20 Temmuz 2021 07:40

Almanya’daki sel felaketlerinin öncesi ve sonrası

Yaklaşık 40 şehirde; ilkokul öğrencilerinden tutun da, 80’ini deviren insanlara dek binlerce kişi yine sokaklara döküldü. Ve “İklim Krizi”ni ağzına dahi almayan hükümete kırmızı kart gösterdi.

Fotoğraf: Ganime Gülmez

Paylaş

Ganime GÜLMEZ

Doğa felaketlerinde payı olan bir avuç kapitalist, kırmızı kartlarla protesto edildi.

“Bedava yaşıyoruz, bedava Hava bedava, bulut bedava Dere tepe bedava Yağmur çamur bedava Otomobillerin dışı, Sinemaların kapısı, Camekânlar bedava Peynir ekmek değil ama Acı su bedava Kelle fiyatına hürriyet, Esirlik bedava Bedava yaşıyoruz, bedava.” -Orhan Veli Kanık-

Orhan Veli’nin bu şiirinden beri dünya ne kadar değişti.

Hava da bedava değil artık acı su da; esirlik de!

Hatta hatta havaya saldığımız CO2 gazı dahi artık bedava değil.

Ancak bir tek hürriyet hep kelle fiyatına kalacak galiba!

Ve yeryüzünün, insan denen canlının esasta bir avucunun, kendisini bu denli tahrip etmesine daha kaç asır izin vereceği gerçekten meçhul. Bu artık gerçekten çözümü ertelenemez bir problem.

Türkiye’de Kanal İstanbul Projesi hayata geçirilirken, İkizdere ve daha nice bölgenin doğası bozulurken, yeryüzünün buradaki parçasında neler oluyor?

Almanya’da eylül ayında gerçekleştirilecek olan genel seçimlerin arefesindeyiz.

Binlerce insanın sokağa döküldüğü günlerdeyiz.

Hamburg’dan Marburg’a, Berlin’den Köln’e dek; tüm eyaletlerde, birçok şehirde hektarlarca alanı kaplayan ormanların büyük bir kısmı tarumar edildi. Yol kısaltmak amacıyla yok edilen ormanların yerine, milyonlarca avro yatırım gerektiren otoyol inşaatlarına başlanıldı.

Ancak burası Almanya! Sükûnet ve düzen her zaman, bir şekilde korunur!

Mesela; bir ormanın yok edilişine alternatif olarak, şehir belediyeleri on binlerce avro yatırım yapar ve şehir içlerindeki peyzaji düzenlemelere hız verir.

Mayıs ve haziran aylarında onbinlerce insan, yok edilmekte olan ormanları korumak üzere yürüdü. Orman İşgalleri gerçekleştirildi. Başta Berlin ve Köln olmak üzere birçok eyalet ve şehirde, aktivistler inşa edilen otobanlar üzerine yatarak protestolar gerçekleştirdi.

Polisin eylemcileri dağıtma saldırıları, haftada en az bir kez basının manşet haberleri arasına girdi.

Onlarca genç mahkemelik oldu. Ve bu gençlerden bir tanesi; Hessen Eyaleti’nde A-49 otoyolunun yapımı amacıyla yok edilen Dannenröder Ormanı’nı korumaya çalışan kızımız Ella’ydı. Ella tutuklandı ve 27 ay hapis cezası aldı: “Kâr maksimize etmek için gerçekleştirilen çok sayıda yaralamaya ek olarak, yeryüzü de sürekli yaralanmaya devam etmekte. Ve sizler, bu yaralamaya karşı çıktığımız için bizi hapsediyorsunuz” diyerek haykırdı. Avukatı Tronje Döhmer: “Doğayı korumak için verilen mücadelelerin bedeli dahi, hukuki değil politik kararlarla verilen hapis cezaları hâline getirildi” diyerek, on yıllar önce mesleğinde yaşadığı zorlukların, bugün bu şekilde yinelenmesi karşısında duyduğu üzüntüyü belirtmeden edemedi.

“Elektirik enerjisiyle çalışan arabalara değil, alternatif ulaşım projesine ihtiyacımız var” diyen binlerce bisikletli, binlerce kilometrelik bisiklet turu protestoları gerçekleştirdi.

Elbette ki hükümette yeralan partiler, hem de bir genel seçim öncesinde, bütün bu protestolara yanıt niteliğinde iyi alternatifler sunmalıydılar!

Önce çok yaygın bir şekilde: “Nüfus, doğanın insanlığın ihtiyaçlarını karşılayamayacağı bir hızla arttı. Bu yeryüzü bu kadar insanı artık besleyemiyor”, hikâyeleri anlatılmaya başlandı.

Ve bu hikâyeler öylesine hümanist bir dille anlatılmaya, seçim propagandalarının merkezine oturtulmaya başlandı ki; sokaktaki insanların ağzından dahi, hem de ortak bir koro hâlinde bunlar işitilir oldu.

Son yıllarda büyük şirketler, ekolojik cümleleri reklamlarının baş köşesine oturttu. Bu manipülasyonlar âdeta ruhları teslim aldı!

Yeryüzü ise bütün bunlara şimdilik kulaklarını tıkamış durumda. Ancak yaralarıyla çığlık çığlığa haykırmakta.

Almanya gibi çok yağış alan bir ülkede son yıllarda artan kuraklık, şehir belediyelerini dahi sessiz kalamaz hâle getirmişti: “Son yıllarda ormanları ya da şehir içerisindeki bitki örtüsünü dahi araçlarla sulamak zorunda kaldık. Ve bu belediyelerimize olağanüstü bir maddi yük hâline geldi.”

Binlerce hektarlık alanı otoban yapımları için ormansız bırakacaksınız, milyarlarca avro otoban yapımına yatıracaksınız ve ardından şehirleri yeşillendirmek ve sulamak için yaptığınız harcamaları halka duyuracaksınız. Yani halkı dayanışmaya davet edeceksiniz! Sonra da ana gündem olarak, neredeyse bir bireyin evinde aldığı nefeste saldığı CO2 oranını dahi vergilendirmek olarak belirleyeceksiniz!

Ve işte olanlar oldu! “Son yüz yılın en soğuk” denilen günlerinin ardından, hem de kış vakti, pat diye ilkbaharı aratmayacak günler yaşadık. Ardından “son yüz yılın en sıcak günleri” denen günler geldi. Ve bu günler içerisinde, bir gecemiz 10 derece sıcaklıkta seyrederken, hemen ertesinden gelen gün 38 derecelik bir sıcaklığa tırmanabildi! İklim gerçekten bu denli dengesizleşti. Ve Almanya’nın neredeyse her eyaletinde, belirli bölgeler sular altında kaldı.

“Cuma Eylemcileri” olarak tanımladığımız, Fridays For Future aktivistlerinin arasında olan, sayısız kimyager, biyolog, fizikçi; yani bilim insanları, yıllardır binlerce sayfayı bulan raporlar hazırladılar. Ve hemen sel felaketinin ardından; “İklim Krizi”ni ağzına dahi almayan politikacılara sayısız mesaj gönderdiler.

16 Temmuz cuma günü yaklaşık 40 şehirde; ilkokul öğrencilerinden tutun da, 80’ini deviren insanlara dek binlerce kişi yine sokaklara döküldü. Ve “İklim Krizi”ni ağzına dahi almayan hükümete kırmızı kart gösterdi.

En bilinen, tanınmış politikacılar, bu yürüyüşçülere; “Kimi sel altında mahsur kalan insanlara yardıma koşarken, bunlar ellerini kollarını sallayarak boş boş sokaklarda yürümeyi yeğlediler” biçiminde ince saldırılarda bulundu.

Ve birçok bilim adamı; “Şimdi politikleşme zamanı. Aksi halde, bu bir avuç insanın elindeki yeryüzü, insan denen canlının yaşayamayacağı hale gelecek” içerikli yazılar yazmaya başladı.

On binlerce insan; felaket bölgesinde üzüntülerini belirten bir konuşma yapan Almanya’nın Eski Dışişleri Bakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier’in arkasında, bir grup milletvekili ile birlikte kahkahalarla gülen NRW Eyaleti Başkanı, CDU temsilcisi Armin Laschet’i sosyal ağlar içerisinde protesto etti.

Ve ağırlıklı olarak gençlerden oluşan bu eylemciler hemen gelecek hafta için de bir plan yaptılar: “Gelecek hafta cuma günü mayolarınızı da getirin. Suda ve botlar içerisinde, insanların nasıl boğulduğunu canlandıracağız. Ki elimizi kolumuzu sallayarak yürürken, yüreklerimizin acısını tüm insanlığa duyurmaya çalıştığımız anlaşılsın. Yıllardır, ormanları yok edip otoyol inşa etmeyi bırakın diyoruz. Bizi duyan yok. Doğa felaketlerinde, bir avuç sermayedarın da azımsanmayacak bir payı olduğunu göstermekten vazgeçmeyeceğiz.”

“Çevre Hareketi” diye kabaca ifade edilen bu hareket içerisinde, antikapitalist olan yüz binlerce insan var. Ve bütün bu tahribatlara son verilebilmesi için: CO2 ve diğer sera gazlarının emisyonlarının radikal bir şekilde azaltılması, tüm AB ülkelerinde, özellikle Fransa’da çok yaygın bir şekilde kullanılan fosil yakıtlarından elde edilen enerji tüketimine artık bir son verilmesi, orman yok etmelerin ve geniş otoban inşaatlarının durdurulması, yenilenebilir enerjilere hızlı ve eksiksiz bir geçiş sağlanmasıyla birlikte bu enerjinin kullanımına yönelik sektörler geliştirilmesi, raylı yerel ve uzun mesafeli trafiğin genişletilmesi ve taşıma sektörünün raylı trafikte gerçekleştirilmesi, ücretsiz toplu taşıma sistemine geçilmesi gerektiğini, binlerce sayfalık bilimsel raporlarla anlatmayı elden bırakmıyorlar.

İklim Krizi Protestoları’nda yeralıp, kabaca algılayabildikleri bu gerçekleri duyan ilkokul öğrencilerinin dahi üzgün üzgün parıldayan gözleriyle gösterdikleri tepki ise şöyle: “Na und! Bunların kafaları çalışmıyor mu? Ozon delindi, yeryüzü ısındı. Vergili ya da vergisiz; biz hep havayı mı kirleteceğiz? Biz hep orman mı yok edeceğiz? Biz hep mini minnacık hayvanları evsiz mi bırakacağız? Şimdi de insanlar sular altında kaldı. Bunların kafaları çalışmıyor mu?​”

Yeryüzü, onu bu denli yaralayışımız karşısında kulaklarını tıkamış bir vaziyette beklemekte!

Böyle giderse, yazılı hâle getirilebilmiş, ardımızda bıraktığımız binlerce yıllık bir insanlık tarihinin, binlerce yıllık bir geleceği de olmayacak. Bu kesin!

Yeryüzünü insan iradesiyle böylesine yaralamaya devam edenleri engelleyemezsek; onun, irademizi sıfırlayacak o güçlü  çığlığından kendimizi koruyabilmemiz asla mümkün olamayacak...

ÖNCEKİ HABER

CHP: Hileli olimpiyat katılımı Türkiye’nin itibarını sarsar

SONRAKİ HABER

Gönen Çayı, fabrika atıkları nedeniyle siyaha büründü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa