17 Temmuz 2021 17:00

İTÜ öğrencisi: Sıra tüm üniversitelerde kazanmak için mücadelemizi ilerletmekte

"Bizler Boğaziçi direnişi etrafında bir araya gelen üniversite öğrencileri, işçiler, memurlar ve haksızlığa uğrayan bütün kesimler, sömürüsüz, adil bir yaşam için örgütlü yapımızı geliştirmeliyiz"

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Berzan SÖNMEZ
İTÜ

Altı aydır süren Boğaziçi direnişi geçtiğimiz günlerde ilk somut kazanımını elde etti. Hükumet kayyum olarak atadığı Melih Bulu’yu görevden aldı ve yerine vekaleten Naci İnci’yi atadı. Küçük bir öğrenci hareketi olarak başlayan eylem kısa sürede Türkiye’nin dört bir yanından destek topladı. Pandemiye rağmen İstanbul genelinde büyük ve kararlı eylemler yapıldı. "Kayyum rektör istemiyoruz" diye bağıran onbinler Kadıköy sokaklarında polis şiddetine rağmen geri adım atmadı. Bu süreçte sadece öğrenciler değil Türkiye genelinde grevde olan işçi örgütleri de Boğaziçi direnişine destek mesajlarını gönderdi. Boğaziçi direnişi etrafında kenetlenen ve cinsiyet eşitsizliği, ırkçılık, emek sömrüsü ve adil olmayan yargılamalara karşı çıkan bütün direnişçilere açık çağrı olarak şunu söyleyebilirim ki bütün bu taleplerimizi ortak talep haline getirip mücadele ettiğimiz sürece karşımızda hiçbir otorite duramaz. Bizler Boğaziçi direnişi etrafında bir araya gelen üniversite öğrencileri, işçiler, memurlar ve haksızlığa uğrayan bütün kesimler, mutlak talebimiz olan sömürüsüz, adil bir yaşam için mücadelemizi sürdürmeli ve örgütlü yapımızı geliştirerek hükümetin ve destekçilerinin hukuksuzluklarına refleksif yanıtlar vermeliyiz. Özellikle üniversite öğrencileri olarak demokratik üniversite talebimizin etrafında bir araya gelerek bunun için mücadele etmeliyiz. Kendi üniversitelerimizde mücadele hatlarını buna çevirmeli ve arkadaşlarımızla bu talebi tartışmalıyız.

BOĞAZİÇİ’DE İTÜ’DE AYNI TARAFTA

İTÜ’de de Boğaziçi’den çok farklı bir durumdan söz edilemez. Şu anki rektör saray tarafından atanmış ve sarayın, dolayısıyla sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda karar veriyor. Üniversite içerisinde öğrencilerin yararına olmayan bu kararların niteliklerini sorgulamalı ve nasıl olması gerektiğini tartışacak ortamlar yaratmalıyız. Bu tartışmaların sonuca vardırılabilmesi için Boğaziçi direnişini sahiplenmeli ve kendi üniversitelerimize taşımalıyız. İTÜ, YTÜ, MÜ, İÜ ve daha nice üniversitenin öğrencileri bir araya gelerek mücadelemizi ilerletmeliyiz. Örgütlülük deneyimini kazanmalı ve okullarımızda en büyük bileşen olan bizlerin talepleri için mücadelemize devam etmeliyiz. Özerk ve demokratik üniversite tanımını kendimiz yazıp bu amacı her alanda dile getirmeliyiz. Üniversiteyi sermayenin hizmetine sunan ve her geçen gün demokratik çizgiden uzaklaştıran iktidar ve ortakları, alanında uzman, toplumsal sorunlara duyarsız bireyler yaratmak istiyor. Bizler bu isteğin karşısında olduğumuzu göstermeli ve toplumun sorunlarına gözümüzü kulağımızı kapatmayacağımızı her fırsatta dile getirmeliyiz. Ana muhalefet ve ittifak ortağı Boğaziçi’nde direnişin ilk gününden beri sakin ve sabırlı olma çağrısı yaptı (hatta reşit olan üniversite öğrencilerini aileleri üzerinden eve kapanma çağrısı yaptı), biz öğrenciler ve emekçiler olarak bu çağrıların sermaye sınıfının çıkarlarını koruma amacı güttüğünün farkındayız. Onlara da güvenmediğimizi, güvendiğimiz tek yapının kendimiz olduğunu göstermeliyiz. Sermaye ve destekçilerine de açık sözümüz olsun, direnişimiz büyüyüp toplumun büyük kesimini kendi etrafında kenetleyen bir yapı halini aldığında asıl gücün toplumsal güç olduğunu göstereceğiz. Hep beraber, el ele. Yaşasın mücadelemiz.

ÖNCEKİ HABER

Türkiye'de koronavirüs | 7 bin 666 yeni vaka, 38 can kaybı (17 Temmuz 2021)

SONRAKİ HABER

Sancar: Değişimi samimiyetle ve cesur bir şekilde istemek zorundayız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa