Lübnan, Irak ve İsrail’de kriz haftası
Lübnan ve Irak’ta hem ekonomik hem siyasi alanda yaşanan krizler gündemden düşmezken İsrail’de gündem Hamas ile çatışmaların ortaya çıkardığı güvenlik sorunlarıydı.
Lübnan’da hükümeti kurma sürecinin başarısızlıkla sonuçlanması protesto edildi | Fotoğraf: Houssam Shbaro/AA
Hazırlayan: Kays ABBAS
Lübnan ve Irak’ta hem ekonomik hem siyasi alanda yaşanan krizler bir türlü gündemden düşmüyor. Geçtiğimiz hafta Lübnan’da hükümeti kurmakla 9 ay önce görevlendirilen Saad Hariri, özür dileyerek bu görevi başaramadığını açıkladı. Sık sık hastane yangınlarıyla gündeme gelen Irak’ta Sağlık Bakanlığı kendine bağlı olan Mukteda el Sadr, önümüzdeki seçimlere girmeyeceğini açıkladı. Son olarak Irak’ın Nasıriye kentinde bir hastanenin kovid bölümünde oksijen tüpünün patlamasından kaynaklandığı düşünülen yangında en az 50 hasta hayatını kaybetmişti.
VAROLUŞSAL TEHDİT
İsrail’de gündem ise Gazze’yi yöneten Hamas ile arasında 10 Mayıs’ta başlayan ve 11 gün devam eden çatışmaların ortaya çıkardığı güvenlik sorunlarıydı. İsrailli askeri yetkililer hükümeti İsrail’e fırlatılan füzelerin yarattığı güvenlik riskleri konusunda sık sık uyarıyor.
Arap dünyasının tanınmış Filistinli Yazarı Abdulbari Atwan, İsrail basınının bu günlerde güvenlikle ilgili konuları sık sık gündeme getirdiğini yazdı. Atwan; tedarikten sorumlu General Yitzhak Brik’in, Gazze Şeridi ve güney Lübnan’daki direniş gruplarının eline geçen füze silahlarının varoluşsal bir tehdit ve İsrail’in boynunda boğucu bir halka haline geldiğine dair uyarıda bulunduğunu aktardı. Atwan ayrıca İsrail’in güvenlik açığını kapatmak için Lübnan’daki ekonomik ve siyasi krizi körükleyerek 15 yıl süren iç savaşta olduğu gibi bir yıpratma savaşına başvuracağını iddia etti.
ÜMMETE HAMASET, İŞGALCİYLE SİYASET
Atwan’ın dikkat çektiği diğer bir nokta ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 9 Temmuz’da İsrail Cumhurbaşkanlığı görevini devralan Isaac Herzog’u 40 dakika süren bir telefon görüşmesiyle kutlaması. Herzog, Erdoğan’la ilişkilerin geliştirilmesi için diyaloğun sürdürülmesi konusunda mutabık kaldıklarını söyledi. Görüşmede, Türkiye-İsrail ilişkilerinin Ortadoğu’nun güvenliği ve istikrarı için büyük öneme sahip olduğuna vurgu yaptıklarına işaret eden Herzog, “Ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için diyaloğun sürdürülmesi konusunda mutabık kaldık” ifadesini kullandı. Atwan, “Üst düzey İsrailli generallerin son Gazze savaşının İsrail tarihindeki en ciddi başarısızlık olduğunu kabul ettiği bir zamanda ve füze silahının kendisi için gerçek varoluşsal tehdit haline geldiği yerde, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 40 dakikalık bir telefon görüşmesinde İsrailli mevkidaşı Isaac Herzog’u yeni görevinden dolayı tebrik etmek için araması bizim için acı verici” dedi.
SAAD HARİRİ’DEN BAŞARISIZLIK ÖZRÜ
Lübnan’da yayımlanan al Ahbar gazetesi, kendisine hükümet kurma görevi verilen Saad Hariri’nin, Fransa ve Amerika’nın talepleri doğrultusunda parlamentoda çoğunluğun sağlanması için yeniden seçime gitme hazırlığı yaptığını yazdı.
Hariri, ülkeyi tehdit eden çöküşü durdurmak için hızla partizan olmayan uzmanlardan oluşan bir hükümet kurma sözü verdi. Ancak bunu başaramayınca görevden çekildi.
IMF’DEN 860 MİLYON DOLAR
IMF İcra Direktörü Mahmud Muhiddin, Fonun önümüzdeki iki ay içinde 190 ülkeye dağıtılan 650 milyar dolarlık bir program kapsamında Lübnan’a 860 milyon dolar tahsis edeceğini duyurdu. Bayanlebanon sitesinin yazdığına göre Muhiddin’in yardım açıklaması, Cumhurbaşkanı Mişel Aun ile yaptığı görüşme esnasında sırasında geldi. Aun, Lübnan’ın içinde bulunduğu zorlu ekonomik koşulların üstesinden gelmek için IMF tarafından sağlanan destek için minnettarlığını dile getirdi. Ancak site ülkede var olan yolsuzluklar ve çıkar grupları nedeniyle bu paranın nerede harcanacağını sordu.
LÜBNAN KRİZİ VE İSRAİL’İN YAKLAŞIMI
Abdulbari ATWAN
Rai al Youm
Naftali Bennett, Lübnan’a kara savaşı başlatmakla tehdit ediyor. İsrailli generaller neden Gazze savaşını kendi savaş tarihlerindeki en büyük başarısızlık olarak görüyor ve hava üstünlüğünün devam etmesi için yatırım yapılmaması konusunda uyarıyor? Hariri’nin hükümeti kuramadığı için özür dilemesinin ardından direnişin füzelerini yok etmek için Lübnan yıpratma iç savaşını başlatma planı mı var?
Üst düzey İsrailli generallerin son Gazze savaşının İsrail tarihindeki en ciddi başarısızlık olduğunu kabul ettiği bir zamanda ve füze silahının kendisi için gerçek varoluşsal tehdit haline geldiği yerde, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 40 dakikalık bir telefon görüşmesinde İsrailli mevkidaşı Isaac Herzog’u yeni görevinden dolayı tebrik etmek için araması, bizim için acı verici. (Erdoğan) Ülkesi ile enerji ve teknoloji alanlarında iş birliği yapma arzusunu ifade etti. İki ülkenin Ortadoğu bölgesinin güvenliğinin ve istikrarının sağlanmasında önemli bir rol oynayabileceğini vurguladı.
Daha az acı olmayan ikinci şoka gelince, BAE büyükelçiliğinin açılışı ve İbrahim Barışı (İsrail’in İbrahim Barışı olarak adlandırdığı BAE-İsrail arasında 13 Ağustos 2020’de imzalandığı duyurulan barış anlaşması) açılışı vesilesiyle Tel Aviv’de düzenlenen görkemli kutlamalardı.
İsrail medyasının dikkatli bir takibinden çıkarılabilecek üç ana noktada, mevcut yetkililerin ve emekli generallerin daha önce söylediklerimizi doğrulayabilecek hareket ve açıklamalarına ulaşmak mümkün. Yani İbrani devletinin Gazze Şeridi’ndeki direnişçilerin roketleri, direniş ekseni ve askeri stokunun çoğalması sayesinde yaşadığı yenilgi haliyle ilgili tespitlerimiz…
Birincisi: Tedarikten Sorumlu General Yitzhak Brik’in Gazze Şeridi ve Güney Lübnan’daki direniş gruplarının eline geçen füze silahlarının varoluşsal bir tehdit ve İsrail’in boynunda boğucu bir halka haline geldiğine dair uyarısı. Bundan daha tehlikeli olanı, İsrail askeri liderliğinin bu tehdidi tarihi caydırıcılık kapasitesini tamamen yitirmiş olan İsrail Hava Kuvvetlerinin güçlendirilmesine odaklanarak, eski savaşların zihniyetiyle ele aldığı iddiası. Hava savunma sistemleri ve uçakları olmamasına ve gökyüzünün İsrail savaş uçaklarına tamamen açık olmasına rağmen Gazze’deki direniş gruplarının roketlerini durdurmakta sefil bir şekilde başarısız olması.
İkincisi: Bu savaş sadece Demir Kubbelerin (İsrail’in hava savunma sisteminin adı) başarısızlığını değil, aynı zamanda füze savaşı karşısındaki kafa karışıklığını da ortaya çıkardı. Geçenlerde İsrail kanalı 13 tarafından yayımlanan bir raporda, bir İsrail İHA’sının düşürüldüğü ve Amerikan yapımı bir F-16’nın yara aldığı ifade edildi. Bu gelişmeler savaşın yürütülmesi sırasında askeri saha operasyon liderliği arasında hüküm süren karışıklık durumunu yansıtıyor.
Üçüncüsü: İsrail Başbakanı Naftali Bennett ve diğer uzmanların açıklamalarına dayanarak, Lübnan’ın şu anda yaşadığı ekonomi; liranın değerinin düşmesi ve kamu hizmetleri de dahil olmak üzere tüm krizlerin arkasında İsrail’in olduğu kesin delillerle kanıtlanmıştır. Lübnan halkının yüzde 80’inden fazlasının aç kalması ve ülkedeki siyasi krizin derinleşmesiyle birlikte Saad Hariri’nin hükümeti kuramadığı için özür dilemesinin ardından ülkeyi zorla iç savaşa itmek istemektedir.
Bu noktayı daha geniş ve derin bir şekilde açıklıyoruz ve İsrail’in amacının Lübnan’ın iç krizleriyle Hizbullah’ın dikkatini dağıtmak ve hem iç hem de dış yoğun medya kampanyaları yoluyla Hizbullah’ı sorumlu tutmak olduğunu söylüyoruz.
Bennett, dün bir mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada Lübnan’daki krizden Hizbullah ve İran’ı sorumlu tuttu. Bennett “Çünkü Lübnan vatandaşlarını ve onların geleceğini tehlikeye atıyorlar. İsrail ve Lübnanlılar için ortak bir düşman haline geldiler ve onlarla yüzleşmek için iş birliği yapmamız gerekiyor” dedi.
İsrailli uzmanlar, Hizbullah’ın işgalci ülkeye karşı yürüttüğü herhangi bir savaşın ilk haftalarında günde 3 bin füze ateşleyebileceği yönündeki uyarılarını gece gündüz yineliyorlar. Bu nedenle iç savaştakine (1975-1990) benzer şekilde, yıllarca sürebilecek uzun bir yıpratma savaşının gerçekleşmesi durumunda şu anda Lübnan içindeki çalışmalara ve silahlarına odaklanıyorlar.
O zaman onlara, iki yıl önce İsrail’in tahminlerine göre 150 binden fazla olan (Artık sayıları arttı ve daha isabetli hale geldiler) Hizbullah füzelerinin İsrail tankları güneye hücum ederken mevzilerinde kalacağını kim söyledi?
Bu tehditleri yapan İsrailliler, bu günlerde temmuz 2006 savaşının zaferinin yıl dönümü olduğunu unutuyorlar. Bu günkü Hizbullah’ın tecrübesiyle, silahlanmasıyla ve iradesiyle 15 yıl önce ki Hizbullah olmadığını unuttukları gibi.
HARİRİ VE BAŞARISIZLIKTAN SEÇİMLERE DOĞRU FİRAR
Al Ahbar
Kendisini saraya geri getirecek tüm iç ve dış yolları kapatan Başbakan Saad Hariri, 9 aylık bir gecikmeyle hükümet kuramadığı için özür diledi ve parlamento seçimlerine doğru firar etme kararı aldı. Hariri, Hizbullah’ı kışkırtarak dün (perşembe) parlamenter çoğunluk talep eden Amerikalılar ve Fransızların talepleri doğrultusunda seçim kampanyasını başlattı.
9 aylık görev süresinin ardından Başbakan Saad Hariri görevinden alınarak Cumhuriyet Sarayı’ndan ayrıldı. 22 Ekim 2020’de hükümeti kurmakla görevlendirilen Hariri, ülkeyi tehdit eden çöküşü durdurmak için hızla partizan olmayan uzmanlardan oluşan bir hükümet kurma sözü verdi. Ancak gerçekte olan şey; görevi takip eden ayların halkın geçim olanakları açısından en yıkıcı olduğuydu. Doların fiyatı 7 bin liradan 22 bin liraya yükseldi. Bahsettiği teknokratlar hükümeti, bankanın ve ortaklarının partisini ve ortaklarını temsil eden bir hükümete daha yakın görünüyordu.
Hariri’nin özrü, Suudi Arabistan’ın veto ettiği sürece hükümeti kurma müzakerelerine devam edemeyeceğini önceden bilerek, görevinin ilk aylarından beri bekleniyordu. Ancak diğer yandan, kendisi ve Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman arasında bir uzlaşma sağlamak için Fransız, BAE ve Mısır çabalarına güveniyordu. Sonunda Mısır ziyaretinde Selman’ın onun adına konuşmayı reddettiği Mısır Cumhurbaşkanı Abdul Fettah el Sisi tarafından kendisine iletilmesiyle özür meselesi kaçınılmaz hale geldi ve geriye sadece bunun için bir açıklama hazırlamak kaldı. Dış etkenlere ek olarak, iki ana kutup arasındaki derin anlaşmazlık olan iç nedenlerden dolayı bir hükümetin kurulması neredeyse imkansızdı. Bir yanda Cumhurbaşkanı, General Mişel Aun ve Özgür Yurtsever Hareketi başkanı, diğer yanda Hariri.
Herhangi bir yeni hükümetin, hayati ürünleri (ilaçlar ve yakıtlar) sübvanse etme ve ekonomik çöküşün neden olduğu sağlık krizini ele alma konusunda kararlar alması nüfusun çoğunluğunun çıkarına olacaktır.
Edinilen bilgiye göre, Najib Mikati -Fransız, Amerikalı ve Suudilerin hükümeti kurma ve başarılı olması için mali yardım sağlama konusunda önceden taahhütte bulunması gerekliliğine rağmen- hâlâ en şanslı isim. Soru şu: Hariri’nin herhangi bir başka belirlenmiş başkana karşı tutumu ne olacağı ve işini kolaylaştırıp kolaylaştırmayacağı.
