20 Temmuz 2021 00:15

Bizim davamızda adaletin a’sı yok!

“Bizim davamızda adaletin a’sı yok!” diyen Suruç aileleri, adalet mücadelelerine omuz verilmesini istedi.

Fotoğraf: MA

Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

Suruç Katliamı’nın üzerinden tam 6 yıl geçti, ancak ne katliamın üstündeki sis perdesi kalktı, ne adalet sağlandı. “Bizim davamızda adaletin a’sı yok!” diyen Suruç aileler, “Savcılar, hakimler arkasındaki adalet yazısı için yemin etmedi mi? Nerede bu adalet? Katili koruyarak mı, katili saklayarak mi adaleti sağlayacaklar? Bu mu adalet? Ama biz hiçbir zaman yılmayacağız” dedi.

20 Temmuz 2015 günü, Kobanê’deki çocuklara oyuncak ve yardım eşyası götürmek isteyen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerinin, Amara Kültü Merkezi bahçesinde basın açıklaması yaptığı sırada IŞİD’in canlı bomba saldırısına uğradı. Abdurrahman Alagöz’ün patlattığı bomba ile 33 insan hayatını kaybetti, 150’den fazla insan da yaralandı.

Davada ise katliama ait deliller eksik toplandı, dosyaya gizlilik kararı konduğu için avukatlar davadaki bilgilere erişemedi. Olaya ilişkin görüntülerin kesildiği bilirkişi raporları ile ispatlanmasına rağmen avukatların araştırma istekleri mahkeme tarafından gerekçesiz şekilde reddedildi. İddianamenin hazırlanması 18 ayı buldu. O günden bu yana 19 duruşma gerçekleşti. Davanın tek sanığı olarak gösterilen Yakup Şahin ise şimdiye kadar mahkemeye getirilmedi, SEGBİS ile bağlandı.

Katliamın üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen davada arpa boyu yol alınamadı. Suruç aileleri 6 yıldır yaşadıkları adalet mücadelesini Evrensel’e anlattı.

‘SOMUT DELİLLER KARARTILIYOR’

Son duruşmada mahkeme başkanının, tek tutuklu sanık Yakup Şahin’e “katil” denmesinden rahatsız olduğunu dile getiren Hatice Ezgi Sadet’in babası Ali Sadet, yaşadıkları şöyle özetledi: “Adalet var demek için o kürsülerde oturanların adil olması gerekiyor. Adalet mücadeleniz ne oldu derseniz koskocaman bir hiç. Yakup Şahin diye bir kişi var, tek tutuklu sanık. SEGBİS’le bağlanıyor. Mahkemeye getirilmiyor. Çünkü avukatlarımızın ve bizim soru sormamızdan korkuyorlar. Davanın en kısa sürede kapatılmasını istiyorlar. Somut deliller karartılıyor. Bu delilleri avukatlarımız tek tek buldu. Hiç bir talebimiz kabul edilmiyor. Bizim davamızda adaletin a’sı yok.”

‘HAYATININ BAHARINDAYKEN BİZDEN KOPARDILAR’

“Çorum, Maraş, Sivas Katliamlarının üstüne gidilseydi belki Diyarbakır, Suruç, Ankara Katliamları yaşanmayacaktı” diyen Sadet, “Katliamların üzerini örtmek yerine bu katliamların arkasında kimler var, kimlerin ilişkisi var o açığa çıkarılsaydı Ankara Katliamı yaşanmayacaktı. Ama görünen o ki bu ülkede bu tür katliamlar gelenek haline getirilmiş. Bu anlamda yine de sonuna kadar adalet isteyeceğim. Çünkü oradaki herkes gibi benim kızım da suçsuz ve günahsızdı. Hayatın baharındayken bizden kopardılar” ifadelerini kullandı.

‘EZGİ’NİN HASRETİYLE DOLUYUM’

Katliamdan bir gün önce kızıyla oturduğunu anlatan Sadet, son anılarını ise şöyle aktarıyor: “Kızım Kobanê’ye, IŞİD barbarlarının katlettikleri anaların babaların çocuklarına oyuncak, ihtiyaç malzemesi götüreceklerini söyledi. ‘Götürüp, bırakıp geleceğiz’ dedi. Kızım bir karıncayı incitmeyen, herkese daha farklı bakan ama konu eğer çocuksa daha fazla ilgilenen bir insandı. Bir insan çocuğunu nasıl anlatabilir ki... Özlemiyle, hasretiyle doluyum. Kızımla gurur duyuyorum o benim için onurdu. Ne zaman toprak beni örterse acısı öyle biter.” (Sesi titriyor, röportajı burada bitiriyoruz)

‘ÇOCUKLARI SEVİNDİRMEK İSTİYORLARDI’

“Onunla geçireceğim o kadar güzel günler vardı ki. Hepsini elimden aldılar” diyor İsmet Şeker’in kızı Dilek Şeker. Ve babasını, İsmet Şeker’i anlatıyor: “Benim babam inşaat işçisiydi. Orada bir hastane yapmak istiyordu. Burada biraz birikmiş parası vardı. ‘Kızım ben bir hastane yapacağım, oradaki çocuklar bundan faydalansın’ diyordu. 33 düş yolcusunu anlatmak çok zor. Kobanê’deki çocukların yarasını sarmak istiyorlardı. Hangisinin elinde silah vardı, hangisinin elinde bomba vardı? Onların kimseye zararı yoktu. Ellerinde yalnızca oyuncaklar vardı. Park yapacaklardı, kütüphane yapacaklardı. Amara Kültür Merkezi iki karakolun ortasındaydı. Orada öldürdüler. Göz göre göre katlettiler.”

‘BİZ ADALETİN PEŞİNDEYİZ’

Her şeye rağmen yılmadan mücadele ettiklerini söyleyen Şeker, “Suruç için adalet, herkes için adalettir. Suruç aileleri olarak 6 yıldır adalet mücadelesi veriyoruz. Hiç bir zaman yılmadık, biliyoruz ki Suruç Katliamı aydınlatırsa Ankara Katliamı, Diyarbakır Katliamı da  aydınlatılmış olacak. Biz adaletin peşindeyiz. Başka bir şey istemiyoruz. Babamın katilleri ortaya çıkacak. 6 yıl değil, 100 yıl da geçse ‘Suruç için adalet’ demekten asla vazgeçmeyeceğim” ifadelerini kullandı.

‘DÜZGÜN BİR YARGILAMA İSTİYORUZ’

Mahkemelerde yaşananları ise Şeker şöyle özetliyor:  “Bize söz hakkı bile verilmiyor bazen sözlerimiz kısa kesiliyor. Kimi zaman hakarete uğruyoruz. Katile “katil” bile diyemiyoruz, susturuluyoruz. Biz aileler olarak hayatımızda mahkeme görmedik. Adaleti de adaletsizliği de, mahkemeyi de savcıyı da biz Suruç’tan sonra öğrendik. Ne yaparlarsa yapsınlar biz adalet aramaktan vazgeçmiyoruz. Mahkemeyi bitirmek istiyorlar.  Eğer mahkemeyi bitireceklerse adaletli bir şekilde bitirecekler. Düzgün bir yargılama istiyoruz.”

‘KATİLİ KORUYUP, SAKLAYARAK MI ADALETİ SAĞLAYACAKLAR’

Suruç’ta hayatını kaybedenlerin sıcak çatışma bölgesine gittikleri için yüzde 50 kusurlu olduklarına dair mahkemenin kararı olduğunu hatırlatan Şeker, “Katile ‘yavrum, oğlum’ diyen mahkeme heyeti çocuklara oyuncak götürenleri kusurlu buluyor. Sizce kusurlu olan kim? Savcılar, hakimler arkasındaki yazı için yemin etmediler mi? Hepsi adalet için yemin etmedi mi? Nerede bu adalet? Katili koruyarak mı, katili saklayarak mi adaleti sağlayacaklar? Bu mu adalet? Ama biz hiçbir zaman yılmayacağız” dedi.

‘ASLA ADALET MÜCADELEMDEN VAZGEÇMEYECEĞİM’

“Ne anlatayım, içimiz dolu, öfkemiz büyük. Tam 6 yıldır adalet diye diye bas bas bağırıyoruz” diyen Cemil Yıldız’ın eşi Sultan Yıldız, “Mahkeme devam ediyor ama bir arpa boyu yol almış değiliz. Bizi vazgeçirmeye çalışıyorlar. Asla ve asla bu adalet mücadelesinden vazgeçmeyeceğiz. Çünkü kimi çocuklarından kimi eşlerinden kimi kardeşlerinden oldu. Bu acı unutulacak bir acı değil” diyor. 

