20 Temmuz 2021 22:45

Dr. Savaş Karabulut: "Her geçen zaman depremin büyüklüğünü artırıyor"

Bilim insanları İstanbul depremindeki gecikme durumu ile yıllık hareket hızına göre Orta Marmara çukurluğunda olacak deprem büyüklüğünü araştırdı: Bölgede 7.4-7.5 büyüklüğünde deprem olacak.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul    
          

Strasbourg Üniversitesi, Norveç’te bulunan Njord Merkezi ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinden üç araştırmacı, depremdeki gecikme durumu ile yıllık hareket hızına göre Orta Marmara çukurluğunda olacak deprem büyüklüğünü araştırdı. Araştırmaya göre, bu bölgede meydana gelecek depremin 7.4-7.5 büyüklüğünde olacağı, bu depremlerin ise en az 3.25 metre kaymaya neden olacağı, yani yer yüzeyi yer değiştirecek. Hem yapılan bu çalışmayı hem de 7.4-7.5 büyüklüğünde gerçekleşeceği düşünülen depremde yapıların nasıl etkileneceği sorusunu Jeofizik Yüksek Mühendisi ve Deprem Bilimi Uzmanı Dr. Savaş Karabulut’a sorduk. Karabulut, “Her geçen zaman depremin büyüklüğünü artırmaya devam ediyor” diyor ve ekliyor: “İstanbul’da 1 milyon 250 bin yapı var ve özellikle bunlar içinde 2000 yılı öncesi inşa edilen 900 bin bina deprem sırasında büyük bir zemin sınavı verecek.”

"7.4 BÜYÜKLÜĞÜNDE BİR DEPREMDE İSTANBUL EN AZ 3.25 METRE YER DEĞİŞTİRECEK"

Jeofizik Yüksek Mühendisi ve Deprem Bilimi Uzmanı Dr. Savaş Karabulut yapılan bu çalışmanın ayrıntılarını şu şekilde özetliyor: “Bu çalışma Kuzey Anadolu fay zonu üzerinde ve Marmara Denizi içinde beklenen deprem(ler)’in büyüklüklerini ve yer yüzeyinde ne kadarlık bir yer değiştirmenin meydana geleceği üzerine yapılmıştır. Bu çalışmada tarihsel-günümüz depremlerine ait kataloglar, 2000 yıllık paleosismisite değerleri, haritalamış faylar ve GPS verileri kullanarak Marmara Denizi’nde meydana gelecek depremlerin büyüklüğü tespit edilmeye çalışılmıştır. Yapılan çalışmada bu bölgede meydana gelecek depremin “7.4-7.5 büyüklüğünde olacağı, bu depremlerin ise en az 3.25 metre kaymaya neden olacağını” yani yer yüzeyinin yer değiştireceğini anlatıyor.”

Bu çalışma ve Marmara Denizi içinde yapılan önceki çalışmalardaki temel vurgu, ‘Marmara Denizi içindeki depremin süresinin geciktiği’ olduğunu söyleyen Karabulut, “Biz buna kayma gecikmesi diyoruz aslında bu zamana kadar kaymanın meydana gelmesi gerekiyordu, depremde gecikme oldu. Yer kabuğunun dayanımı için geçen süreye depremin tekrarlanma periyodu diyoruz; “Marmara Denizi için bu süre 2011 yılında doldu” dedi. Karabulut “Her geçen zaman depremin büyüklüğünü artırmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı.

"EN ÇOK YALOVA, BANDIRMA, MUDANYA VE GÜNEY SAHİLLERİ TSUNAMİ DALGALARINDAN ETKİLENECEK"

Bu büyüklükte deprem olduğunda İstanbul’un hangi bölgeleri, nasıl etkilenecek sorusuna ise Karabulut şöyle yanıt veriyor: “Büyükçekmece-Haliç arasında Marmara Denizine kıyısı olan tüm yerler, zemin koşulları açısından diğer alanlara göre daha çok etkilenecektir. Avrupa yakasının bu bölgeleri dışında (Çevreyolunun altında kalan alan), Anadolu yakasında Marmara Denizi’ne komşu alanlar (E-5’in altında kalan alan), Tekirdağ’ın kıyı şeridi, Silivri, Selimpaşa’nın kıyı şeridi, Büyükçekmece ile Küçükçekmece arasında kalan alanın neredeyse tamamında kalan yerlerin zemin koşulları deprem dalgasının enerjisini arttırarak (zemin büyütmesi) yapılarda rezonans etkisi yaratabileceğini düşünüyorum.”

Karabulut, tsunami dalgaları açısından bakıldığında ise “Marmara Denizi’nin kuzey şelfi (İstanbul, Tekirdağ vb.) dışında en çok Yalova, Bandırma, Mudanya ve güney sahilleri tsunami dalgalarından etkilenecektir” dedi.

“Zemin koşulları açısından gerek Uluslarasi Jeofizik Dergisi, Günümüzde Bilim adlı dergilerde yayımlanan makalelerinde ise “Zemin-yapı etkileşimi için zemin etütleri yapılmalı veya yapı tasarımı da bu doğrultuda tasarlanarak, kurgulanmalıdır” diyen Karabulut, “Bunun dışında; Marmara Denizi kıyısında olan alanlar, Sarıyer’in mahallelerinde, Haliç’in güneydoğusunda kalan alanlar,  Anadolu yakasında Beykoz, Üsküdar, Kadıköy, Pendik, Bostancı, Maltepe, Kartal, Tuzla sahilleri özellikle yer altı suyunun yüzeye yakın olduğu ve dik yamaçlarda bulunan alanlar 7.4 büyüklüğündeki depremi diğer alanlara göre daha çok hissedecekler” ifadelerini kullandı.

"İSTANBUL’DA EN ÇOK HASAR AVRUPA YAKASINDA OLACAK"

İstanbul’da zemin koşulları ve yapısal faktörler açısından da en çok hasarın Avrupa yakasında olacağını aktaran Karabulut, “Avrupa yakasında Büyükçekmece ve Küçükçekmece arasında kalan alanlar ve çevre yolunun altında kalan alanlarda, zeminsel açıdan büyük sıkıntılar meydana gelecektir. Bu bölgelerde “Zemin büyütmesi, heyelanlar ve zemin sıvılaşması olgularını oldukça fazla göreceğiz! Bina yeni olsa bile heyelanlı alan üzerinde kurulup gerekli zemin iyileştirme önlemlerinin alınmadığı ilçelerin daha riskli olduğunu düşünüyorum” dedi.

"ZEMİN ETÜT ÇALIŞMASI YAPILMADAN İNŞA EDİLEN BİNALAR DEPREME YENİLECEK"

Gürpınar Körfezi’nin tamamının, Haramidere’nin Ambarlı Limanı-çevre yolu bağlantısında kalan alanların, Basınköy, Firüzköy ve Menekşe’nin deprem olmadığında bile heyelana bağlı kaymaların aktif olduğu alanlarda kaldığını söyleyen Karabulut, “Düşünün bir de deprem olduğunda asıl büyük kaymalar meydana gelecek! Rize’de meydana gelen (depremsiz) kaymaları hatırlayın! Biz hep fay hattına yakın olan alanlarda daha fazla hasar bekliyoruz ancak unutmayalım ki; İstanbul’un kuzey kısmında bulunan Kilyos, Uskumruköy, Kumköy mevkiyle, Şile’nin olduğu alanların zeminsel koşulları dikkate alındığında zemin sıvılaşma potansiyelinin oldukça yüksek olduğunun yapılan hesaplamalarda ortaya çıktığını gördük. Örneğin; Kumköy adı üstünde kumlu zemin üzerine kurulmuş ve özellikle yer altı suyuna doygun veya dere yataklarının yanında kumlu zeminler var. Tek eksik olan şey deprem dalgaları. Bu nedenle ben bu bölgelerde de zemin sıvılaşmasının olacağını özellikle belirtiyorum” değerlendirmesinde bulundu.

1998 Adana-Ceyhan depremini hatırlatan Karabulut, “Deprem merkezinden 90 kilometre uzaklıkta, zemin sıvılaşması meydana geldi. Benzer bir durumda İstanbul’un kuzeyinde bulunan yerleşim alanlarında ve belki yeni havalimanı bölgesinde olabilir. Bu tür çalışmaların etütlerinin sonuçları kamuoyuyla paylaşılmış bile değil. Zemin sıvılaşması demek yapıların zemin kısmında bulunan yer altı suyu deprem dalgaları geldiğinde zemin malzemesine çok yüksek basınçlı kuvvet uyguluyor ve katı zemini balçığa çeviriyor. Yani su kendini tahliye edemiyor. İstanbul’un kuzey kısmında Karadeniz’e sahili olan kısımda da bunlar olacak. Ortalama 75. km uzaklıkta zemin sıvılaşması olayları yaşanacak. İstanbul’da özellikle Büyükçekmece ile Küçükçekmece arasında kalan alanlarda Avcılar ilçesi dahil; zemin büyütmesi dediğimiz olaylar görülecek. Yani belli kat sayısına sahip yapılar yeni olsalar bile büyük hasarlar ve belki yıkımlar yaşanacak” diye konuştu. Karabulut, “Detaylı zemin etüt çalışması yapılmadan tasarımı yapılan yapıların ne yazık ki depreme yenileceğini düşünüyorum” dedi.

"TSUNAMİ, KAYA DÜŞMESİ, HEYELANLAR NEDENİYLE HASARLAR ARTACAK"

Karabulut, Büyükçekmece’nin Gürpınar Körfezi, Haramidere, Esenyurt, Firüzköy’ün olduğu alanlar, Küçükçekmece Menekşe sahilinin olduğu bölge, Basınköy, Kartal, Pendik ve özellikle tren istasyonunun olduğu güzergahlarda, Beykoz sahilinin dik yamaçlarında, Sarıyer’in Kısırkaya ve Maden bölgelerinde ciddi heyelan potansiyeli olduğunu vurguladı. 

“Deprem olduğunda sadece deprem dalgaları ile değil; tsunami, kaya düşmesi, heyelanlar, zemin sıvılaşması ve zemin büyütmesi dediğimiz olgular nedeniyle de hasarlar artacak” diyen Karabulut şöyle devam etti: “Tabii yangın tehlikesine karşı da hâlâ bir önlem alınmış değil. “Örneğin Kıraç itfaiyesinin altından bir fay geçiyor ve büyük ihtimalle aktif. Çünkü hemen yakınında bulunan bir fabrikanın dilatasyonlarından ’99 depremi sırasında kayma olduğunu gördük. Yapılarımızın buna uygun tasarlanması gerekiyor. Bu tür önlemlerin alınması gerekiyor. Önlemlerin alınması içinde zeminlerin iyileştirilmesi gerekiyor. Karadeniz’e kıyı şeridi olan yerlerde Uskumruköy, Kilyos, Kumköy civarında ve Şile’de mühendislik yapılarının çoğunda bu tür önlemler alınmış değil.”

"2000 ÖNCESİ İNŞA EDİLEN 900 BİN BİNA DEPREM SIRASINDA BÜYÜK BİR SINAV VERECEK"

İnsanların ‘Deprem nasılsa uzakta olacak ve bize uzak olduğu için bizim evlerimize bir şey olmayacak’ diye düşündüklerini belirten Karabulut sözlerine şöyle devam ediyor: “Deprem dalgası Mexico City şehrine 350 km uzaklıktaki alanı, 17 Ağustos 1999 İzmit depreminde Avcılar’ı ve 30 Kasım 2020 Sisam Adası depreminde İzmir’in kuzey körfezini nasıl yıktıysa öyle yıkabilir. Bu nedenle bu alanlar da bu tür tehlikelerle karşı karşıya. İstanbul’da 1 milyon 250 bin yapı var ve özellikle bunlar içinde 2000 öncesi inşa edilen 900 bin binanın deprem sırasında büyük bir zemin sınavı vereceğini düşünüyorum”. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, AFAD ve DASK’ın ise sürekli kamu spotuyla “Kentsel dönüşüm yaptırın ve binalarınızı yenileyin” çağrıları bir yandan durumun ciddiyetini gösterirken, diğer yandan ise emekçi kent sakinlerinin açlık, sefalet ve işsizlik koşullarında çaresiz olduklarını bildikleri halde; ‘Biz söylüyoruz, ekonomik gücü olan yapar, yapmayan da…’ demek mi istiyor, bu kısmın aydınlığa kavuşturulması gerekiyor.”

"ZEMİN ETÜTLERİ YAPILMALI"

Zemin koşullarına göre yapılar tasarlanması gerektiğinin altını çizen Karabulut, “99’dan önce yapılan binaların neredeyse hiçbirinde zemin etüdü yok. Çünkü böyle bir kanuni zorunluluk yoktu. Bu yüzden yapıların zemin koşullarına uygun yapılmadığını düşünmemiz normal. Bu nedenle salt depremin büyüklüğü yerine; “Deprem+zemin+ yapı etkileşimi birlikte düşünülerek, buna uygun önlemler alınması gerekmektedir. Eğer siz depremi bilirseniz 7.4 depremi, zemin koşullarını devreye katmazsanız yapacağınız yapı hatalı olur, hasar alır ve hatta yıkılır. İsterseniz C30, C40 betonla yapın. O yüzden kentsel dönüşüm çalışmalarında yapılan yapılarda birebir zemin etütleri yapılmalı” dedi.

"BU YAPILAR ZEMİN KOŞULUNA UYGUN MU YAPILIYOR?"

“Benim bulunduğum ilçede aynı imarla dönüşüm yapıyorlar” diyen Karabulut, Avcılar’daki kentsel dönüşümün doğru uygulanmadığına dikkat çekti, “Tabii sadece Avcılar değil” diyen Karabulut, “İstanbul’un ve belki de Türkiye’nin tamamında hâlâ hatalar yapılıyor. Kanunlar ve yönetmelikler var ancak uygulama ve denetim neredeyse tamamen problemli. Bir bürokratik boşluğu doldurmak için etütler yapılıyor, o kadar. Üniversite raporu verdiğim birçok alanda belediye tarafından belirtmiş olduğum önlemleri dikkate alan önlemlerin belediyeler tarafından dikkate alınmadığını gördüm. Bu yapılar zemin koşuluna uygun mu yapılıyor? Bu sorunun cevabı verilmiyor. Ben bizzat gidip uyardım. Birebir aynı imarla dönüşüm yapıyorsunuz, eski imarı 1970’lerde yapmışlar ve yapı 7 katlı ve bitişik nizam yan yapı ise 5 katlı.  7 katlı ve 5 katlı binayı yan yana koyarsanız bu binalar birbirini döve döve yıkarlar. Aynı zamanda 1999 depreminde olduğu gibi 5-7 katlı yapılar zemin büyütmesi dediğimiz olay yüzünden rezonansa gidip yıkıldı. Şimdi binaları yeniliyorlar ancak benzer katlı yapılarda rezonans olup olmayacağı belirlenmiş ve yeni yapılar buna uygun bir şekilde mi tasarlanmıştır? Sorusunu sıklıkla soruyorum. Fakat bu işlem yapılmıyor. Parsel bazında zemin etütlerinin yapılması, bu yapıların tasarlanması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.

"KANAL İSTANBUL KENT EMEKÇİLERİNİ DEPREME HAZIRLAYACAK BİR PROJE DEĞİL"

Karabulut, “Emekçi kent sakinleri deprem ve diğer afetlere karşı hazır değil. Kent sakinleri ülkeyi yöneten siyasi iktidardan ve belediyelerden çözüm üretmesini bekliyor. ’99 Depremi üzerinden 20 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen İstanbul’daki binaların ancak yüzde 5’i dönüştürüldü. Şimdi de Kanal İstanbul projesiyle kuracaklarını söyledikleri yeni şehirle yaklaşık 500 bin kişiyi depreme hazırlayacaklarını söylüyorlar. Bu doğru bir bilgi değil. Çünkü bu bölgedeki evlerin fiyatları düşünüldüğünde insanların, bütçesi, işi olmadığı için evlerini yenileyemeyen, deprem olacağını bildikleri halde evleri riskli çıkacak diye kontrol ettiremeyen insanların kurulacağı söylenen yeni şehirden de ev almasını beklemeyin. Orası Ortadoğu’nun burjuvası ve yerli Türk sermayesini için kurulmuş bir şehir olacaktır. Kesinlikle orası Anadolu topraklarında yaşayan kent emekçilerini depreme hazırlayacak bir proje değil” dedi. Karabulut, bu bütçeyi de, depreme hazırlık için emekçi sınıflara karşılık verilmesini ve deprem seferberliği ilan edilmesi gerektiğini bir kez daha vurguladı.

ÖNCEKİ HABER

EPDK Başkanı Mustafa yılmaz da çift maaş alıyormuş

SONRAKİ HABER

Arife Nur Sarıoğlu'nun katili tutuklandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa