Eğitim Sen’den anket: Emekçiler yoksulluk sınırının üzerinde maaş talep ediyor
Eğitim Sen, TİS görüşmeleri öncesinde anket yaptı. Ankette, eğitim emekçileri maaşlarının yoksulluk sınırının üzerinde olmasını talep etti.
Arşiv | Fotoğraf: Evrensel
Eğitim Sen, 6. Dönem TİS görüşmeleri öncesinde eğitim ve bilim emekçilerinin sorunlarını ve taleplerini belirlemek amacıyla internet üzerinden bir anket çalışmasında bulundu. Ankette, emekçilerin maaşının yoksulluk sınırının üzerinde olmasını talep ettiği kaydedilirken 3600 ek gösterge talebi 6. Dönem TİS görüşmelerinde öncelikli ekonomik talep olarak öne çıktı.
Toplamda 2 bin 395 eğitim ve bilim emekçisinin katıldığı anket çalışmasında grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı sorular ve seçenekler arasına dahil edilmeden tüm kamu emekçilerinin kabul ettiği ilk talep olarak soru formunun giriş kısmına konulduğu belirtildi. Ankette, “İnsan onuruna yaraşır bir yaşam biçimi için size göre maaşınız hangi aralıkta olmalıdır, sorusuna katılımcıların ‘yüzde 37’si 13 bin TL ve daha yukarı’ yanıtı vermiştir. ‘11 bin 001-13 bin TL arası olmalı’ diyenlerin oranı yüzde 18; ‘9001-1000 TL arası olmalı’ diyenlerin oranı yüzde 14’tür. Başka bir ifade ile katılımcıların yüzde 69’u eğitim ve bilim emekçilerinin maaşının yoksulluk sınırının üzerinde olmasını talep etmektedir” denildi.
KATILIMCILARIN YÜZDE 49’U 3600 EK GÖSTERGENİN HAYATA GEÇİRİLMESİNİ İSTİYOR
Ankette, “Size göre en öncelikli ekonomik talebiniz aşağıdakilerden hangisidir? Sorusuna katılımcıların yüzde 49’u ‘3600 ek gösterge hayata geçirilmelidir’ yanıtını vermiştir. Türkiye’de eğitim ve bilim emekçilerinin yıllardır ekonomik sorunlarla boğuştuğu, yüzde 80’inin borç içinde olduğu bilinen bir gerçektir. OECD verilerine göre Türkiye’de eğitim emekçileri diğer ülkelerdeki meslektaşlarına göre daha çok çalışmakta, ancak emeğinin karşılığını alamamaktadır. 3600 ek gösterge eğitim ve bilim emekçilerinin sosyal ve ekonomik yapısını düzeltmesinin yanı sıra, atamalarda, özlük haklarının iyileşmesinde ve emeklilik açısından önemli sonuçlar ve kazanımlar sağladığı için 6. Dönem TİS görüşmelerinde öncelikli ekonomik talep olarak öne çıkmaktadır. Katılımcıların yüzde 35’i ise ‘Bir önceki sözleşmeden doğan kayıplarımızın karşılanması için maaşlara en az yüzde 25 ek zam yapılmalıdır’ talebini dile getirmiştir. 1 Temmuz itibariyle elektriğe yüzde 15, doğalgaza yüzde 12 zam yapılmış, pandemi süresince satın alma gücü yarı yarıya azalmıştır. Ekonomik sorunlar ve yüksek borçluluk oranları dikkate alındığında maaşlara yüzde 25 ek zam yapılması talebinin ne kadar haklı bir talep olduğu görülmektedir” denildi.
TİS görüşmelerinde öne çıkarılması gereken en öncelikli demokratik ve hukuksal talep sorusuna katılımcıların yüzde 37’sinin ‘İşe alma, yükseltme ve işe son verme süreçlerinde ırk, toplumsal köken, cinsiyet, dil, din, siyasal düşünce, doğuş vb. başka türden ayrımcılıklara izin vermeyen mekanizmalar kurulmalıdır’ şıkkını işaretlediği belirtilen açıklamada, “Ankete katılanların yüzde 22’si ‘Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) haksız ve hukuksuz biçimde işlerine son verilmiş eğitim ve bilim emekçilerinin işlerine dönüşü sağlanmalıdır’ diyerek dört yılı aşkın süredir haksız ve hukuksuz şekilde görevden alınan eğitim ve bilim emekçilerinin görevlerine dönmeleri gerektiğini belirtmiştir. ‘Eğitim iş kolunda her türlü güvencesiz (ücretli, sözleşmeli, 50/d, taşeron vb.) çalıştırma uygulamasına son verilmelidir’ diyenler yüzde 18; ‘Atamalarda objektif kriterler esas alınmalı mülakat sistemine son verilmelidir’ diyenler yüzde 11; ‘Eğitim ve bilim emekçilerinin düşünce ve ifade özgürlükleri yasal düzenlemelerle güvence altına alınmalıdır” diyenlerin oranı yüzde 10’dur” ifadeleri yer aldı.
“TİS SÜRECİNDE EMEKÇİLERİN DAHİL EDİLDİĞİ KATILIM MEKANİZMALARI GELİŞTİRİLMELİ”
Emekçiler arasında eşitsizlikler yaratan koşulları ortadan kaldırmak için en öncelikli talep sorusuna katılımcıların yüzde 45’i ‘Okul, ilçe, il ve merkez örgütünde eğitim hayatının planlanması ve yönetiminde eğitim emekçilerini söz, yetki ve irade sahibi yapacak katılımcı mekanizmalar oluşturulmalıdır” yanıtını verdiği aktarılan ankette, “Katılımcıların bu vurgusu ile, sayıları bir milyon iki yüz binin çok üzerinde olan eğitim ve bilim emekçileri ortaya koydukları emek süreçlerine müdahil olamadıklarını, kendilerini yukarıdan aşağı gelen kararların edilgin uygulayıcıları olarak hissettiklerini ortaya koymaktadırlar. Bu yanıt iş yerinde etkin etkilenişler içinde olmanın önemini ve değerini ortaya koymaktadır. Okullar ve üniversiteler bir yaşam alanıdır, bir ifade alanıdır. Toplumun çok büyük bir kesiminin müşterek alanı olarak eğitim hizmetleri, öğrenciler, öğretmenler ve veliler olarak bileşenlerinin emek süreçlerine daha etkili katılımını zorlamaktadır. ‘Toplu Sözleşme sürecinde eğitim ve bilim emekçilerinin tümünün iradesini ortaya koymasını sağlayacak katılım mekanizmaları geliştirilmelidir’ diyenlerin oranı ise yüzde 27’dir. ‘İstanbul Sözleşmesinin feshi iptal edilmeli, sözleşme gereklerinin eğitim kurumlarında uygulanması sağlanmalıdır’ diyenler yüzde 9; ‘Eğitim hizmetinin yürütülmesinde çocukların ve gençlerin anadilinde eğitim görmelerini sağlayacak koşullar oluşturulmalıdır’ diyenler yüzde 9; “Eğitim yönetiminde toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmak ve kadınların yönetim düzeylerinde yer almalarını sağlamak için cinsiyet eşitliği sağlayan mekanizmalar oluşturulmalıdır’ diyenlerin oranı yüzde 7’dir” denildi.
Eğitim emekçilerinin gerek çalışma gerekse yaşama koşulları açısından her geçen yıl, bir önceki yılı mumla aramakta olduğu belirtilen anket sonucunda, “Öğretmenlerin, hizmetli ve memurların aldıkları maaşlar, yapılan işin önemi ve niteliği açısından bakıldığında, insanca yaşam seviyesinin ve yoksulluk sınırının yanına bile yaklaşamamaktadır. Eğitim ve bilim emekçilerinin önemli bir bölümünün kredi ve borç batağına saplandığı, hatta ek iş yapmak zorunda kaldığı, salgın koşullarında hastalık, hatta ölüm riskine rağmen fedakarca çalıştığı koşullarda ekonomik, sosyal ve özlük haklarında iyileştirme yapmak bir yana yeni kısıtlamaların ve hak kayıplarının sık sık gündeme getirilmesi nefes almayı bile güçleştirmektedir. Eğitim ve bilim emekçileri insanca yaşayacak ücrete, güvenceli, demokratik, katılımcı bir eğitime ve sağlıklı çalışma koşullarına gereksinme duymaktadır. Eğitim ve bilim emekçileri işe alma, unvan yükselme gibi iş hayatının tüm basamaklarında liyakati esas alan, hiçbir şekilde ayrımcılık gözetmeyen hukuksal düzenlemeler yapılmasını, eğitim hayatının planlanması ve her türlü kadrodaki yöneticilerin seçiminde eğitim ve bilim emekçilerinin söz ve irade sahibi olduğu mekanizmaların düzenlenerek demokratik bir işleyişin olduğu çalışma hayatı istemektedirler. Siyasi iktidarın eğitimi ve ülkenin geleceği olumsuz etkileyecek her türlü müdahalesine karşı, yıllardır savunduğumuz taleplerimizi dillendirmeye, üyemiz olsun olmasın bütün eğitim ve bilim emekçilerinin ortak taleplerini sahiplenmeye ve sonuç alıncaya kadar mücadele etmeye devam edeceğiz” denildi. (Ankara/EVRENSEL)