‘GÖSTERMELİK BİR MAHKEME’

Dava sürecinde baskıların yoğun olduğunu söyleyen Yıldız, “Mahkemeye gittiğimizde polisle, askerle karşı karşıya kalıyoruz. Kimlik kontrolleri yapıyor ama görmelisiniz, bir zulüm bize yaşatılıyor. Bozuk parayı bile içeriye almıyor. Biz bu baskılarla davalara giriyoruz. Gözümüzün önünde bir tiyatro sahnesi oynatılıyor. Bizi dinliyorlar, kayıt alıyorlar, sonra erteleniyor. Katiller, buna destek verenler belli. Taleplerimiz kayda alınmıyor. Göstermelik bir mahkeme. Eğer bir şekilde sesimiz ulaştıysa bir yere bu ailelerin, avukatların sayesinde, mücadelemiz sayesinde” dedi.

‘KEŞKE BİR 33 YIL DAHA ONUNLA GEÇİREBİLSEYDİM’

Yıldız, “Cemil’i ben anlatmayla bitiremem. Oradaki katledilen herkes Cemil gibiydi. İki çocuğumuz var. Cemil’le 33 yıllık evliliğimde ben hiç bir zaman ondan kötü söz duymadım. Çok mükemmel bir insandı. 33 yıl onla geçirdim keşke bir 33 yıl daha onunla geçirebilseydim. İnsana değer veren biriydi. Onu anca böyle bir katliamla durdurabilirlerdi. Haksızlıklara karşı, çocuklara yapılan zulme, insanlara yapılan zulme karşı sessiz kalmazdı. O çok başka bir insandı” dedi.

‘ADALET MÜCADELEMİZE OMUZ VERİLSİN’

Son olarak kamuoyuna seslenen Yıldız, “Gerçekten adalet yerini bulmalı, katillerin  yakalanması için kim ne biliyorsa artık anlatmalı. Davutoğlu, ‘Ben anlatırsam yer yerinden oynar’ diyor.  Anlat, neden anlatmıyorsun? Bırak yer yerinden oynasın, bizim ciğerimiz yanıyor. Son olarak duyarlı insanlara sesleniyorum herkesin bizim adalet mücadelemize omuz vermesini istiyorum.”

DAVANIN AVUKATLARINDAN SERDIL İZOL: DELİLLER ARAŞTIRILMADAN DAVA BİTİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR

Dava avukatlarından Serdıl İzol, dosyanın tek bir sanıkla kapatılmak istendiğini söyledi. İzol, “Bu davada adil bir yargılama yapılmadı, adil bir soruşturma da yapılmadı. Bu olayın failleri kimdir? Ortakları kimdir? Kimlerle irtibatlı olduklarına dair bir tespit yok. Son duruşma bir mütalaa verildi. Tek tutuklu sanık olan Yakup Şahin için 37 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istendi. Sorularımız cevapsız kaldı. Hızlı bir yargılama, daha doğrusu kimseyi yargılamama dürtüsüyle hareket ediyorlar. Bu suça ortak olanların araştırılmasını, yargılamasını istemiyorlar. Dosya açıldığından beri bir değişiklik yok” dedi. Davanın ilk sürecinde bir gizlilik kararı alındığını, katılan vekillerinin dosyayı görme imkanlarının kısıtlandığını söyleyen İzol, “Delillerin neler olduğunu bilmiyorduk, dosya açıldıktan, iddianame kabul edildikten sonra dosyayı gördük. Dosyanın üzerinde bir tutuklu sanık var bildiğiniz Yakup Şahin, iki tane de firari sanık var İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi. Büyükçelebi ve Bali Ankara Gar Katliamı’nın da sorumlusu. Öne sürdüğümüz, araştırmasını istediğimiz deliller araştırılmadı. Gerçekten soruşturma aşamasında araştırılsaydı Ankara Gar Katliamı yaşanmayacaktı” ifadelerini kullandı.

Dosyanın tek tutuk sanığı olan Yakup Şahin’in duruşmaya getirilmesini talep ettiklerini söyleyen İzol, bu taleplerinin de reddedildiğini aktarıyor. İzol, yargılamanın dosyanın tutuklu tek sanığı Yakup Şahin ve iki firari sanığı İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi üzerinden götürülmek istendiğine dikkat çekti. İzol, “29 Eylül’de duruşma var, açıkçası davayı bitirmeye çalışıyorlar. Bu şekilde bitirilmek isteniyor. Biz buna karşıyız. Çünkü bizim bir çok delilimiz araştırılmış değil” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Yargıtay’ın Sevag Balıkçı kararına kınama

SONRAKİ HABER

Boğaziçi eylemlerinde şiddet uygulayan polise soruşturma yolu açıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa