henüz  anlaşılmadığını ifade ederek “Bizim için mülteci meselesi kavradığımız, bitirdiğimiz bir mesele değildir, dört başı mahmur bir mesele daha fazla bu konu üzerine eğilmeliyiz” dedi.

ÖZGEN, MÜLTECİYLE KARDEŞ DEĞİL EŞİT OLMAK ZORUNDAYIZ

Saçılık’ın ardından ‘Göçmenlik ve Sınırların Düşmanlaştırılması’ konu başlığıyla Akademisyen Sosyolog Neşe Özgen konuştu. Zoom ile panele bağlanan Özgen, Biri çok sevdiği ülkesinden çıkmaya çalışırken, biri de çok sevdiği ülkesinden ayrıldıktan sonra giremediği için öldü.” İfadelerini kullandı. Konuşmasında “Biz sadece göçle gelenleri değil göçle gidenleri de konuşmak zorundayız. Daha yüksek sesle konuşmalıyız. Sevdiklerimizle ve sevmediklerimizle daha çok zaman geçirmeliyiz. Ve kiminle kardeş olacağımızı bir düzgün düşünmeliyiz. Mülteciyle kardeş olmak zorunda değiliz eşit olmak zorundayız. Çünkü zaten eşitiz. Bizim mültecilerin şu an ki halinden farkımız ne ki? Hak mücadelesini kiminle vereceğiz? Tabi ki bütün ezilenlerle vereceğiz, sınıfsal yapısını ihmal etmede. Çünkü mültecilik bir sınıf meselesidir. Vanlılar bunun nasıl bir sınıf meselesi olduğunu, çok iyi bilir. İşçinin birbiri içindeki ölümcül rekabeti, göçmen ve yerlinin rekabetine dönüştürülerek yükseltiliyor. Çatışma alanı yaratılıyor” dedi.

AKDENİZ, DÜNYANIN ARTIK VAN ROTASINI KONUŞMASINI LAZIM

Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, ‘Afganistan-Van-İstanbul Hattında Göçmenlik Kaçakçılığı İle Göçmen Emeği Transferi Arasındaki İlişki’ üzerine konuştu. Göçmen kaçakçılığında Van ile birlikte yeni bir rotanın oluştuğunu ve Van’da göçmenlerin maruz kaldığı durumun ulusal ve uluslar arası kamuoyunda duymazlıktan gelindiğini ifade ederek “ Van, Türkiye’nin kamuoyunda mültecilerle anılan bir yer değildi. Ege’de tekne batsa dünya konuşur, Akdeniz’de göçmenler olsa dünya konuşur ama Van’da olunca duyulmuyor. Biz gazeteci arkadaşlar bas bas bağırdık o zaman. Gündeme sokmak için çırpındık durduk bu meseleyi, belirli bir noktaya geldi. Şimdi Balkan Rotası vardı, Akdeniz Rotası vardır ama şimdi de Van Rotası var. Dünyanın artık Van’ı, Van Rotasını konuşması lazım. Uluslararası kamuoyuna, Türkiye kamuoyuna sesleniyorum Van’a bakın! Van’daki durumu görün, Van artık kimsesizler mezarlarının büyüdüğü bir kent, Van’ artık dağlarında karlar mültecilerin cansız bedenlerinin çıktığı bir kent. Van artık işsizler kenti, işsizlere kentine mültecilerin geldiği yükün sorunun arttığı bir kent” dedi.