Bütün bu tartışmalar, yetkililerin herhangi bir partisinin çöküşünü durduracak herhangi bir planın yokluğunda ve çöküşe neden olan modelin yeniden canlandırılması için dış “yardımın” beklendiği bir ortamda gerçekleşiyor.
Hariri’nin şaşırtıcı olmayan özrü, Hariri’ye bağlılık göstermeyen, ancak alternatifi tartışmaya başlayan ve herhangi bir yeni hükümetin güven duyduğuna dikkat çeken Fransa Cumhurbaşkanlığı Eelçisi, Büyükelçi Patrick Dorel’in bölge turundan önce geldi. Görevleri reform yapmak olacak ve sadece Paris’ten değil, çeşitli ülkelerden acil yardım sağlama konusunda Fransız desteği alacak.
Hariri, hükümeti kuramadığı için özür dilediğini açıkladığı anda, destekçileri çoğu bölgede yolları kapatmak için inisiyatif aldı. Daha sonra yaptığı röportajda “Yolların trafiğe kapatılmasına karşı” olduğunu açıklamasına rağmen, organize çağrılar arasında sokaklara döküldüler. Naameh’de güney sahil yolunun toprak höyükler tarafından kesilmesi, güvenlik güçlerinin açma çağrısı üzerine vatandaşların saatlerce arabalarında hapsedilmesine neden olurken, al Tariq al Cedida bölgesi, ordu ile Hariri’nin destekçileri arasında yaralanmalara yol açan tartışmalara tanık oldu.
SADR SEÇİMLERDEN ÇEKİLDİĞİNİ DUYURDU: SAĞLIK VE ELEKTRİK FELAKETLERİNDEN AHLAKİ BİR KAÇIŞ
Al Arab
Iraklı siyasi çevreler, Şii Din Adamı Mukteda es-Sadr’ın seçimlere katılmama kararını, sağlık ve elektrik felaketlerinden ahlaki bir kaçış olarak nitelendirdi. Iraklılar, hastane yangınları ve sık sık elektrik kesintileri krizine karşı büyük bir öfke duydukları bir zamanda Sadr’ın kararını kendilerini halkın öfkesinden uzaklaştırma amaçlı bir manevra olarak görüyorlar. El Sadr’ın liderliğini yaptığı hareket; Irak’ın kontrolünü silah zoruyla ele geçiren ve kendilerini Irak’ı yağmalamaya ve kontrol etmeye adayan diğer milislerden farklı olmadığını düşünen yaygın halk eleştirilerinin hedefi haline geldi.
Sadr, Başbakan Mustafa El Kazemi’yi derinlemesine bir soruşturma yürütmeye ve sonuçlarını açıklamaya çağırarak, sağlık ve elektrik krizlerinden hükümeti sorumlu tutmaya çalıştı. Ancak gözlemciler, bu yöntemin artık uygulanabilir olmadığını, komplo teorisine güvenmenin ve sorumluluğu bilinmeyen rakiplere yüklemenin artık Iraklıları yanlış yönlendiremeyen eski yöntemler haline geldiğini söylüyorlar.
Sadr, çarşamba günü Kazımi hükümetini yangınla ilgili harekete geçmemesi ve soruşturmanın sonuçlarını hızlı bir şekilde açıklamaması halinde sorumlu tutacağı konusunda uyarmıştı.
Bağdat’taki İbn al Hatib Hastanesinde çıkan yangından sonra bu hafta güneydeki Nasıriye kentinde kovid-19 tedavisi için bir hastanede çıkan yangında onlarca kişi hayatını kaybetti. Başbakanlık salı günü yaptığı açıklamada, soruşturmanın sonuçlarının bir hafta içinde açıklanacağını söyledi.
Sadr, ekim ayında yapılması planlanan seçimlere katılmayacağını ve hükümete verdiği desteği geri çektiğini belirterek, Nasıriye yangınından sorumlu olanlardan hesap sorulmasını istedi. Bu yangına verilen öfkeli tepkiler, Sadr hareketine bağlı Sağlık Bakanı Hassan al-Tamimi’nin istifasına yol açtı.
İsminin açıklanmasını istemeyen Iraklı bir parlamenter, Sadr’ın Şii muhalifleriyle ilişkilerinde “Savaş bir aldatmacadır” ilkesine dayandığını söyledi. İsminin açıklanmasını istemeyen parlementer bu geri çekilmeyle, sağlık sektörü kendi denetimi altındayken işlenen hastane yakma suçlarını örtbas etmeye çalıştığını iddia etti. Parlamenter al Arab’a yaptığı açıklamada, Sadr’ın meselenin kapandığından ve unutulduğundan emin olduğunda kararını geri alma olasılığını dışlamadı.