YASAKLAR KENTİNDE İNSAN TİCARETİ YAPANLARA GÜN DOĞAR

Ülkedeki siyasi baskı ve yasakların göçmen kaçakçılığının önünü açarak mülteci sorununu derinleştirdiğini ifade eden Akdeniz, göçmen sorununa dair iktidarın söylemlerini ‘riyakarlık’ olarak niteledi. Akdeniz, “1708 gündür bu kentte eylem yapmak, basın açıklaması yapmak, derdini anlatmak yasak. Yasaklar kentinde göçmen tacirlerine gün doğar, yasaklar kentinde şebekelere, vurguncuya gün doğar. İnsan ticareti yapanlara gün doğar. Bir halkın iradesine ne kadar ipotek koyarsanız o kadar çok mülteci kaçakçılığı yapılır, o kadar çok mülteci hayatını kaybeder. Onun için iktidarın söylediği şeyler, riyakarlıktan öte bir şey değil. Misafirperverlik, Müslüman kardeşliği bütün bunlar riyakarlık. Sınırda muazzam bir ticaret var, Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu’nun da söylediği gibi raporlarda da ifade ettiği gibi sınır boylarında kamu görevlilerinin mal varlıkları araştırılmalıdır. Göreve başlarken, başladıktan sonra mal varlıkları nereden nereye gelmiştir. Nasıl, hangi mekanizmalarla, hangi suç örgütleri bu insanlar giriyor buraya” dedi.

AKDENİZ, İLK İŞ YASAKLAR KENTİNİN ÖZGÜR BİR KENT OLMASI

Yoksullukla boğuşan kentin göçmen kaçakçılarının ağına düşürülmeye çalışıldığını belirten Akdeniz, demokrasi ve basın özgürlüğü üzerinde baskılarla göçmen kaçakçılığı, mülteci sorunun ortadan kalkmasını mümkün olmadığını ifade etti. Akdeniz, “Van halkı yoksullaştıkça uluslararası şebekeler, bu halkın yoksulluğunu kullanıyor. Onları göçmen kaçakçılarının ağına düşürmeye çalışıyor.Böyle bir kentte parmaklarının donmasını haber yapan Adnan Bilen’i tutuklarsan dünya nasıl bu çığlığı? Bu halkın elinde belediyesini alır, iradesine ipotek koyarsan bu yerel yönetim göçmenler için halk nasıl çalışacak? Bu kentin en güçlü partisi bunu kapatmaya kalkar, demokrasiye darbe vurursan halkların kardeşliği nasıl olacak? Mültecilerin çığlığı nasıl çözülecek? O yüzden biz yasaklar kentinin özgür bir kent olması ile işe başlamamız gerek. HDP’ye siyaset hakkını demokrasinin bir gereği HDP’nin göçmenler ile ilgili çalışması açısından da sonuna kadar savunuyoruz, savunmaya devam edeceğiz” dedi.

AVCI, TÜRKİYE MÜLTECİLERE DAİR BELEDİYELERE YETKİ VERİLMEMİŞ

‘Mültecilerin Toplumsal Kabulünde Yerel Yönetimlerin Rolü’ üzerine konuşan HDP İl Eş Başkanı Mustafa Avcı, mültecilerin geçiş güzergahın olan kente giriş yapan mültecilere dair veriler paylaşarak belediyelerin mülteci sorununa dair sorumluluk alması gerektiğini söyledi. Avcı, “ Van’ı güzergah olarak kullanan göçmenlerin mevcut durumunu konuşalım. Kent merkezindeki mültecileri %94’ü kaçak giriş yapmış, %6’sı pasaportla giriş yapmış. %50’si siyasi nedenlerle %11 savaş, %8’i ekonomik gerekçelerle Van’a giriş yapmış. %40’ı kadınlardan oluşuyor. Ağırlıklı olarak Müslüman, Hristiyan ve ateistler giriş yapmış. Gecekondu mahallelerini tercih ediyorlar. Afgan, Pakistan, Bangladeş ve son dönemde Afrika’dan kent bir geçiş güzergahı olarak kullanılıyor” dedi. Mülteciler noktasında belediyelere verilen bir yetki ve yasal düzenlemenin olmadığını ifade eden Avcı, kentin son dönemde aldığı yoğun göçe dair de bir altyapısının olmadığını da söyledi. Avcı, “ Belediyeler bu yoğun göçe hazırlıklı değildi. Belediyeler mültecilerin sorununa el attığı zaman soruşturmalara maruz kalabiliyoruz. Belediyelerin görevi sınırları içerisinde bulunan insanların ihtiyaçlarını karşılama. Mültecilerin uyum sorununun da ele alınması gerekir, bunu önemsiyoruz. Türkiye’de mültecilere dair yetki verilmemiş belediyelere, hemşehrilik hukuku var sadece. Mülteciler ile halk arasında belediyeler köprü görevi görmeli. Kent süreçlerine dahil edilmeli. Bu insanlar kente giriş yaptığı anda insan merkezli yaklaşılmalı” dedi.

KESKİN, TÜRKİYE ORTADOĞU’DAN GELEN MÜLTECİYE, MÜLTECİ STATÜSÜ VERMİYOR

Son olarak ‘Sığınmacı Kadın ve LGBTİ Bireylere Yönelik Şiddet’ üzerine konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Türkiye’nin Ortadoğu’lu mültecilere, statü vermediğini belirterek bu noktada yasal bir düzenlemenin de olmadığını olmadığını söyledi. Keskin, “ Türkiye kendisi böyle tanıtıyor. Herkesin söz sahibinin kendisi olduğunu sanıyor. Mülteci sözleşmesine çekince koymuş. Ortadoğu’dan  gelen hiçbir mülteciye mülteci statüsü vermiyor. Yasal bir düzenleme yok bu insanları mülteci olarak kabul etmek için “dedi. AFAD kamplarında kalan mültecilerin birçok insan hakkı ihlaline maruz kaldığını fakat kamplarda inceleme yapmak için yine mülki amirlerden izin alma gibi bir engelle karşı karşıya kalındığına dikkat çeken Keskin, Türkiye’de mültecilerin yaşadığı hak ihlallerin üzerlerinin örtüldüğünü ifade etti. Keskin, “ Bu coğrafyaya göç etmek zorunda kalan insanlar AFAD kamplarında kalıyorlar. Ama bu kampları en kıdemli mülki amirlerden izin alarak görebilirsiniz. Çok sayıda cinsel saldırı, çocuk istismarı, trans kadınlara yönelik cinsel suçlar işleniyor ama maalesef  bu kamplara giremiyoruz. İstanbul’da bir yıl içinde 500 çocuğun doğum yaptığı haberi yapıldı. Haberin üstüne gidilmedi, haberi yapana dava açıldı. Bu coğrafya 500 çocuğa tecavüz edildi “dediler.

KESKİN, SÖZLEŞMELERİN DENETİM MEKANİZMALARI TÜRKİYE’YE KARŞI İŞLETİLMİYOR

Keskin, LGBTİ bireylerin Türkiye’de zor koşullarda yaşadıkları ve mülteci sorununun sadece sınıfsal olmadığını belirterek Türkiye’nin altında imzası bulunan uluslararası bütün sözleşmeleri ihlal etmesine rağmen sözleşme ortakları tarafından bu duruma göz yumulduğunu ifade etti. Keskin, “ LGBTİ bireyler, sığınmacılar çok zor koşullarda yaşıyor. Bu sorun sadece sınıfsal değil, Emparyalizmle anlatmak zor.  Türkiye altına imza bütün sözleşmeleri ihlal ediyor, bu sözleşmelerin denetim mekanizmaları Türkiye karşı asla işletilmiyor. İşkence var, sığınmacılara ırkçı saldırılar var, kadın, çocuğa cinsel saldırı var. Bu sözleşmelerin denetim mekanizmaları asla işlemiyor. Çünkü sığınmacı istemiyorlar. Irkçılık öylesine geliştirilmiş ki, halk tarafından içselleştirilmiş. Irkçı saldırılar çok yoğun  çünkü cezasızlık karşılaşıyorlar. Mücadeleye devam etmek gerekiyor. Biz gerçek anlamda %15 olarak ortak alanlarımızda müvcadelemizi genişletmemiz gerekiyor. Değişik kendi iç hukukunu uygulamayan bir devlet mekanizması var karşımızda” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Müzisyen Hakan Töre: İnsanın kendi yaptığı müziği tanımlaması çok zor

SONRAKİ HABER

AB, dijital vergi teklifi hazırlıklarını askıya aldığını açıkladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa